Dokunulmazlara, dokunuluyor artık!
Sıradan bir astsubayın bile, aleyhindeki iddialara rağmen yargılanamadığı, dokunulamadığı günlerden, bugün nereye geldik!..
Bugün, emekli albaylar, emekli generaller derken, şimdi vazifedeki albaylar, hatta savcı albaylar bile tutuklanıyor.
İşte örneği Ahmet Zeki Üçok!
Sadece asker değil dokunulanlar..
İşte size Emniyet’ten örnek..
Düne kadar, küçük bir karakoldaki komiserin bile, “Devlet benim. Git istediğin yere şikâyet et” dediğine şahit oluyorduk. Şimdi ise Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, aleyhindeki suçlama sebebi ile tutuklanıp cezaevine gönderiliyor!
İşte somut örneği, Emin Arslan!
Suçludurlar, değildirler tartışması bir kenara..
“Belli mevkilere gelmiş insanlar, bir şekilde korunuyorlar, istediklerini yapıyor ama sorgulanamıyorlar” önyargısı kırılmış mıdır, kırılmamış mıdır, buna bakmamız gerekiyor.
Sadece polis ve sadece asker de değil dokunulanlar!
Bakın işadamlarına.. Bakın zenginliği; dokunulmazlık zırhına çeviren isimlere..
Cinayet gibi ciddi bir suçlama bile olsa, nerede görülmüş, yeğenin eyleminden, işadamı amcanın gözaltına alınması? Babasının tutuklanması..
Hayâl bile edebilir miydiniz eskiden?..
“İyi oldu.. Alın gözaltına.. Havaları kesilsin biraz” türünden hiçbir önyargı ile söylemiyorum bunları..
Bir iddia varsa, bu iddianın bir ciddiyeti varsa, şüphelinin şu kişi veya bu kişi olması, zengin veya fakir olması, asker veya polis olmasının hukuk devleti karşısında bir farklılığa yol açmaması gerektiği kanaatiyle söylüyorum..
Onlara da haksızlık edilmemesi temennisi ile sadece bir değişime dikkat çekiyorum..
Kendi halinde küçük bir dükkan işleten esnafa, vergi memurlarının biri gider, diğeri gelirdi eskiden.. “Eti ne ki, budu ne olsun? Ne istersiniz bu garibandan. Sabahtan akşama kadar satış yapsa ne yazar? Sattığı ne ki, geliri de ne olsun” der, aynı vergi memurlarının, büyük işadamalarının kapısını niye çalmadığına hayret eder dururduk...
Gerçekten de vergi memurlarının, büyük fabrikalara, büyük işletmelere hiç gittiğini hatırlıyor musunuz siz?
Bu da değişti son yıllarda.. Bakın Aydın Doğan’a..
Kim derdi ki, “Aydın Doğan da olsa, varsa bir yanlış kaydı, incelenir.. Gerekiyorsa cezası kesilir.. Büyük işadamı diye, medya patronu diye farklı bir muameleye kesinlikle tabi tutulmaz!”
Evet, kim diyebilirdi bunları düne kadar..
Bugün görüyoruz işte..
Çatır çatır inceleme yapılıyor. Çatır çatır cezalar kesiliyor..
Hayır; “Ne güzel. Haklı haksız kesin cezaları.. O ve onun gibi işadamları çoktan haketti bu cezaları” anlamında, önyargılı muamelelere tabi tutulmaları amacıyla söylemiyorum bunları..
Büyük işadamları ile küçük esnafa, vergi dairesinin farklı yaklaşmaması gerektiği gerçeği ile hatırlatıyorum tüm bunları..
Unutmamış olmalısınız; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın, yüzlerce öğretim üyesini fişlemiş, ihaleye fesat karıştırmış, evinde kaçak tarihi eser bulunduğu için gözaltına alınmıştı.. Ne kıyametler koparıldı Türkiye’de. Ve yargı sonunda mecbur kaldı, Aşkın’ı kısa bir süre sonra tahliye etti..
Evet; bu ülkede, rektörler de gözaltına alınamaz, tutuklanamazlardı. Rektör ne demek, üniversitedeki sıradan bir öğretim üyesini bile, suç işlediğinde sorgulamak öyle kolay bir iş değildi..
Şimdi bakınız Ergenekon davasına.. Kaç rektör tutuklandı, kaç tanesi tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldı, sayısını bile hatırlamıyoruz. Hesap sorulan, o kadar çok ki!
Artık “dokunulmazlıkları dayatanlar” da pes ettiler.. “Rektör de tutuklanır mı canım; bilime saldırıdır bu” türünden komik çıkışlar yapanlar da sustular artık!..
“Herkes sindirildi de onun için” itirazında bulunmasın kimse..
Suç işleyen, rektör de olsa, öğretim üyesi de olsa, hesabını vermeli.Kimse dokunulmazlık zırhına bürünüp kendisini yargıdan kaçırmamalı!
Türkiye kabul değiştiriyor..
Hukuk devleti olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.. Yanlış uygulamalar yine sergileniyor olsa da, toplumda hukuka yönelik bir umut yeşeriyor.. “Ekmek çalanın ömrü cezaevinde geçer.. Hamuduyla götürene ise hiçbir şeycik olmaz” felsefesinin iflas ettiği bir döneme şahitlik ediyoruz.. Umarım, bu yolda tökezlenilmez.. Umarım, dokunulmazlıklar tarih olur..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT