Dr. Kelly'nin suçu neydi?
Bugünlerde Irak Savaşı sırasında İngiliz güçlerinin komutanlığını yapan General Sir Mike Jackson'ın anıları yayınlanıyor. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin yayınladığı hatırat, 'Asker' adıyla daha sonra kitap olarak raflarda yerini alacak.
Savaştan 1 ay önce bu göreve getirilen İngiliz komutanın söyledikleri arasında, cephedaşı ABD'ye yönelttiği ağır eleştiriler öne çıktı.
Biliyorsunuz, gerçek olmadığı anlaşılan Saddam'ın El Kaide bağlantısı ve bir türlü bulunamayan kitle imha silahları yüzünden açılan savaş, sonuçları itibarıyla da trajik oldu. Yüz binlerce sivil öldü. Irak terör üssü oldu. Mezhep kavgası, ülkeyi kan gölüne çevirdi. Petrol bakanlığı dışında devlete ait her şey yağmalandığı için, Irak ortak hafızadan mahrum kaldı. Ortak hafızanın diğer unsuru ilim adamları bir bir ortadan kaldırıldı. Geleceği meçhul ülke, savaştan 4 yıl sonra bugün bütün bölgeyi anaforuna çekecek iç savaş ve bölünme tehlikesiyle karşı karşıya.
"Savaş neden böyle sonuçlandı?" sorusuna genelde iki cevap veriliyor. Bazıları, bütün bu olup biteni, neo-con planının bir parçası olarak görüyor. Onlara göre, zaten Irak'ın başarılı, istikrarlı bir demokrasi olması hedeflenmiyordu. Asıl amaç, ülkeyi parçalayıp, petrolünü kontrol etmek, İsrail'i rahatlatmak, çevresindeki ülkeleri dizginlemekti. Etnik ve mezhepsel açıdan küçük bir Ortadoğu olan Irak'ı vurarak tüm bölge ateşe atılacaktı.
Bazıları ise Irak'ta yaşananları Amerika'nın planlama hatasına bağlıyor. Buna göre, Rumsfeld'in inadı yüzünden Irak'ı kontrol etmek için gerekli asker sayısı bölgeye getirilmemiş; bu konuda yerel ve uluslararası tecrübe göz ardı edilmiş; savaş sonrası planlanmamış; Baas mensupları ve Irak ordusu lağvedilerek direnişe destek olunmuştu.
Zaman geçtikçe, Irak Savaşı hakkında daha çok şey öğreneceğiz. Bu yüzden, bu tezlerden hangisinin doğru olduğuna tarihçiler karar verecek. İngiliz komutanın söyledikleri, bekleneceği gibi ikinci teze yakın. Savaşa 40 bin kişilik bir kuvvetle Amerika'dan sonra ikinci büyük güçle katılan İngiltere'nin bu üst düzey yetkilisinin söyledikleri elbette önemli.
İngiliz komutan, Amerikan Savunma Bakanı Rumsfeld'in savaşla ilgili planlarını 'zeka özürlü' bulduğunu söylüyor. Irak'ı kontrol edebilmek için 400 bin asker gerekirken, bunun üçte biri ile savaşa giren Rumsfeld'i yaşanan kaosun baş sorumlusu ilan ediyor. Savaş sonrası planlarının Dışişleri Bakanlığı'nca yapılmış olmasına rağmen, bunların göz ardı edilmesini ve görevin Pentagon'a verilmesini büyük hata olarak görüyor. Kendisinin itiraz ettiği, Irak ordusunun dağıtılması kararı için 'sığ görüşlülük' diyor.
Rumsfeld ve neo-con taraftarlarının, Bağdat'ta özgürleştiriciler olarak karşılanacakları inancına saplandıklarını belirten General, ayrıca diplomasiden çok askerî çözüme odaklandığı için ABD'nin terörle mücadele stratejisinin uygunsuz olduğunu ifade ediyor.
İngiliz komutanın söyledikleri arasında, üzerinde fazla durulmayan bir nokta benim en çok dikkatimi çeken yer oldu. Bu, İngiltere'nin savaşla ilgili en üst düzey yetkilisinin, istihbarat uzmanı Dr. David Kelly'nin hayatına mal olan, şu meşhur "Saddam'ın 45 dakikada ateşlenebilecek kitle imha silahları" istihbaratıyla ilgili söyledikleriydi. Hatırlarsanız, Dr. Kelly, İngiliz Başbakan Blair'in savaşla ilgili istihbarat dosyasına giren ve İngiliz kamuoyunun savaşa ikna edilmesinde etkili olan bu istihbaratın 'şişirme' olduğunu ifşa etmişti. BBC'de yer alan bu ifşaattan sonra, Dr. Kelly deşifre olmuş ve kısa süre sonra da sürpriz biçimde ölmüştü. Resmi raporlar, olay için 'intihar' dedi. Kamuoyu tatmin olmadı. Meclis olayı soruşturdu. BBC sarsıldı.
Bakın, General Jackson, Blair'in dosyasına giren bu istihbarat hakkında ne diyor: "Üst düzey komutanlar ve ben, Blair hükümetinin sunduğu kitle imha silahları dosyası hakkında kuşkuluyduk. Özellikle de İngiltere'nin 45 dakika içinde bir tehditle karşılaşacağı hususunda. Hepimiz biliyorduk ki, Irak'ın İngiltere'yi tehdit etmesi imkânsızdı. Saddam'ın Scudları Kıbrıs'taki üslerimize bile zor ulaşırdı."
İnsan bunları okuyunca sormadan edemiyor: Irak Savaşı neden oldu? Neden Dr. Kelly öldü? Askerî konumu gereği o zaman kamuoyuyla paylaşamasa da acaba Sir Jackson, bu tutumunu savaştan önce de muhataplarına iletmiş miydi?
Ayrıca çoğu yerinde eleştirileriyle dikkat çeken komutan, yalan yanlış gerekçelere dayanan bir savaşı meşru gördüğünü söyleyerek, Rumsfeld'den de beter bir entelektüel iflasa düştüğünü göremiyor mu? Belki de şöyle ya da böyle bu korkunç savaşa komuta etmiş birinden daha fazlasını beklememeliyiz.
Zaman Gazetesi
YAZIYA YORUM KAT