Düşürün hepsinin milletvekilliğini, gitsin!..
Beyefendilere bakar mısınız?
Halka gidip, “Biz sizi daha iyi idare ederiz.. Bize yetki verin; askerliği kısaltırız. Bize yetki verin; her eve 600 TL para veririz. Bize yetki verin; mazotu 1.5 TL yaparız” demişler.
Ülkeyi yönetecek kadar olmasa da, muhalefet olacak kadar bir yetki almışlar.
Onu da kullanmak istemiyorlar.
Milletvekilliğini, istedikleri gibi kullanacakları bir hak gibi görüyorlar.
“Biz istersek kullanırız, istemezsek bu hakkı kullanmayız” demeye getiriyorlar.
Oysa, milletvekilliği hak değil, görevdir.
Halktan alınan yetki ile yapılan bir görev.
Dolayısı ile, milletvekilliğinin gereklerinin yerine getirilmemesi, “hakkın kullanılmaması” değil, “görevin yapılmaması” anlamına gelir.
Bakın Anayasa’da, milletvekilliği nasıl düzenlenmiş?
Önce 80. madde: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.”
Ne demek bu?
Bu; şu demek..
Milletvekili, kelimenin içinde geçen “vekil” kelimesinin de gösterdiği üzere, halkın vekalet verdiği kişidir.
Vekalet verilen kişi, vekalete ihanet edemez. Vekalete aykırı iş yapamaz.
O halde?
O halde halk; milletvekillerini TBMM’ye girmek, oradaki çalışmalara katılmak üzere seçtiğine ve görev verdiğine göre, oraya gitmek/oradaki çalışmalara katılmak, vekalet görevinin bir zorunluluğudur.
“Vekil olan ben değil miyim, istersem vekilliğin gereğini yerine getiririm, istersem getirmem” denilemez.
Çünkü bu yetki, sınırlı sayıda kişiye verilmektedir. Halkın bu yetkiyi hemen bir başkasına vermesi/değiştirmesi imkanı da yoktur. Dolayısı ile, vekalet verilen sürede, vekaletin gereğini yerine getirmek zorunludur.
Bir başka madde, Anayasa’nın 81. maddesi..
Orada da şöyle deniliyor: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler.”
Dikkat ettiniz mi maddeye?..
“Göreve başlarken” diyor..
Yani milletvekilliği bir “hak” değil, “görev”dir diyor..
Dolayısı ile, milletvekili seçilenlerin milletvekili çalışmalarına katılmaları, onların tercihine bırakılmamıştır.
Onlara görev olarak yüklenmiştir.
Yine Anayasa’nın 87. maddesinden hemen önceki başlık şöyledir: “II. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve yetkileri”
Burada da, milletvekillerinin bütününün oluşturduğu TBMM’nin görevlerinden bahsedilmiştir. Yine “hak” değil, “görev” kelimesi kullanılmıştır.
Diğer kanunlara da bakacak olursak.. Milletvekilleri, memur statüsündedir. Emekli Sandığı’na tabi olarak maaş alırlar.. Onlara karşı bir suç işlendiğinde, memura karşı suç işlenmiş gibi, ceza artırımlı olarak verilir.
Dolayısı ile, memur görevine gelmediğinde, kendisine verilen işi yapmadığında nasıl ki görevi ihmal suçunu işlemiş olursa, milletvekilleri de, TBMM çalışmalarına katılmadıklarında, görevi ihmal suçu işlemiş olurlar..
Yakın tarihimizden HSYK’dan bir örnek verelim.
Şu eski HSYK döneminde, Adalet Bakanı ve müsteşarı, HSYK’da Ergenekon davasına bakan hakimler hakkında sürgün kararı alınacağı gerekçesi ile, toplantılara katılmamışlardı.
Hemen şikayet edildiler.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, toplantıya katılmamayı, suç olarak tavsif etti.
Bakanın ve müsteşarın, bizce haklı sebebleri vardı. Toplantıda, haksız kararlar alınmak isteniyordu.
Ama bu gerçek, onların eylemlerini “görevi ihmal suçu” olmaktan çıkarmamıştı.
Peki şimdi yapılacak ne?
Çok basit..
Anayasa’nın 84/4. maddesi şöyle diyor: “Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanı’nca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurul’ca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir.”
Ne BDP’lisinin, ne CHP’lisinin gözünün yaşına bakmadan, düşürürsünüz milletvekilliklerini. Olur biter..
Millet onların peşinden mi koşacak?
Hem görevlerini yapmayacaklar, hem de maaş mı alacaklar?
Nerde o yoğurdun bolluğu?
Veya şöyle soralım, “Dürüst(!) Kemal, çalışmadan maaş almayı, hangi dürüstlüğe sığdıracak?”
Düşürürsünüz milletvekilliklerini, “Kemal”in dürüstlüğüne (!) de ziyan gelmemiş olur!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT