Ebu Huzeyfe: "Suriye'de Özgürlüğe Özlem Var!"
Özgür-Der Ümraniye Şubesi aylık panellerine Mustafa Eğilli ve Ebu Huzeyfe’nin katıldığı “Suriye Gerçeğinin Dünü ve Bugünü” başlıklı programla devam etti.
Cihat Yürek / HAKSÖZ-HABER
Devrimden önce Suriye'nin Humus şehrinde yaşayan, İslam Şeriatı alanında doktora yapan ve aynı zamanda diş teknisyenliği mezunu olan Suriye Devrimciler Cephesi Sözcüsü Ebu Huzeyfe, Özgür-Der Ümraniye Şubesinin konuğuydu. Ebu Huzeyfe, Mustafa Eğilli ile birlikte "Suriye Gerçeğinin Dünü ve Bugünü" başlıklı panelde konuştu
Mustafa Eğilli dinleyici grubun konuyu yakından takip ettiğini belirterek tekrara düşmemek adına Suriye konusunda özet mahiyetli bir bilgi aktardı ve daha çok soru-cevap şeklinde bir panel olacağını ifade ederek sözü Ebu Huzeyfe’ye bıraktı.
Suriye ve Devrim
Ebu Huzeyfe, daha çok soru cevaplamak amacıyla 4 temel başlıkta kısaca Suriye’den şu şekilde bahsetti:
1) Devrimden önceki Suriye: devrimden önce hürriyetin ne olduğunu bilmiyorduk çünkü Suriye rejimi hiçbir görüşe müsaade etmeyen açık bir cezaeviydi. Sistemin hayatın her alanına müdahalesi vardı. OHAL kanunları sürekli yenileniyordu. Devrimde önceki 30-40 yıllık süreçte hapishaneler dolup taştı. Bu halkın doğal tepkisinin oluşmasına sebep oldu. Bu sebeple suya olan özlem gibi özgürlüğe bir özlem vardı.
2) Devrim nasıl başladı: Devrim ilk zamanlarda tümüyle barışçıldı. Halk tümüyle bir değişim yerine reformların başlamasını istiyordu ve zamanla sistemin tümüyle değişmesini hedefliyordu. Fakat rejim buna bile şiddetle karşılık verdi. Bu şekilde başladı ve düğümlendi. Suriye olayının düğümlenmesinin sebebi ise jeopolitik konumdan kaynaklanıyor. Bir tarafta sorunlu Irak diğer tarafta İsrail var.
3)Süreçte Ortaya Çıkan Sıkıntılar: Süreç birçok sıkıntıyı görmemizi sağladı. Bunların başında İran, Hizbullah, İsrail ve uluslararası toplumla ilgili sıkıntıları geliyor. Bu devrimin İslam ümmetini tehdit eden İran sorununu ortaya çıkarması adına çok önemlidir. Bu sebeple binlerce şehit verilse de önemli değildir. Sakın bunu mezhepsel bir tepki olarak görmeyin. İran’ın, Irak ve Afganistan’da ABD ile birlikte olduğu herkes tarafından bilinen bir şey. Yine Hizbullahın durumu ve tutumu ortada. Hizbullah’ın İsrail’e karşı mücadelesini en fazla Suriye halkı desteklemişken şu an Hizbullah Suriye halkının karşısına dikilmiş durumda. Yine rejim İsrail olayını devamlı istismar etti ve bunu kendi halkına zulmetmek için araç olarak kullandı. Bazı İslami gruplar Suriye rejiminin Filistin direnişini desteklediğini düşünerek hataya düştüler. Ortaya çıkan başka bir sıkıntıda uluslararası toplumun Suriye konusundaki tepkisizliğidir. Bu tepkisizliği gören Suriye halkı, kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini gördü.
4) Şu an ki durum: Şuan itibariyle askeri yönden daha iyiye gitmekteyiz. Rejim, mücahitlerle cephe savaşına giremiyor. Daha çok uçaklarla saldırıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen halkın morali çok iyi, rejimin ise çok kötü. Türkiye halkının direnişe verdiği destekten dolayı teşekkür ediyorum.
Soru-Cevap Bölümü
Ebu Huzeyfe’nin verdiği kısa bilgilerden soru cevap kısmına geçildi. Katılımcıların sordukları sorular ile cevaplar şöyle:
Türkiye de yapılan Suriye ulusal konseyi, Doha da yapılan toplantı sonrası iptal edildi. Bu sonuç Türkiye’nin konu hakkındaki etkinliğini düşürmek anlamına mı geliyor? Birde Koalisyonun başına seçilen başkan hakkındaki görüşlerinizi almak istiyorum.
Türkiye’deki ulusal konsey çok zor şartlarda oluşmuştu ve tam olarak halkın tamamını temsil etmediği düşünülüyordu. Bu sebeple Katardaki toplantı organize edildi. Bu toplantıdan çıkan sonuçtan çok heyecan duymadım ama çok umutsuz da değilim. Verilen sözler tutulursa çok iyi olur. Silah desteği olmazsa, ekmek ve süt desteğini istediğimiz yok. Bunlarla çocukları besleyip Esad’ın öldürmesini bekleyemeyiz. İsteğimiz silah ve cephane desteğidir. Türkiye ile Katar arasındaki işbirliği Suriye’deki cepheler arasında olsa Esad çoktan gitmiş olurdu. Katarla birlikte daha iyi olacaktır. Türkiye’nin etkinliğinin bittiği tarzda bir sonuç çıkarılamaz.
Şuan ki koalisyonun başına geçen kişi Emevi camii eski imamı Muaz el-Hatip’tir. Kendisiyle yakinen tanışırız. Devrimden önce kendisiyle beraber reform için bir rapor hazırlayıp rejime sunmuştuk. Raporu rejime götürdüğümüzde hoşnut olduklarını dile getirmişlerdi ama ikinci günü reform istediğimizi söyleyerek bizi tutuklayıp içeri atmışlardı.
Suriye de mezhebi bir çatışma ve Esad’ın mezhebi bir kaygısı var mı?
Suriye’de mezhebi bir çatışma yok, bunu rejim kullanıyor. Yine rejimin de bir mezhep kaygısı yok, zaten bir mezhebi de temsil etmiyor. Bu sebeple devrimden sonra herhangi bir mezhep yargılanması da söz konusu değil.
Devrimle ilgili Şii ulema arasındaki düşünsel farklılığın sebebi nedir?
Aslında soruya verilecek cevap oldukça uzun ama kısaca anlatmaya çalışayım. Farklılığın temel sebebi Velayeti fakih olgusudur. Şia’nın iki temel ekolü vardır. Bunlar Fars ekolü ve Arap ekolüdür. Fars ekolü velayeti fakihe inanıyor ve koyu bir bağlılık sergiliyorken, Arap ekolü de velayeti ümmete inanıyor. Bu sebeple Tufeyli Humeyni’ye biat etmediği için onun yerine Nasrallah’ı getirdiler. Çünkü Tufeyli ümmet taraftarı. Buda önemli sıkıntıların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor.
Devrim gerçekleştikten sonra İran’a karşı Şii-Sünni çatışmasının körüklenmeyeceğinin garantisinin verebilir misiniz?
Buna Suriye halkı karar verecek. Şuanda İran ve Hizbullah’ın eliyle Suriyeliler öldürülürken buna net cevap vermek doğru olmaz. İran halkıyla bir sıkıntımız yok. Zaten İran halkının büyük çoğunluğunun İran yönetimiyle sıkıntıları var. İran halkı Suriye rejimine verilen desteğin nedenini anlamış değil. (Hamza Türkmen İran’da yapılan eylemleri hatırlatarak halkın rejime destekten rahatsız olduğunu aktardı)
İran dışarıdan bakıldığında yekpare gözükebilir. Ama içeriden bakılırsa siyasi, ekonomik ve ahlaki birçok sıkıntısı olduğu görülür. Geçtiğimiz günlerde Gazi El-Tevbe İran’ın bu sıkıntılarını anlatan güzel bir sunum yaptı, bunu okumanızı tavsiye ederim.
Iraktaki Şii yapının tutumlarını nasıl görüyorsunuz?
Sistani’nin söylemlerinde devamlı bir muğlaklık var. Bir bilinmezlik tılsımı oluşturmak için böyle muğlaklıklar oluşturuluyor. Bildiğiniz Irak’ta Amerikan askerlerine karşı Şii direnişinin olmaması sebebiyle Amerikan temsilcileri açıklamalarında Sistaniye teşekkürler göndermişlerdi. Amerika ile bu tarz ilişkiler içinde olan kişiden her şey beklenir diye düşünüyorum.
Özgür Suriye ordusu ile selefiler arasında bir sıkıntı var mı?
Bu soru bana bayağı ilginç geliyor ve bu soruyla üçüncü defadır muhatap oluyorum. Özgür Suriye ordusundaki kişiler çoğunluğu Suriye ordusundan ayrılan askerlerden, selefiler ise İslamcı dindarlardan oluşuyor. Ordudan ayrılan askerler radikal İslamcı değiller ama İslam karşıtı da değiller. Selefiler, ÖSO askerlerine rejimin ordusundan ayrıldıkları için biraz temkinli yaklaşıyorlar. Birinin daha fazla İslamcı olmasından başka bir fark yok aslında.
Muhaliflerin infaz yaptıklarına dair video medyada dolaşıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ne yazık ki bu tür hatalar oluyor ama ondan daha büyük bir hata yapılarak, bir olumsuzluk genelleştiriliyor. Çok net bir şekilde tekrarlamak gerekir ki bu tarz olaylar doğru değil.
Devrimciler arasında koordinasyon var mı? Yoksa herkes kendi bölgesinde özerk mi?
Başlangıçta bir örgütlülük yoktu. Ama şimdilerde koordinasyon iyi gidiyor. Mahalleden köye, köyden kentlere, kentlerden bölgelere doğru cepheler kuruluyor. Ama herkesin aynı anda bağlı olduğu tek bir cephe olduğunu söyleyemeyiz. Gün geçtikçe bu koordinasyon daha da iyi oluyor.
İran’ın Nusayrileri desteklemesi siyasi mi?
İran’ın mezhebi bir sıkıntısı yok. Ne Aliyi ne Hasan’ı ve Hüseyin’i nede Hz. Muhammedi seviyor. İran mezhepçiliği kullanıyor. İran Suriye’den sonra kendilerinin de reform yapmaları gerektiğini biliyorlar. Reformları yapmamak için Suriye olayının bitmemesini istiyorlar.
Batının ve özelde de Amerika’nın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avrupa ülkelerinin sözde olan vaatlerini duymaktan kulaklarımız yoruldu. Sadece vaatler veriliyor ama icraatta bir şey olmuyor.
Suriye’deki Kürtlerin Tutumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve PYD’nin rolü nedir?
Suriye’deki Kürtler üçe bölünmüş durumda
1) Suriye rejiminin yanında yer alanlar. Bunlar PYD’dir.
2) Direnişe destek olanlar. Bunlarda İslamcılardan oluşuyor.
3) Laik olan Kürtler. Bunlar ise tarafsız davranıyorlar. Hangi taraf ağır basarsa o tarafa geçecek olanlardan oluşuyor.
Suriye rejimi PYD ile kukla ile oynar gibi oynuyor. Bundan 15-20 yıl önce PYD/PKK rejimden iyi destek alıyordu. Öcalan da Suriye’de barınıyordu. Ama sonra Suriye ile Türkiye arasında anlaşmalar yapıldı ve devran değişti. Hapiste olduğum yıllarda PKK’lılar getirildi. Niçin hapse atıldıklarını sorduğum zaman aldığım cevap ilginçti. Kardeş devlete yani Türkiye’ye terörist faaliyetten dolayı derlerdi. Devrimden sonra Türkiye ile Suriye arası bozulunca tekrar eski sisteme dönüldü. Bunlar silahlandırılıp salıverildiler.
Devrim gerçekleştikten sonra Kürtler tüm haklarını alacaklardır. Çünkü biz Kürtleri azınlık olarak görmüyoruz.
***
"Suriye'de Moral İyi, İmkansızlıklar Çok"
Panelle birlikte Kurban Bayramı'nda Suriye'de bulunan Mehmet Ali Kaçmaz, izlenimlerini aktarmak için bir konuşma yaptı.
Kurban kesimi ve bayramlaşma için gittiğimiz Suriye’de halkın moralinin iyi olduğunu fakat imkansızların hat safa da olduğunu gördük. Sınırı geçer geçmez sizi 700 çadırdan oluşan bir çadır kent karşılıyor. Çadır kentte elektrik yok, su problemli, yeme-içme sınırlı durumda. Sağlık hizmetleri alt sevide. İlk ziyaretimiz bundan 2 ay önceydi ve buralarda çadırlar bile yoktu. İnsanlar zeytin ağaçlarının altında kalıyorlardı. Bu çadırlarda yaşayanlar Türkiye’nin kendilerini almalarını bekliyorlar. Türkiye haftalık belli sayıda kişiyi buradan mülteci kamplarına alıyor.
İç kesimlere gittiğimiz aynı sıkıntılara tekrardan şahitlik ettik. Halep ile İdlib şehirleri arasındaki birkaç köy ve kasabayı görme imkanımız oldu. Bombardıman dolayısıyla bir çok yerleşim yeri harap olmasına rağmen görüştüğümüz ve gördüğümüz insanların “özgürlüğe” olan özlemlerinden dolayı yıkımları yok saydıklarına şahit olduk. Esad’ın yıkılmasından başka bir düşünceleri yoktu. Bizleri görmek kendilerini hayli mutlu ediyordu.
İnsani yarım
Bizlerde birçok gönüllü gibi kurban kesimi ve insani yardım için bölgeye gitmiştik. Bizim gibi tüm kuruluşları karşılayan, misafir eden, bölgede önemli noktalara götüren tek kuruluş İHH idi. İsimlerini çok iyi bildiğimiz bir çok İslami yardı kuruluşu ne yazık ki Suriye’de yoktular. Topladıkları yardımları başka bölgelere aktarırken, bize yardım edecek kimse yok mu diyenlere yardım ellerini uzatmadıklarını gördük. İHH’nın yeme, içme, barınma gibi bir çok farklı kolda mücade ettiklerini gördük. Mücadelelerinden ve bölgeye giden camialara gösterdikleri ilgiden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.
Yardım Kampanyalarımız Devam Ediyor
Özgür-Der olarak bölgeye yönelik çalışmalarım devam etmekte. İlaç ve kurban yardımlarından sonra dün de ilaçve battaniye yardımlarımız bölgeye ulaştı. Yeni kampanyamız “her evden bir torba un” şeklinde. Kampanyamıza destek için Türkiye’nin herhangi bir bölgesindeki Özgür-Der şubesi ile temasa geçmek yeterli olacaktır.
HABERE YORUM KAT