Dumanlı Havanın Fırsatçısı
Libya’da yaşanan hadiseler dünyadaki pek çok olayı gölgede bıraktı. Japonya’da büyük bir doğal âfet yaşanmasına rağmen diyebiliriz ki bu hadise bile Libya’daki savaşa nispetle ikinci planda kaldı.
Libya’daki ayaklanmayla hemen hemen eş zamanlı başlayan Bahreyn ve Yemen ayaklanmaları da devam ediyor. Bu arada Suriye’de de diğer ülkelerdeki zulüm rejimlerine karşı ayaklanmaların cesaretlendirdiği kitlelerin meydanlara dökülmesiyle biraz zor gibi görünen direniş eylemleri patlak verdi. Yönetimleri altındaki halkları demir yumrukla yönetmekte ısrarlı diğer zulüm rejimleri de kendilerini pek rahat hissetmiyorlar.
Bütün bu gelişmeler ve özellikle de dış güçlerin müdahalesiyle uluslararası boyut kazanan Libya savaşı dünya kamuoyunun dikkatini üzerine çekince ortamı dumanlı hava kapladı. Bu dumanlı hava dünyadaki diğer hadiseleri gölgede bıraktı. Böyle havalardan çok hoşlanan ve fırsat olarak değerlendiren siyonist işgal devleti de hemen harekete geçti.
Sözünü ettiğimiz dumanlı havanın bölgede dikkatleri üzerine çektiği ortamda siyonist işgal güçleri özellikle Gazze’ye yönelik saldırıları yoğunlaştırdılar. Son iki hafta içinde bizim bu yazıyı yazdığımız saate kadar gerçekleştirdikleri saldırılarda şehit ettiklerinin sayısı 15’i buldu. Bu saldırılarda en az 50 kişi de yaralandı. Bu saldırıların en önemli yanı ise Gazze ahalisinin sürekli işgalcilerin tehditleri, her an havadan uçaklarla atılacak roketlerin yahut sınır çizgisinde tutulan tankların ve topların atacağı mermilerin tehdidi altında yaşamak zorunda bırakılmasıdır. Yani Gazze halkına uygulanan insanlık dışı muamele sadece bu halkı her taraftan kuşatma ve dünyayla irtibatını kesme amacına yönelik ambargo değil aynı zamanda onları sürekli ölüm korkusuyla yaşamaya mahkûm etmektir.
İşgal güçleri, Filistin direnişinin bu saldırganlık karşısında savunma hakkını kullanacağını ve kendilerine cevabının olacağını bildikleri halde saldırganlığı tercih ettiler. Filistin direnişi, işgal güçlerinin ateşkese uymayı taahhüt etmesi halinde kendilerinin de uyacaklarını bildirmelerine rağmen siyonist işgal saldırganlığı tercihte ısrarlı.
Aslında işgal devletinin mevcut şartları, 2008 sonunda başlattığı ve “Dökme Kurşun” adını verdiği savaşa benzer yeni bir savaş başlatmak için değerlendirmek istediği biliniyordu. Fakat Mısır’da ortaya çıkan ve bugün artık işgal devleti açısından güvence oluşturmayan yapı, Filistin direnişinin yeni taktiklere başvurabileceği endişesi ve böyle bir savaşın Ürdün’deki tampon yönetime karşı halk ayaklanmasını tetikleyeceği, bunun da sadece işgal devletinin doğu cephedeki güvenlik mekanizması görevi gören Ürdün Krallığı’nın değil Batı Yaka’daki Mahmud Abbas yönetiminin de geleceğini tehlikeye sokacağı endişesinden dolayı şimdilik böyle bir operasyona girişmedi. Onun yerine sürekli can korkusuna sebep olacak gündelik saldırılara ve cinayetlere ağırlık veriyor. Ne yazık ki uluslararası medya da işgalcilerin bu saldırılarını ve cinayetlerini konuşmak yerine Filistin direnişinin ona cevap niteliğindeki eylemlerini ve roketlerini, siyonist saldırganlığın gerekçesi olarak gündeme taşımayı tercih ediyor.
İşgal yönetimi Gazze halkına yönelik bu saldırıları sürdürürken Kudüs’te de yahudileştirme faaliyetlerini artırdı. Müslümanların evlerini zorla gasp etmek ve yahudi göçmenlere vermek amacıyla yeni mahkeme kararları çıkarılıyor. Şehrin tarihi kimliğinin değiştirilmesini amaçlayan faaliyetlere de hız verildi.
İşgal yönetimi son dönemde bunlara bir de 1948’de işgal edilmiş bölgelerdeki Filistinlilerin kimliklerini alma faaliyetini ekledi. 1948’de işgal devletinin kuruluşunun ilanından sonra onun hâkimiyetine geçen topraklardaki Araplar göçe zorlanmıştı. O zaman bütün zorlamalara rağmen topraklarında kalmayı başarabilenlere daha sonra “İsrail vatandaşı” kimliği verildi. Şimdi bedevilerin yaşadığı Nakab bölgesinden ve diğer kırsal kesimlerden başlanarak bu insanların tedrici bir şekilde vatandaşlık kimliklerinin alınması suretiyle etnik arındırma yapılıyor. Dikkatlerin Arap dünyasındaki dikta rejimlerine karşı ayaklanmalara yöneldiği son dönemde bu faaliyetleri üzerinde daha fazla yoğunlaştı ve bu amaçla bazı yasal düzenlemelere de başvurdular.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT