Dünya Siyonizm'den büyüktür!
Ali Barskanmay, Batı sömürgeciliğini incelediği yazısında artık insanlığın Batı destekli zulüm projesi olan Siyonizm'e karşı çok daha tepkili olduğunu ifade ediyor.
Ali Barskanmay / Karar
Gazze’nin fareleri
“Kristof Kolomb 1492’de Bahama’ya ayak bastığında şunları günlüğüne yazar:
”Yerli insanlar barış içinde yaşıyor. Silah taşımıyor. Hatta silahın ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Kılıcımı verdiğimde ne işe yaradığını bilmediklerinden kendilerini yaraladılar.”
Kolomb, yerlilerin kendilerini ağırlayıp konuk ettiklerini de ekler.
Bir yıl sonra Kolomb 1500 kişi ve 17 gemiyle Bahama’ya tekrar gider. Kendisini ağırlayan insanları yerinden yurdundan ederek köle ticaretini başlatır. Elli yıl içinde Karayip yerli nüfusun sadece yüzde biri kalır. Karayip yerlileri Avrupalı sömürgeciler tarafından köle olarak satılır veya Avrupalıların kıtaya götürdüğü hastalıklardan dolayı ölürler.”
Yukarıdaki metni Rutger Bregman
“Çoğu İnsan İyidir” kitabında anlatır.
Kolomb’un yaptığı vahşeti, Hollandalı yazar Rutger Bregman “ ‘Barbar’ toplulukların ‘medeni’ sömürgecilerle ilk karşılaşması” olarak ifade eder.
Bregman, olayların üstünden kaç asır geçmesine ve Avrupalıların Amerika’ya yaptıklarına rağmen halen sömürgecileri medeni yerlileri barbar olarak 2023’te yayınladığı kitabında söyleyebiliyor.
Yazarın ve Batı’nın insanı okuma kodu “kendi merkezinden insanı ve zamanı “ anlamlandırıp diğer uygarlıkları barbar adresine iterek onlara yapılan her şeyi mübah hale getirmek.
Bir de insanlığın Afrika kıtasına kalem tutalım. Avrupalı sömürgeciler, Afrika’nın siyahi insanınlarını kaçırıp yurtlarından alıkoydular. Amerika ve Avrupa’nın köle pazarlarında sattılar. Beyaz adamın insandan saymadığı siyahi köleleri, aklınıza gelen ve gelmeyecek olan her türlü pis işlerde çalıştırıp onları her türlü kötü muamelelere tabi tuttular. Beyaz adam, kölelerin kendileriyle eşitlenmemesi için okuma yazmayı, kilisenin tanrısına tapınmayı dahi yasakladı.
Amerikalı yazar Harriet Beecher Stowe 1852’de köleliği anlattığı “Tom Amca'nın Kulübesi” romanında “Efendi, kölelerinini karşısına alıp: Siz aşağılık zencilerin hiçbiri öyle bağırıp çağıramaz, dua edemez, ilahi söyleyemezsiniz. Sizin kiliseniz artık benim. Dua edecekseniz bana edeceksiniz. Ben ne diyorsam o olmaya mecbursunuz.” yazıyor ve kitabın sonuna ekliyor:
“Birleşik devletleri kuracak olan kuzey güney adaletsizliği, zulmü korumak üzere bir araya gelmesi ve ölümcül bir günahı dayatması…
Kuvvetli kanunlarına sığınıp da adaletsizlikten ve zulümden vazgeçmeyen Kuzey ve Güney Amerika ile kilisenin işlediği ağır günahların suçu ” olarak tanımlar yapılanları.
Üç asırlık mücadeleye rağmen halen beyaz adamın dünyasında; siyasi adam zencidir ve kendisine denk değildir.
Beyaz Adam, dünyaya “zenci” aşağılamasıyla algı oluşturdu. Siyahilere yapılanları sorgulanmaması hesap verilmemesi gerektiği normalliğine dönüştürdü.
Şimdi de insanlık tarihinin başka uygarlığına kalem tutalım.
Amerikan Misyonerlerin fikir öncüsü jonathan Edwards 1700’lü yılların başında
“‘Barbar’ Kızılderililerin ‘medenilileştirilmesinde’ kızılderili yaşantısını baştan sona değiştirmeliyiz. Devlet kilise ile el ele verip yapmalı” diyor.
Kızılderililerin önce kıtaları işgal edildi, topraklarına el konuldu. Sonra Avrupalı göçmenlerin tarımda ihtiyaç duydukları iş gücü ve hammadde temini için köle gibi çalıştırılan tarım kamplarına kızılderililer mahkum edildi. Tarım kamplarına kiliseler kurulup ellerine incil tutuşturuldu. Uzun saçları kesildi. Yerel kıyafetlerinden arındırılıp onlara şapka taktılar. İhtiyaç fazlası ve boyun eğmeyen kızılderilileri de medenileştirmek (!) adına öldürdüler.
Dünyaya sinema diliyle Kızılderililerin barbar olduğu algısını yayıp onları öldürmelerinde ne kadar haklı oldukları mübahlığını bizde oluşturarak sorgulamamızın önüne set çektiler.
Ne zaman İstiklal’de veya yurt dışında kızılderili bir sokak çalgıcısı görsem öldürülen ve talan edilen kızılderililer ve uygarlıkları zihnimde canalanır. İçim parçalanır. Bakmaya dinlemeye tahammülüm kalmaz. Suçluluk duygusu yaşar ve oradan uzaklaşmaya çalışırım.
Şimdi de Aksa Tufanı olayından sonra
İsrailli Yahudi Gazeteci Gideon Levy’nin gözüyle mensubu olduğu Yahudi ruh dünyasını okuyalım:
“Yahudiler, Tanrı tarafından seçilmiş olduklarına inanıyorlar. Bu, onları diğer halklarla eşit olmadıkları, üstün oldukları psiklojisine taşıyor. Kendileri dışındaki herkese istediği her şeyi yapma hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar.
Sistematik olarak Filistinlileri insan olmaktan uzaklaştırma. Onlarla eşit olmama, Filistinlileri insan görmeme ve Siyonist Yahudilere insan haklarına uyma sorumluluğu taşımama hakkını veriyor. Böylece Siyonist Yahudilerin barbarlıklarını ruh dünyalarında normallestiriyor ve meşrulaştırıyor.”
İnsanlık tarihiyle ilgili alıntıladığım ile “Aksa Tufanı Operasyonu” sonrası Siyonist Yahudilerin Filistinlilere (aslında dünyaya da diyebiliriz) bakış açıları ve yaptıkları bire bir aynı.
İsrail’e destek veren Batı merkezli devlet adamlarının söyledikleri onlara önceden ezberletilmiş bir yazılımdan çıkan sözler.
Beyaz adam, “İsrail devletinin kendini savunma hakkını” siyonist İsrail’in arka logosu yaparak katillik rolünü günümüzde siyonist yahudilere devretmiş durumda.
İsrail’in yıllardır tecrit uygulayıp daracık alana mahkum ettiği ve dünyadan soyutladığı (tıpkı kızılderili kampları gibi) iki milyon Gazzeliye eskiden medenileştime şimdi kendini savunma hakkı olarak kalıp değiştirerek İsrail’in yaptıklarını mübah görüyor ve göstermeye çalışıyorlar.
Bu arada İsrail yanlısı devletlerin devlet olmaktan çıkıp siyonist sermaye şirketlerinin taşeronu haline geldiklerini de gördük, görüyoruz. Kendilerini iktidara taşıyan siyonist yahudi sermayesine, reklam ajanslarına, pazarlamacılara diyetlerini ödüyorlar.
Halklar Filistin’e özgürlük şarkılarını söylerken siyonist siyaset ve sermaye tarafından satın alınan devlet adamları siyonist yahudilerin masalarında koltuklarını sağlama almanın alçaklığını yaşıyor.
İsrail siyonizmininin bir devletten ibaret olmadığını da gördük.
Siyonizmin ekonomiyi sosyal medyayı, edebiyatı, sanatı, kültürü, dijital dünyayı tekeline alıp Filistin lehine olan her haberi, sözü, eylemi, sanatçıyı, kitabı, sokağı, caddeyi, devleti dışlayıp susturmaya çalışarak siyonizme muhalif olana aba altından sopa salladığını da görüyoruz.
Küresel dünyanın vicdanı Elan Musk kalmıştı. Siyonist Yahudilerin “zehirli insan” dedikleri Elan Musk’ı İsrail’e götürüp abluka altında ikna turlarına aldılar.
Herkese kendini ifade etme özgürlüğü tanıyan dijital dünyanın sosyal medya platformları da Filistin lehine kullanılan paylaşımları kısıtlayıp paylaşandan bile gizlediğini yaşıyoruz.
Musevi ve Hristiyan dünyasının Müslümanlardan daha çok Filistin’e ses verdiğini de yaşadık. Filistin, insanı insanlık çıtası altında birleştirdi. Ve İsrail silahlarını susturacak olan da bu seslerin birlikteliği olacak.
Filistin'e destek verdikleri için Hollywood Sinema dünyasında rolünden kovulan, siyaset dünyasında görevinden alınan, ekonomi dünyasında ambargo uygulanan firmaların insanların sayısı da gün geçtikçe arttıyor.
Beyaz adamın yaptıklarını sorgulamayıp barbar kızılderilinin ölümünü, siyahi insanın köleleştirilmesini, sömürgeleştirilen yerlilerin toplu öldürülmelerini ve Filistinlilere yapılanları Batı’nın bizde oluşturduğu algıyla okuyup, seyredip olması gerekeni yapmışlar ile normala dönüşmeden insan terazisinde kendimizi koymanın arafesindeyiz.
Amasız, fakatsız, lakinsiz bu insanlık dışı savaşın neresinde duruyoruz? Kendimizle yüzleşme imkanı sundu. insanlığın neresinde ikamet ediyoruz? Sorgulama hakkaniyet ikametgahında yerimizi almamız için insana ışık ayna aydınlatma yaşattı Gazze.
Siyonistler, dünyayı dijitalizm ve sosyal medya ile değneksiz küresel köye dönüştürmeye çalışıyor. Herkese değnek bıraktırıp dünyanın değnekçiliğini yapmaya hazırlanıyorlar. Siyonistlere ve Batı’nın karakolu İsrail’e söz söyleyip kafa tutanı sopaya yatırmanın provası oldu Aksa Tufanı. Bunu çok bariz görüyor ve yaşıyoruz.
Buna rağmen dünyanın, İsrail ve siyonizmin kolluk kuvvetliğine soyunan devletlerinden büyük olduğuna halkın sokaktaki sesinden anladık.
Halklar, dünyanın selameti için siyonist yahudilere karşı Filistin’e özgürlük şarkısını şimdi Filistin için söylüyor.
Ancak uzun vadede bu şarkı dünyanın selameti için beyaz adamın ve Siyonist İsrail’in kötülüklerine karşı söylenen tüm insanlığın şarkısına dönüşecek.
HABERE YORUM KAT