Dünyaya Karşı Aşırı Sevgi: Bağımlılık
Asra yemin ederek başlayan ve insanoğlunun hüsranda olduğunu belirttikten sonra kurtuluşun yolunu gösteren Rabbimiz bizlere zamanın önemini vurguluyor.1
Bağımlılık:
Bağımlılık bireylerin, kendilerinin ruhsal ve bedensel sağlığına ya da sosyal yaşamına zarar vermesine karşın, belirli bir eylemi yinelemeye yönelik önüne geçilemez bir istek duymaları halidir.2
Bağımlı olan insanın özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Davranışlarının tamamına sağlıklı bir şekilde karar veremez ve herhangi bir durumda muhakkak bağımlı olduğu şey onu etkilemektedir. Bu hal yaratılış itibariyle özgür olan birey için aynı zamanda kendisine karşı işlemiş olduğu bir zulümdür de. Bu arada bizce özgürlük; sadece Allah’a kul olabilmektir.
Bağımlılığın özünde aşırı sevgi vardır ve bu durumda olan bireyin zihinsel süreçleri duygularından geri plandadır. Kişi sağlıklı düşündüğünde aslında bu durumun farkındadır fakat mantığı ile hareket etmediği için kendisine bir gerekçe üretebilmek için mazeret bulmaktan da geri durmaz.
İnsanoğlu bir özne olarak yaratılmıştır ve onu nesneleştirmeye, zaaflı hale getirmeye çalışan her türlü nesne, kişi ve davranış dinimizce haram kılınmıştır. İslam’ın bir hayat dini olduğuna ve onun toplumsal hayatımıza yön veren ilahi mesajlar içerdiğine inanan biz Müslümanlar için Allah’tan başkasına olan sevgimiz O’nun önüne geçmemeli ve O’na olan bağımızı da zayıflatmamalıdır.
Şeytan, imtihan dünyasında olan insanoğlu ile Rabbi arasındaki bağı koparmak için her yolu denemektedir.3Her yönden ona yaklaşarak Rabbi ile olan bağını koparmak ve onu doğru yoldan çıkarıp batıla ve azgınlığa sürüklemek istemektedir. Geçmişten günümüze araçların değişmesi dışında bu gerçek hiçbir zaman değişmemiş ve kıyamete kadar da değişmeyecektir.
Yanlış davranışların sürekli tekrar edilir olması kişiyi bağımlılığa sürükler. Bu hal kişinin Rabbi ile olan bağının, olması gerektiğinden daha zayıf bir konuma inmesine, daha sonra da tamamen yok olmasına neden olabilir.
Bağımlılık terimi pozitif bilimler için de tedavi edilmesi gereken bir vaka olarak ele alınır. Rabbimiz insanı insan olmaktan çıkaran bu bağımlı olma durumunun, Kuranın indiği döneme ilişkin nesnelerini açık bir şekilde yasaklamıştır.4
Gerek bu ayetler gerekse “kadınların, çocukların, altın ve gümüş gibi dünyevî zevklerin insanoğluna çekici kılındığını belirten 3.14’teki ayetin ortak noktası dünyevi şeylerle kişinin Allah’ın hoşnut olmayacağı bir biçimde ve aşırı derecede ilgilenmesidir. Unutmamalıyız ki Allah’ın rızası dahilinde olmayan her türlü davranış aynı zamanda Allah’ın hoşnutsuzluğuna sebep olmaya aday bir davranıştır.
Bu bağlamda alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığının yanında aklı dumura uğratma açısından aynı etkiye sahip olan her türlü davranış, alışkanlık ve bağımlılıklar da yasaklanan davranışlar arasındadır.
Bu yazımızda bağımlılığa sebep olan ve hepimizi yakından ilgilendiren modern araçlar ve özellikle de internet üzerinde durmaya çalışacağız.
Modern araçların çoğu işlerimizi kolaylaştırmak ve bize zaman kazandırmak üzere hayatımızın hemen her alanına girmiş bulunmaktadır. Hakikaten de geçmişte günler süren bir işi şimdi dakikalar içinde ve hatasız bir biçimde yapabilmek olanaklı hale gelmiştir. Peki, matematiksel olarak kazandığımız bu zaman nerededir ve biz bu zamanı neyle dolduruyoruz. Yoksa modern hayat bu soruyu da bizim için cevapladı mı?
Şüphesiz zamana göre ihtiyaç(!)larımız olacaktır ve imkânlarımız ölçüsünde bu ihtiyaçlarımızı gidermek durumundayız. Burada anahtar kelime ihtiyaç kelimesidir. Acaba ihtiyaç kelimesine anlamını biz mi yüklüyoruz yoksa buna bizim adımıza karar veren birileri mi var. Yani ihtiyaçlarımızı belirlerken özgür müyüz acaba?
Modern kapitalizmin kendini pazarlamak için, aynı şeytanın yaptığı gibi, müşterilerine her yönden yaklaşarak ürettiğini ihtiyaç gibi sunmasına yabancı değiliz. Bazen İslami mücadelede çalışmalarımıza ivme kazandırması için, bazen de çocuğumuzu televizyonun olumsuz etkilerinden korumak amaçlı gayet masumane bir mazeretle aldığımız aletleri acaba ne kadar amacımıza uygun halde kullanıyoruz. Onların bize kazandırdığı bunca zamanı acaba neyle dolduruyoruz. Televizyonları evimizin en başköşesine özenle yapılmış muhafazalara yerleştirmemiz aslında bu konuda ne kadar da özgür(!) olduğumuzun da habercisidir.
Yanlış anlaşılmasın elbette ki bu aletler hayatımızı müthiş bir şekilde kolaylaştırmaktadır ve eğer gerçekten ihtiyacımız varsa almak durumundayız da. Burada vurgulanması gereken iki nokta ihtiyaç ve kazandığımız zamanı değerlendiriş tarzımızdır.
Sözgelimi çamaşır, bulaşık ve temizlik gibi işler bir ev hanımı için çok zaman kaybettiren işlerdir. Ve bu konuda zaman kazandırıcı aletler gerçekten de işe yaramaktadır. Ya da bir erkek için işe uzak olması nedeniyle kiralanan veya satın alınan yeni ev, trafik sıkıntısı nedeniyle alınan, güvenli, konforlu ve bize yakış(tırıl)an marka otomobil gibi hayatımızı kolaylaştıran şeylerin bize kazandırdığı zamanı neyle değerlendiriyoruz ve bu şeylere gerçekten de ihtiyacımız olduğu için mi sahibiz?
İhtiyaçlarımız konusunda ne kadar bağımsız karar verebiliyoruz? Yoksa biz de mi çocuğumuzu susturmak için cazibeli reklamlardan yardım isteyenlerdeniz? Acaba teknolojinin bize verdiği zamanı niye onlar için harcamıyoruz. Yoksa neye ihtiyacımız olduğunu belirlemesine izin verdiğimiz modern kapitalizmden boş zamanımızı değerlendirme konusunda da mı yardım bekliyoruz.
Mü’minler olarak birbirimize iyiliği emr ve kötülükten nehy etme sorumluluğumuz var. Acaba bu konuda ne kadar eleştiriye açığız ve mü’min kardeşlerimizin yanılgıya düşmemesi hususunda onlara ne kadar uyarıda bulunuyoruz?
İnsanoğlu Rabbi ile olan bağını zayıflattığında gerçekten de tezatlar içinde kalıyor. Hayatı boyunca daha iyi şartlarda yaşamak için var gücüyle çalışıp çabalayan, ömrünün sonuna doğru (tabi eğer erken yaşta ölmezse) doğru da kaybettiği sağlığına tekrar kavuşma çabasıyla kazandıklarını harcamak gibi acı bir duruma düşebiliyoruz. Hayatımızı olması gerektiği gibi yaşamadığımız için doğal olarak gün geliyor sorunlarla karşılaşıyoruz ve bu sorunları da ortadan kaldırmak için fazladan zaman ve para harcamak durumunda kalabiliyoruz...
Ya çocuklarımız; küçük yaşlardan itibaren onları “daha iyi bir geleceğe hazırlamak” gibi çoğu kişinin ağzından düşürmediği modern, modern olduğu kadar da kullanışlı bir gerekçeye tüm kalbimizle inanarak sahip olduğumuz tüm şeyleri hatta daha fazlasını onlara sunuyoruz. Birçok şeyi kaybetme pahasına.
Bizlerin dahi bilmediği araçları genç yaşlarda onların kullanımına sunuyor ve denetleme mekanizmasını otomatik olarak ortadan kaldırıyoruz. Geleceğe hazır olması için çok küçük yaşlarda onlara bilgisayar kullanma imkânı sunuyor, öğretmenin verdiği ödevleri yapabilmesi ya da arkadaşlarına mahsup olmaması için internet nimet(!)inden de onları yararlandırıyoruz. Bir de bakıyoruz ki kontrolsüzce yaptığımız tüm çabalarımız boşa gitmiş ve çocuğumuz ödevleri yapmak bir kenara derslerden daha da başarısız bir duruma gelmiş. Üstelik sorun sadece bu da değil. Bir bakıyoruz ki çocuğumuz artık oyun veya sohbet bağımlısı olmuş. Ya da her türlü paylaşımın rahatça ve üslup kaygısı olmadan paylaşılabildiği alanlarda zamanını boşu boşuna geçiriyor.
Tabi bu süreçte biraz İslami hassasiyeti olan genç kardeşlerimiz arada bir İslami konularda da duyarlı davranıp kısa sürede dünyayı kurtaracak bilgileri karşı tarafa kes/kopyala ve yapıştır süreçlerinden oluşan ve birkaç dakikayı aşmayan sürelerde belki kendisi dahi okumadığı yazıları muhatabına gönderiyor. Bu süreçlerde merhale ve üslup kaygısının olmaması sanal, süreç içinde pişmemiş bir mücahitlik anlayışını tetikliyor. Öte yandan yapılan işin niyetlenenin tam tersine bir sonuçla karşımıza çıkması da cabası.
İnternet site tasarımcılarının yapmış olduğu araştırmalarda kullanıcıların çoğunun sitelerde uzun yazılar okumadığını ve büyük boyutlu resimleri açmak için beklemediklerini (kullanım amacına göre) göstermiştir.5 Bunu teyit etmek için kendi kullanım istatistiğimize bile bakmak yeterli. Bu bir yakınmadan ziyade fiziksel olarak uzun süreli okumaların göze yaptığı olumsuz etkiler nedeniyle de aynı zamanda bir gerçekliği ifade etmektedir.
İşin bir de hesap edildiğinde hiçbir şeyle telafi edilemeyecek derecede zaman kaybı olması boyutu da var. Bir bakıyoruz ki planladığımızın aksine saatlerimiz sanal alemde geçmiş ve bazen ufacık işimizi bitirmiş olmamıza bile sevinebilir hale gelmişiz.
Tüm bu kötü yanlarının vakıa olarak karşımızda durduğu bu alan aslında müthiş derecede önemli bir alandır ve gerçek manada kullanıldığında kişiye ve topluma çokça fayla sağlanabilir. Evde kullanılan bilgisayar ve internet kullanımının amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı ailelerce kontrol edilmelidir. Bilgisayar belli saatlerde ebeveynlerin de kendi işlerini yaptıkları bir ortamda (örneğin salonda) kullanılmalı ve planlama iyi yapılmalıdır. Her şeyden önce bunların bir araç olduğu ve araçların sadece amaçlara götürmek için kullanılması gerektiği anlayışını onların zihnine kendi hayatımızda yaşayarak kazımalıyız. Unutmayalım ki bu yaşlarda çocuklar nasihat almaktan hoşlanmazlar ve bağımsız olma düşüncesindedirler. Eğer çocuğumuza yeterince güven verebilmişsek ve davranışlarımızda çelişki yoksa bu konuda çok fazla zorlanmayız.
Modern anlayış insanı bireyselleştirme amacı gütmektedir ve böylece bireyselleşen toplumlar modernizmin önünde, yaprağın rüzgârla savrulduğu gibi savrulacaktır. Modern hayat tarzı internetin kontrolsüz kullanımıyla da yalnızlaşan ve bolca zamanı(!) olan bireye yönelik faaliyetlerine de devam edecektir.
Modern dünya bize elbette ki ibadetlerimiz için ve Rabbimizin buyruklarını daha iyi bir şekilde yaşamlaştırmak için hayatımızı kolaylaştırmıyor. Ürettiği yaşam tarzına daha iyi uyum sağlamamız için bizim iyi kötü, ihtiyaç israf ve özgürlük ile kölelik kavramlarımızı zihinlerimizde değiştirerek kavram dünyamızı alt üst etmeye çalışmaktadırlar.
Peki, bizler bu kirliliklerden arınmak için neler yapıyoruz?
Şüphesiz bu konuda pek de iyi bir imtihan verdiğimiz söylenemez. Bu kadar çok gizli ve açık reklama maruz kaldığımız ülkede en az o kadar da vahiyle muhatap olmalıyız ki bu kirlilikten arınalım.
Rabbimiz Kuranda bizlere insanoğlunun zaaflarından bahsetmekte6 ve ona ait birçok zafiyetin olduğunu haber vermektedir. Bu zaaflardan kurtulma ve Allahın rızasını kazanma süreci de imtihan sürecimizdir. Dolayısıyla bizim her şeyimiz O’nun rızasını kazanma amacı taşımalıdır. Aynen Enam suresi 162. ayette sloganlaşan ifadede olduğu gibi “benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” diyerek her türlü işimizde onun rızasını gözetmeliyiz.
Dipnotlar
1- (103-1-3)
2- http://tr.wikipedia.org/wiki/Bağımlılık
3- (7/17)
4- “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?”(Maide, 5/90-91)
5- http://forum.donanimhaber.com/m_3917317/tm.htm ya da http://www.baktabul.com/webmaster/25950-kaliteli-web-site-nasil-yapilir.html
6- Bununla ilgili: 33/72, 14/34, 17/ 67, 22/ 66, 42/ 48, 43/15, 100/6 ayetlerine de bakılabilir.
YAZIYA YORUM KAT