
Donald Trump Gazze'de Tanrı'yı oynarken, İsrail şımarık bir çocuk gibi davranıyor
Gazze'deki ateşkes anlaşması, İsrail siyasetinin ancak sürekli savaş halindeyken ayakta kalabileceğini kanıtlıyor.
Abdelhalim Abdelrahman’ın The New Arab’da yayınlanan yazısı Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
ABD Başkanı Donald Trump, Mısır ve Ürdün'ün Gazze'deki Filistinlileri kabul etmesi yönündeki ahlaksız önerisiyle Arap liderlerini tedirgin etti.
Hem Mısır hem de Ürdün bunun bir başlangıç olmadığını ve gerçekleşmeyeceğini belirttiler. İsrailli aşırılık yanlıları, Filistinlilerin zorla sınır dışı edilmesinin Gazze'deki Yahudi yerleşimlerinin önünü açacağı umuduyla Trump'ın yorumlarını memnuniyetle karşıladı.
Ancak gerçek şu ki İsrailli liderler Trump tarafından kandırıldıklarını her şeyden daha fazla hissediyor. Benjamin Netanyahu ve İsrail toplumunun büyük bir kısmı bir zamanlar Donald Trump'ı destekliyordu.
Başkan Trump'ın Orta Doğu'daki en üst düzey temsilcisi Steve Witkoff'u İsrail'e göndermesi ve Witkoff'un Binyamin Netanyahu'yu azarlayarak ateşkes anlaşmasını kabul etmeye zorlamasıyla her şey değişti.
O zamandan bu yana İsrailli liderler ve İsrail toplumu, Trump'ın Orta Doğu'ya yönelik daha itidalli yaklaşımı ve ateşkes arzusu karşısında şaşkınlığa uğramış görünüyor. Halihazırda yürürlükte olan ateşkes en iyi ihtimalle istikrarsız bir çaba olsa da, İsrail'in çatışmaların durdurulmasına verdiği tepkiler derin bir noktanın altını çiziyor: Netanyahu sadece Trump'ın niyetini yanlış okumakla kalmadı, aynı zamanda tüm İsrail siyasi sisteminin kendisi de görünüşe göre sadece ABD'nin kendisine sınırsız askeri ve diplomatik destek sağladığı çatışmalar sırasında gelişiyor.
İlk olarak İsrail, Trump'ın ikinci döneminin, ABD'nin Orta Doğu'daki jeostratejik hesaplarını İsrail'in çıkarları üzerine kurduğu ilk döneminin bir devamı olacağına inanıyordu. Bu da İsrailli liderlere Trump'ın İran'a saldırmaları, Gazze'yi yeniden iskân edip aç bırakmaları ve Batı Şeria'yı resmen ilhak etmeleri için yeşil ışık yakacağı izlenimini verdi.
Ancak Benjamin Netanyahu ve onun gibi düşünen aşırılık yanlıları, Trump'ın büyük olasılıkla İsrail'in çıkarlarını hem ABD hem de Trump'ın Orta Doğu vizyonu için yükümlülük olarak gördüğünü hesaba katmadılar.
Trump'ın İsrail-İran hesaplaşmasını kutsaması masadan kalkmış gibi görünüyor. Trump'ın kendisi de bunu ifade etti ve Washington merkezli analist Mike Dimino'yu Savunma Bakanlığı'nın üst düzey danışmanı olarak atayarak sözlerini destekliyor.
Müdahaleci olmayan düşünce kuruluşu Defense Priorities'in eski bir üyesi olan Dimino, İran ile savaşa karşıdır ve ABD'nin Orta Doğu'daki müdahalesini son derece eleştirmektedir. Steve Witkoff da İran ile müzakerelere liderlik edecek.
Dimino ve Witkoff'un atanması Washington'daki neo-muhafazakâr kesimi öfkelendirdi ve Tel Aviv'e Trump'ın İsrail'in şahin emellerine boyun eğmeyeceği mesajını verdi.
Trump etkisi
Trump, Orta Doğu'ya ilişkin vizyonu bağlamında İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi, ABD'nin Suudi Arabistan ile askeri bağlarının derinleştirilmesi ve muhtemelen Suudi-İsrail normalleşmesine öncülük edilmesi konularında kararlı.
Suudi hükümeti İsrail'in Gazze'deki eylemlerini soykırım olarak nitelendirerek kınamış ve bir Filistin devleti kurulmadan İsrail ile ilişkileri normalleştirmeyeceklerini açıkça ifade etmiştir.
Tüm bu unsurlarda açıkça İsrail yanlısı bir bakış açısı olsa da, Gazze'deki soykırım devam ederse ya da ABD İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'yı resmen ilhak etmesine izin verirse, Trump'ın Orta Doğu'ya yönelik hedeflerinin hiçbiri uygulanabilir olmayacaktır.
Trump'ın yönetimi altında bir Filistin devletinin ortaya çıkması pek olası değil; ancak Trump Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile temas halinde.
Trump'ın Orta Doğu Danışmanı Massad Boulos da Abbas ve Trump arasındaki görüşmeleri kolaylaştırdı. Steve Witkoff da Filistin Yönetimi yetkilisi Hüseyin el-Şeyh ile Suudi Arabistan'da bir araya gelerek Filistin Yönetimi'nin 7 Ekim sonrası Gazze'deki konumunu ve Filistin devletine giden olası yolları görüştü. Witkoff'un Filistin Yönetimi ile görüşmeye istekli olması ve Trump ile Abbas arasındaki sessiz ama büyüyen ilişki, muhtemelen Netanyahu'nun beklemediği bir şeydi ve Netanyahu'nun Gazze'deki tavrında da etkili olmuş olabilir.
Gazze'deki ateşkes anlaşması, İsrail siyasetinin ancak sürekli savaş halindeyken ayakta kalabileceğini kanıtlıyor.
Filistinlileri acımasızca işgal etmesi, Gazze'yi yok etmesi, Suriye ve Lübnan'daki komşularına saldırması bunun kanıtıdır. İsrail Gazze'deki soykırımını en azından şimdilik durdurmak zorunda kaldığına göre, İsrail hükümeti içindeki çatlaklar şimdiden büyümeye başladı.
Aşırı Yahudi Itamar Ben Gvir, İsrail'in ulusal güvenlik bakanı olarak görev yaptıktan sonra ateşkes nedeniyle Netanyahu'nun koalisyonundan istifa etti. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de ateşkesin yürürlüğe girmesi halinde ayrılmakla tehdit etti.
İsrail hükümeti içindeki bu tür dinamikler ve çatışma ancak ABD buna izin verdiği için mümkündür.
ABD, İsrail'e sınırsız askeri ve diplomatik destek sağlayarak İsrail'in Filistin halkına eziyet etmesine izin veriyor. İsrail artık Gazze'yi cezalandıramadığı için dikkatini Batı Şeria'ya çevirmiş durumda. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail ordusu Cenin mülteci kampına ölümcül baskınlar düzenleyerek 2,000'den fazla Filistinliyi yerinden etti. İsrail ordusu ayrıca Batı Şeria'da tam bir kuşatma uyguladı ve Filistinlilerin hareketlerini ciddi şekilde kısıtlamak için kontrol noktalarını kapattı.
İsrail'in tüm soykırım uygulamaları, İsrail'in ABD yasalarını bariz bir şekilde ihlal etmesine yönelik herhangi bir sonuç dayatmayı isteyerek reddeden Biden yönetimi tarafından kendilerine tanınan cezasızlığın doğrudan bir sonucudur.
Joe Biden, Gazze'ye insani yardımı engellemesi ve ABD silahlarını Gazze'deki ağır insan hakları ihlallerini kolaylaştırmak için kullanması nedeniyle İsrail'e silah akışını yasaklayan Leahy Yasasını ya da Dış Yardım Yasasının 620 I. Bölümünü istediği zaman uygulayabilirdi.
Bunun yerine, İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik toplu katliamını kolaylaştıracak her şeye sahip olmasını sağlamak için ABD yasalarını baltalamayı seçti. İsrail'in şahin siyasi yapısı söz konusu olduğunda tüm kartlar her zaman ABD'nin elinde olmuştur. İsrail, ABD'nin Gazze'ye ve daha geniş anlamda Filistin ulusal hareketine yönelik yıkıcı politikalarının uygulayıcısı olmuştur.
* Abdelhalim Abdelrahman serbest çalışan Filistinli bir gazetecidir. Çalışmaları The New Arab, The Hill, MSN ve La Razon'da yayınlandı.
HABERE YORUM KAT