Gülay Göktürk

Gülay Göktürk

Yazarın Tüm Yazıları >

DTP Davası

24 Eylül 2008 Çarşamba 07:17A+A-

Açıkçası zor durumdayım. Epey bir zamandır DTP'nin kapatılması davası ile ilgili yazı yazmamaya çalışıyorum.

Çünkü yazarsam savunmak zorunda olduğum şeyler "siyaseten" hiç hoşuma gitmiyor, o yüzden de yazmaya elim varmıyor; konuyu suskunlukla geçiştirmeye çalışıyorum. Ama sıkıştırmalar da had safhaya geldi. Her Allah'ın günü birileri çıkıp, "AK Parti kapatma davasında kapatmaya karşı çıkanlar neredeler?

Neden DTP Davası'nda susuyorlar, neden çifte standart uyguluyorlar" diye yükleniyor.

Oysa ortada çifte standart diye bir şey yok. Çünkü birbirine benzemeyen iki ayrı olay var karşımızda. Ben kendi adıma, AK Parti'nin kapatılmasına, davanın hukuki temeli olmadığı için, iddianamede dişe gelir hiçbir suçlama bulunmadığı için karşı çıktım.

AK Parti'nin yüzde 47 oy almış bir parti oluşuna ya da kapatılmasının yol açacağı siyasi sonuçlara hiçbir zaman temel argüman olarak ağırlık vermedim. Oysa bu kez farklı bir tabloyla karşı karşıyayız.

Ne yazık ki DTP parlamentodaki kısa hayatı süresince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın dolgun bir iddianame yazması için elinden geleni yaptı. Parti kapatmanın ne kadar zorlaştırılmasını savunursanız savunun bütün bu sınırları aşmayı başardı!

Venedik Kriterleri'nin bile kolay kolay kurtaramayacağı bir noktaya geldi. Öyle ki, gelinen bu noktada bir terör örgütüyle olan bağını bu kadar açık deklare eden bir partinin demokratik rejim içinde siyaset yapmasını savunmak hiçbir demokrat için kolay görünmüyor.

Burada, sadece fikri planda bir bulaşmadan; teröre düşünsel planda destek vermekten ya da sempati duymaktan; yani ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirebileceğimiz bir tutumdan değil; terörle somut, elle tutulur cinsten bir içiçelikten söz ediyoruz.

Ve demokratik bir rejimde böyle bir ilişkiye katlanıp katlanamayacağımızı konuşuyoruz. Evet, ben de biliyorum DTP'nin kapatılmasının siyaseten faydalı olmadığını. Ama hukuken gerekliyse ne yapacağız? Apaçık bir yasa ihlali varsa, buna rağmen partinin kapatılmamasını istemek, hukukun siyasallaşmasını savunmanın daniskası olmuyor mu? Hukukun siyasallaşması - şimdiye kadar birçok kere yapıldığı gibi - bir partinin salt siyasi nedenlerle kapatılması değildir yalnızca.

Hukuki gerekçeler oluştuğu halde siyasi gerekçelerle kapatmamak da bal gibi hukukun siyasallaşmasıdır. Bazı arkadaşlar boyuna demokrasilerde parti kapatılmaz diye hiçbir yerde yazılı olmayan bir kuralı tekrarlayıp duruyorlar. Ben böyle bir kuralın nerede yazdığını bilmiyorum. Böyle bir kural varsa Venedik Kriterleri denen şey neyin kriterleri oluyor, onu da anlamış değilim.

Evet, bence hepimiz zor durumdayız. Bir yandan DTP'nin kapatılmamasını istiyor, bir yandan da açık kalmasını savunacak hukuken güçlü bir argüman bulamıyoruz. Bu durumun sorumlusunun da bizzat DTP olduğunu biliyoruz.

Ama DTP'nin yaptığı hataların faturasının Kürt halkına çıkarılmasına, sonuçta onun temsil hakkının elinden alınmasına, onun umutsuzluğa kapılmasına ve belki bu umutsuzluk içinde şiddete meyletmesine de gönlümüz razı olmuyor.

Bu durumdan çıkış için tek umudumuz iddianamenin somut PKK bağlantıları açısından yetersiz olması, yani DTP'nin delil yetersizliğinden "yırtması" olabilir ancak.

Tabii bir de Anayasa Mahkemesi'nin birazcık siyasi davranmasını umabiliriz.

Biraz ilkesizlik oluyor belki ama, bizi bu hale düşürenler utansın...

Bugün gazetesi

YAZIYA YORUM KAT