1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Dünya görmezden gelirken İsrail'in bir savaş suçu daha kuma gömüldü
Dünya görmezden gelirken İsrail'in bir savaş suçu daha kuma gömüldü

Dünya görmezden gelirken İsrail'in bir savaş suçu daha kuma gömüldü

​​​​​​​Refah'ta on beş Filistinli sağlık görevlisi ve ilk müdahale ekibi infaz edildi.

04 Nisan 2025 Cuma 20:34A+A-

Dr. Ghada Ageel’in al-Jazeera’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

Muhammed Bahloul her gün başkalarını kurtarma umuduyla kendi hayatını tehlikeye atıyordu. Filistin Kızılay Derneği'nde (PRCS) bir sağlık görevlisi olarak her iş günü bilinmeze doğru adım atıyor, ailesine dönüp dönemeyeceğini asla bilmiyordu.

Ramazan Bayramı'ndan bir hafta önce Muhammed, İsrail saldırılarının ardından yaralıları ve ölüleri kurtarmak için Refah'ın Tal as-Sultan mahallesine gönderildi. Kendisi, sağlık görevlileri ve ilk müdahale ekibiyle birlikte olay yerine vardıktan kısa bir süre sonra İsrail kara birlikleri bölgeyi kuşattı ve tüm giriş çıkış yollarını kapattı. PRCS ekibiyle irtibatı kaybedince, Refah'ta içeride kalanların katledileceğine dair söylentiler yayılmaya başladı.

Kurtarma ekiplerinin bölgeye ulaşma çabaları sırasında BM çalışanları, kaçmaya çalışan sivillerin vurularak öldürüldüğüne tanık oldu. 29 Mart'ta PRCS ekiplerinin saldırıya uğradığı bölgeye nihayet ulaşabildiler. Ekipler orada ambulansların, BM ve Sivil Savunma araçlarının parçalanmış kalıntılarının yanı sıra Muhammed'in iş arkadaşı Enver Alatar'a ait bir ceset buldular.

Ramazan Bayramı'nın ilk günü olan 30 Mart'ta geri döndüler ve bir toplu mezarda kuma gömülü 14 ceset daha buldular. Hepsinin üzerlerinde üniformaları vardı ve eldiven takmış durumdaydılar. Bunlar arasında Muhammed ve meslektaşları Mustafa Khafaja, Ezzedine Sha'at, Saleh Moammar, Rifaat Radwan, Ashraf Abu Labda, Muhammed al-Hila ve Raed al-Sharif de vardı.

Bu sağlık görevlilerinin öldürülmesi münferit bir olay değildir. İsrail, Gazze'de yaşamın kendisine karşı yürüttüğü soykırım savaşının bir parçası olarak sağlık ve kurtarma çalışanlarını sistematik olarak hedef almaktadır. Sadece Gazze'de tıbbi üniformalar ve ambulanslar uluslararası hukukun sağladığı korumayı sağlamıyor. Sadece Gazze'de tıbbi üniformalar ve ambulanslar insanları infaz için hedef olarak işaretleyebilir.

Muhammed'in akıbetinin bilinmediği yedi acı dolu gün boyunca, Refah'taki Bir al-Saba' Lisesi'nin eski müdürlerinden olan ve yıllardır tanıdığım babası Sobhi Bahloul ve annesi Najah, oğullarını kurtaracak bir mucize için dua ettiler.

Muhammed'in bölge kapatılmadan hemen önce kaçtığını ya da bir evin enkazı altında saklandığını veya belki de İsrail askerleri tarafından kaçırıldığını ama hala hayatta olduğunu düşündüler.  Filistinli milli şair Mahmud Derviş'in de dediği gibi, Filistinliler “tedavisi olmayan bir hastalıktan muzdarip: umut”.

Behlül ailesi umut etmeye cesaret etse de, Muhammed'in bir daha asla görülemeyeceği korkusunu da içlerinde taşıyorlardı. Hikâyeleri biliyorlardı. Ocak 2024'te, öldürülen akrabalarının yanında yaralı ve kanlar içinde bir arabada yatan altı yaşındaki Hind Rajab'ı kurtarmak için gönderilen sağlık görevlileri de hedef alındı ve öldürüldü. Aynı şekilde, Aralık 2023'te, İsrail'e ait bir insansız hava aracı tarafından vurulduktan sonra Han Yunus'ta bir sokakta kanlar içinde yatan Al Jazeera kameramanı Samer Abudaqa'yı kurtarmak için gönderilen sağlık görevlileri de öldürüldü.

Yedi uzun gün boyunca umut korkuyla savaştı. Sobhi, sosyal medyada özverili oğlunun bir fotoğrafının üzerine “Alah, seni ve tüm meslektaşlarını sağ salim aramıza döndürsün” diye yazdı.

gazze-90.jpg

Refah'ta 23 Mart'ta İsrail askerleri tarafından öldürülen Muhammed Bahloul'un fotoğrafı

Aile soykırım sırasında zaten çok acı çekmiş, pek çok sevdiğini kaybetmişti.

Önceleri, Refah'ın doğusundaki evlerinden Han Yunus'taki el-Mevasi'ye kaçmak zorunda kaldılar ve güvenlik denen hayali aradılar.

Ateşkes ilan edildiğinde, aile binlerce kişiyle birlikte Refah'ın doğu kesimindeki evlerine geri döndü.

Evlerini yıkılmış halde buldular ama uyuyabilecekleri iki odayı işlevsel hale getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Bu süre zarfında çocuklar derme çatma çadırlarda eğitimlerine devam etti çünkü pek çok okul tahrip edilmişti.

Muhammed kaybolmadan sadece bir hafta önce, bir hava saldırısı ailenin evinin karşısındaki evi dümdüz etti ve babasının arabası ağır hasar gördü. Aile bir kez daha, ellerinde kalanları da yanlarına alarak kaçtı. Her göçle birlikte sahip oldukları şeyler de azaldı - bu da eşyalar azaldıkça haysiyetin de azaldığını dayanılmaz bir şekilde hatırlatıyordu.

Ancak Muhammed'in babasına başka bir göç çadırı kurmasında yardım edecek zamanı yoktu. Hemen görevinin başına döndü. Han Yunus'taki sağlık görevlisi arkadaşlarıyla birlikte gece gündüz çalıştı, bitmek bilmeyen yardım çağrılarına cevap verdi, bir dehşetten diğerine koştu. Yılın en kutsal ayı olan Ramazan'da bile ailesiyle birlikte orucunu açmaya ve aralarında üç aylık bebeği Adam'ın da bulunduğu beş çocuğuyla oynamaya ancak vakit bulabildi.

Kutsal ay, onun öldürüldüğüne dair yürek parçalayıcı haberle sona erdi.

Bayram günü Sobhi'ye ulaşmaya çalıştım ama cevap alamadım. Sosyal medyasında şu acı sözleri buldum: “Oğlumuz Muhammed Sobhi Bahloul'un yasını tutuyoruz, bir görev ve insani çalışma şehidi. Biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz.”

İsrail ordusunun işlediği suçu kuma gömerek örtbas etme çabasına rağmen, kanıtlar yaşananları ortaya koyuyor. Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından 30 Mart'ta yapılan açıklamada İsrail güçlerinin bir infaz gerçekleştirdiği, kurbanlardan bazılarının kelepçeli olduğu ve baş ve göğüslerinden yaralandıkları belirtildi. Filistin'deki BM insani işler ofisinin şefi Jonathan Whittall, sağlık görevlileri ve ilk müdahale ekiplerinin “teker teker” öldürüldüğünü söyledi.

İsrail elbette bildik inkâr ve şaşırtma yöntemlerini kullandı. Önce sağlık görevlilerinin Hamas ve Filistin İslami Cihad üyesi olduğunu iddia etti. Ardından askerlerinin ambulanslara “şüpheli bir şekilde kendilerine doğru ilerledikleri” için ateş açtığını iddia etti.

Bu arada İsrail hükümeti, ölümcül depremin ardından Tayland ve Myanmar'a 22 kişilik bir kurtarma misyonu gönderdiğini açıklayarak bariz bir alaycılık sergiledi. On gün önce de Kuzey Makedonya'ya bir sağlık heyeti göndermişti. Asya'dan Avrupa'ya, yasadışı olarak işgal ettiği bir bölgede 1000'den fazla sağlık çalışanını ve ilk müdahale ekibini katleden bir ülkenin yurtdışında insancıllık numarası yapması kabul edilebilir görünüyor.

Çatışma bölgelerindeki sağlık personelini açıkça koruyan Cenevre Sözleşmeleri Gazze'de açıkça anlamsız hale gelmiştir. İnsan haklarını korumak üzere tasarlanmış olan uluslararası kuruluşlar, harekete geçmemekle birlikte göstermelik öfkelerini sürdürmektedir. Batılı hükümetler, silah göndererek ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararına rağmen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu davet ederek soykırıma aktif bir şekilde ortak olmaya devam ediyor.

Dünya bu soykırım şiddetini daha ne kadar sessizlik içinde izleyecek? Barbarlığın ve suçların sonu yok gibi görünüyor. Bu sağlık görevlilerinin infazları bir dönüm noktası, bir hesaplaşma anı olmalıydı. Bunun yerine, Siyonist apartheid rejimine tanınan cezasızlığın bir başka kanıtı oldular.

Tel as-Sultan'da ölenlere Allah rahmet etsin ve Batı dünyasının siyasi liderleri utanç içinde yatsın.

 

* Dr. Ghada Ageel, üçüncü kuşak Filistinli bir mültecidir ve şu anda Kanada'da Antlaşma 6 bölgesi olan Amiskwaciwâskahikan'da (Edmonton) bulunan Alberta Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nde misafir profesör olarak görev yapmaktadır.

HABERE YORUM KAT