Düşünün artık! Kamer Genç devrede
Laikçi Taraf'ın hissi: "Ama onlar bizden değiller. Çok düşük, çok cahiller. Biz Kemalist Devrimler'den geçerek imbik imbik; çok yükseldik. (Hoş, zaten çok yüksektik.) Şimdi bu çarıklı erkân, bu kurnazzzlar Bizim Yerlerimiz'i almaya çalışıyorlar. Karılarının başı bağlı, kendileri badem bıyıklı. Kapının önünde ayakkabı çıkartanlar! Bizden değil onlar!"
Bu memlekette kimler gözlerimizin önünde semirdi/serpildi/evlatlarına ne palmiye ağaçları dikti. Hepsinin, herrr 'şeyi' kabul edildi.
Zira: sinirlerini alt sınıftan, ya da başka bir ruhsal coğrafyadan geldiklerini belli eden kılık kıyafet ve adetleriyle tel tel etmemişlerdi.
Temel olarak üst (olduğuna inanan) sınıfın, alt sınıfın yükselme 'ihtimaline', geçtim ihtimalinden yükselmiş/bakanlaşmış/başbakanlaşmış haline duyduğu gözü kara/zembereğinden boşanmış/izansız öfke!
Kendine çok 'kaliteli', 'çağdaş', 'uygar' özellikler vehmedenler öylesine kıvranıyorlar ki, birileri çıkıp şu Çarıklı Erkânıharp'in ağzının payını vermediği için; Kamer Genç'in onlarca yıllık münasebetsizliklerinden/densizliklerinden medet umabiliyorlar!
Kamer Genç saydırdıkça/kargaşaladıkça EN NİHAYET birisinin 'Bunların' (Kemalistler'den çokçok 'aşağıda' olanların) alnını karışladığını düşünüp rahatlayabiliyorlar.
Tuncay Özkan'ın televizyonunu seyretmeleri gibi. Cumhuriyet Gazetesi okumaları gibi.
Yalçın Küçük'ün azcık yolunu şaşırmış; fakat bir dahi olduğunda, yapışkan ısrarları gibi.
Birileri çıkıp Onların İntikamını alsın istiyorlar. Zira, bu utanmaz/arlanmaz/alt alt sınıflar, ordan burdan gelip karılarının başında başörtüsü, kapının önüne dizdikleri ayakkabılar ve dinibütün âdetleriyle Onların Yeri'ne geçmeye teşebbbüs ediyorlar. Bir işgal planı!
Birileri onlar adına; bu Abdurrahman Yalçınkaya da olabilir, İlhan Selçuk da, Kamer Genç de olabilir, Doğu Perinçek de, Sabih Kanadoğlu da olabilir, Yalçın Küçük de: birileri onlar adına 'kodu mu oturtsun', bu Hadsizler'e 'hadlerini feci şekilde bildirsin' istiyorlar.
O yüzden onlara Light Baykal yetmiyor. Baykal'ın yeterince öfkelenemediğini, arada Öfke İmitasyonları'yla yalnızca pozisyonunu koruduğunu görüyorlar/hissediyorlar.
Baykal, en şiddetli cevabını vermesi gerekirken habire 'ı-ıııı'lıyor. Habire hazırlıklı. Serinkanlı. Temelde: aldırışsız.
Baykal'ı CHP'nin genel başkanı kalmak dışında hiçbir şey ilgilendirmiyor. Masadan kalkmasın yeter! Baykal, hiçbirini kesmiyor. Kalpleri kırık. Ve giderek daha da kızgınlar.
Bu yüzden ezelden beri 'solcu' oldukları halde ('devletçi' 'darbeci' 'elitçi' 'fanatik-laikçi' olmayı 'solcu' zannedegelmekteler bin yıldır) gidip MHP'ye BİLE oy verdiler.
Dinden imandan çıktılar. Zira Onlar'ın dini: laikçi, Kemalist, anti-emperyalist, ulusalcı, solcu, CHP'li dini. Gittiler (içleri kan/man ağlayarak) sonra onları Türban Oylaması'nda 'satan' MHP'ye oy verdiler.
Şimdi 'ellerimiz kırılsaydı da' diyorlar. Vahim bir 'statüsüzlük' sembolü türban onların gözünde. Alt alt sınıflardan gelen, cahil cühelanın, Bu Küstahlar'ın göz diktiği Onlar'ın pozisyonlarının işgalci bayrağı, türban.
Abdurrahman Yalçınkaya diyelim Urfa'dan geliyor. Kürt; ailesinde şıhlar, şeyhler var.
O çıkıp 1 Kapatma Davası açıyor; nasıl Anayasal Çizme'yi aştıklarını göstermek için gazete kupürlerinden, Ergun Poyraz gibi kalemlerin 'Yahudisin sen!' saçan eserlerinden ve nice fantastik konuşma kırıntılarından klasör klasör derlenmiş bir dava!
İlhan Selçuk (onlarca yılın Darbeci Beyni) işaret etmekteydi köşesinde. İşte o işaret edilen dava açıldı. Çooook ileri gitmişlerdi. Oysa ne ileri/ne geri gitmişlerdi. 301'i dahi kaldırmaya cüret edememişlerdi. Demokrat hiçbir hakkın (samimi olarak) peşinde değillerdi.
Yalnızca muhafazakâr/gelenekçi değerlerinin bir aşağı, bir yukarı salındığı bir Türkiye istiyorlardı. Başlarında örtüleriyle, badem bıyıklarıyla yeni kazandıkları mevzilerin keyfini sürmek istiyorlardı.
'Çekilin biraz: Kameralar bizi gösterecek artık. Esas Türkiye biziz'den öte diyecek sözleri, geleceğe yönelik (bırakın tehlikeliyi) hiçbir özleri yoktu.
Sayıları artmış olabilir. Çünkü Türkiye nüfusu amansızca artıyor. Asıl görünürlükleri arttı.
'Görüntü' sinirini bozdu Kemalistlerin. İzmir'de, İstanbul'da Şener Eruygur Darbe Günlüklerdeki Paşa'nın mitinginde görünüp bağırıp çağırdılar. Psikolojinin her türlü sosuyla bezenmiş çok kültürel-sınıfsal bir savaş. Alt Sınıfların Sinir Bozucu İntikamı.
Kemalist kafasıbozukların duygularını haykırmak; Kamer Genç'e kaldı. Bu kadar vahim. Bir tıkanıklık hali.
Radikal gazetesi
YAZIYA YORUM KAT