Dün Yenilen Güçler, Bugün de Yenilebilir!
İslam coğrafyasında yaşadığımız sorunları tespit etmek ve sorunlarımızın içsel yönünü ortaya koymak son derece önemli, bu doğru! ‘İğneyi kendimize batırmak’ lazım tamam, ancak şu ‘çuvaldızı’ da unutmasak olmaz mı?
Uzun bir dönemdir Batı ile Doğu değerlendirmelerinde, üretilen fikirlerin; yazılan, çizilen, dillendirilen söylemlerin hatırı sayılır bir kısmı, tarihsel gerçekliği atlayıp, çuvaldıza gözünü kapatmış durumda.
Oysa çok uzaklara gitmeye gerek yok, 20.yüzyılda bu dünya iki büyük savaş yaşadı ve bunların müsebbibi Batı’nın doyumsuz ve hazımsız oburluğu değil miydi?!
14.yy’da başlayıp 19.yy’da zirve yapan emperyalizmin doğurduğu sömürgecilik ile dünyanın neredeyse Batı dışında kalan bölümü köleleştirilmedi mi? İşgücü, hammadde ve pazar olarak kullanılmadı mı?
Şimdi birileri kalkıp; ‘Batı; insan hakları, özgürlük, eşitlik, adalet gibi konularda çok ileri, Doğu’da ise kan ve gözyaşından başka bir şey yok, bir türlü adam olamadılar’ dese, ki bu fazlasıyla dillendirilen bir söylem! Hadi oradan demek gerekmez mi?
Batı derken kastettiğimiz salt coğrafyamızın batısında kalanlar değil tabi! Bu bir zihniyet ve anlayış. Kanla beslenen, zalimlikte sınır tanımayan, doymak bilmeyen ‘tek dişi kalmış canavarlar’ bunlar!
Gün geçmiyor ki, bu canavralar eliyle; yeni bir acıya, yürek burkan bir habere, sıradanlaşan katliamlara, öldürülen kadın ve çocuklara; iffetine göz dikilen bacılara, toprağa emanet edilen gencecik bedenlere ve bunlara feryat eden analara uyanmayalım! Canlarımızı toprağa, geride kalanlarımızı ise hicrete emanet ediyoruz!...
Bir saldırıda ‘yüz fidan!’ Dimağlarında vahyin aydınlığı yüklü; yürekleri mezun olmanın, Allah’ın kelamını hıfz etmenin heyecanı ile çarpan ‘yüz masum!’ ‘Nasıl kıydınız?’ sorusunu anlayabilecek bir muhatap var mıdır, karşımızda bilmiyorum? Batının sosyal bilimleri için, sayısal istatitik malzemesi dışında bir değeri olmayan ‘yüz ciğerparemiz!’
Bir de işin daha vahim boyutu var ki, kahreden cinsten! Batı katliamlarını gerek duymadıkça kendi eliyle yapmıyor! Bizim içimizden tetikçileri var! Neymiş; ‘Afgan güvenlik güçleri ABD destekli hava saldırısı yapmış!’ Bak gördünüz mü, boşuna Amerika gibi ‘dünya barışının garantörü’ bir ülkeyi töhmet altında bıraktık! Biz yapmışız! 17 yıldır işgal altında değil(mi) zaten Afganistan, kendinden menkul bir iktidarı var(mı)!
Viyana’da yaşayan bir kardeşimizin sosyal medyada paylaştığı diyalog halimizi özetleyen türden maalesef! Afgan müşterisine katledilen çocukları soruyor; ‘iyi olmuş’ cevabını alınca irkiliyor! Devamla; ‘onlar intihar saldırısı için eğitiliyorlardı, onların öldürülmesi Hızır’ın gelecekte problem olacak çocuğu öldürmesi gibidir’ diyor, vicdansız!
‘Her ağacın kurdu özünden olur’ demişler ya büyüklerimiz, vardır bir bildikleri!
Afgan vatandaş, ‘Afgan ordusunun’ katliamına ‘iyi olmuş’ diyorsa; Batı’nın ‘Demokrasi havarisi ABD’nin saldırısını, ‘insanlık suçu’ olarak görmesini beklemek oldukça zorlaşıyor!
Onlar için böyle haberler, atlanması gereken küçük iş kazaları! Belki de bedenlerin küçük olmasındandır! Ya da, o körpe bedenlere kıyanların, korkuları yersiz değildir kimbilir?! Bizim geleceğimizden korkmalarından, Kur-an ahlakı ile yetişen geleceğimizden. Bunu da, temenni olarak bir kenara yazmış olalım!
Allah rahmet eylesin, ne güzel bir ölüm! Ölümün en hayırlılarından, hıfz ettiğin vahyin şahitliği ile şehadet. Bu kardeşlerimiz için değil, kendimiz, insanlığımız, suskunluğumuz ve umursamazlığımız için kaygılanmamız gerekmiyor mu?
Sivilleri ‘terörist’ olduğu gerekçesiyle bombalamak, Amerika ve köpeklerinin alışkanlığı! Ancak asıl sorun, bu kadar gürültülü işlerin kimse tarafından duyulmama alışkanlığı değil mi?
Ya da kendilerine ölümü, zilleti, sefaleti, paryalığı, mülteciliği, itilip kakılmayı reva gören Batı’nın katliamlarına, ‘iyi olmuş’ diyebilmenin aşağılık duygusu, değil mi sorun?
Merhum Ali Şeriati; rum suresi’nin ilk ayetlerini tefsirinde, her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir perspektif sunar. Dönemin süper güçleri Rumlar ve Persler’i zamanımızın süper güçleri olan ABD ile Sovyetler’e benzetir ve tohumu eker; ‘dün yenilen güçler bugünde yenilebilir!’ Yeter ki; öykünmeci, sığınmacı, zillete boyun eğen, kompleksli ruh halimizden kurtulalım!
Trt arşivde, 1959’da Adnan Menderes’in ABD ziyaretini anlatan bir kayıt var. TRT spikeri ayne şu ifadeyi kullanıyor; ‘sayın başvekilimiz ‘kutsal beyaz saray’ merdivenlerinden çıkıyor!’ ‘Beyaz sarayı Kabe’si’ olarak gören işbirlikçi iktidarları da, katil ABD’yi de bu dünya kaldırmıyor artık. Bu yük insanlığa çok ağır geliyor! Ya altında kalıp toptan helak olacağız, ya da hep birlikte omuz atıp insanlığı ayağa kaldıracağız, başka yolu yok!
Yıllardır ‘ortak düşman’ konseptinde birleşen Türkiye-ABD ilişkileri pragmatist hamlelerle bir yere kadar gidebilir! Türkiye halkının anti-Amerikancılığı sağlam gerekçelere dayanıyor. Mızrağın çuvala sığmadığı bir zulmün sahibi olan bu ülke, dünyanın her yerinde kan dökücü bozgunculuğu ile ünlü! Dünyada en fazla ABD karşıtlığı olan ülke olmak ise, umut verici bir veri. Bu güçleri ‘Kadir-i Mutlak’ olarak görenlere duyurulur, Allah’ın sıfatları ancak Allah’a aittir, kendinize gelin!..
YAZIYA YORUM KAT