"Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık"
"İnsan kâinattaki en karmaşık ve eşsiz organizmadır. Organlarımızdan en küçük mikroskobik hücreye kadar bedenimizin her yanı müthiş ve harika bir şekilde yaratılmıştır."
Sefa Saygılı/Yeni Akit
Harika yaratılışımız
İnsan kâinattaki en karmaşık ve eşsiz organizmadır. Organlarımızdan en küçük mikroskobik hücreye kadar bedenimizin her yanı müthiş ve harika bir şekilde yaratılmıştır.
Hangisini sayalım? İhtiyaca göre daha çok ya da daha az ışığın girmesine izin veren ve geniş bir alanda otomatik odaklanma becerisine sahip gelişmiş bir kamerayı incelediğinizde insan gözünün çalışmasının tekrarlanan taklitlerini görürsünüz. Buna karşılık; iki göz yuvarlağına sahip olarak bizler de, bize bir objenin ne kadar uzakta olduğunu ve üç boyutlu değerlendirme yeteneğini veren derin bir anlayışa sahibiz.
İnsan beyni de müthiş ve harika bir şekilde yaratılmış olan hayret verici ve olağanüstüdür. Öğrenme, akıl, mantık yürütme; bedenin nabız, kan basıncı ve solunum gibi birçok otomatik işlevini kontrol etme; dikkatini başka bir şeyde toplamışken yürüme, koşma, ayakta durma ve otururken dengeyi koruma gibi saymakla bitmeyecek becerilere sahiptir. Bilgisayarlar, sadece hesaplama gücünde insan beyninden daha kuvvetli olabilirler ama mantık yürüten işlerin çoğunda ilkeldirler. Beyin ayrıca harika bir uyum sağlama yeteneğine sahiptir. Sözgelimi tren istasyonuna yakın bir eve taşındığımızda trenlerin sesi çok geçmeden beynimiz tarafından filtrelenir ve artık gürültünün pek farkına varmayız. Artık uyum sağlamışızdır.
İnsan vücudu müthiş ve harika bir şekilde yaratılmış bir mucizedir. Örneğin, her ayrıntısı ele alınarak insan vücudunun tamamının kopyası için gereken bilgi insan vücudundaki milyarlarca hücrenin her birinin çekirdeğinde çift sarmal DNA bükümü depolanmıştır. Ve sinir sistemimiz tarafından temsil edilen bilgi ve kontrol sistemi; insanların teller ve optik kablolar gibi hantal keşifleriyle kıyaslandığında hayret verici bir biçimde kompakttır. Bir zamanlar adına “basit” hücre denilen her hücre, insan tarafından henüz tamamen anlaşılmamış oldukça karmaşık küçük birer fabrikadır. Mikroskoplar git gide daha çok güçlü bir hal alırken insan hücresinin olağanüstü manzaraları görüntülenir.
Annesinin kendisine yeni hamile kalmış olduğu döllenmiş tek hücreyi düşünün. Rahmin içindeki o bir tek hücreden her türlü değişik türde dokular, organlar ve sistemler gelişir; bunların hepsi de inanılmaz koordine bir süreçle tam zamanında birlikte çalışırlar. Buna bir örnek de yeni doğmuş bir bebeğin kalbindeki iki ventrikülün arasındaki septumdaki deliktir. Bu delik, doğum sürecinde, akciğerlerden gelen kanın oksijenlenmesine izin vermek için tam zamanında kapanır. Bu durum, bebek annenin rahmindeyken ve göbek bağı aracılığıyla oksijen alırken gerçekleşmez.
Ayrıca vücudun bağışıklık sistemi de birçok düşmanla savaşıp en küçük tamirattan en büyüğüne kemikleri tamir edip büyük kazalardan sonra toparlanıp iyileşme gücüne sahiptir. Yaşlandıkça zayıflasa da, bağışıklık sistemimizin hayatımız boyunca bizi kaç kez kesin ölümden kurtardığı hakkında hiçbir fikrimiz yoktur.
İnsan vücudunun işlevleri de olağanüstüdür. Büyük ve ağır objelerle uğraşmanın yanı sıra çok narin ve hassas bir nesneyi de kırmadan dikkatli bir şekilde ele alabilme becerisi de harikadır. Ok ve yay kullanarak uzaktaki bir hedefi defalarca vurabiliriz; hangi tuşları kullanacağımızı düşünmeden bilgisayar klavyesinde çabucak çalışabilir, emekleyebilir, yürüyebilir, koşabilir, kendi etrafımızda dönebilir, tırmanabilir, yüzebilir, takla atabilir; bir ampulü yerinden çıkarmak, dişlerimizi fırçalamak ve ayakkabılarımızı bağlamak gibi “basit” işleri de yine düşünmeden yaparız. Gerçekten de bunlar bize “basit” şeyler gibi gelir ama insanoğlu henüz bu kadar geniş yelpazeli iş ve hareket yapabilecek bir robot tasarlayıp programlayamamıştır.
İnsan kendisine ve çevresine baktığında, kendisinin hiçbir katkısının olmadığı pek çok nimeti görebilir. Yeryüzünde verilen imkânlar; mal, mevki, anne baba, eş, evlat, akraba bunlardandır. Günler, aylar, yıllar, güneş, ay, yıldızlar, geçim vasıtaları, ulaşım araçları, evler, bahçeler, denizler, nehirler, dağlar, taşlar, bulutlar, yağmurlar, bitkiler, sebzeler, meyveler, türlü türlü hayvanlar ve onlardan yararlanma yolları gibi saymakla bitiremeyeceğimiz nimetlerin hepsi Rabbimizin lütfundandır. Bunlar, sürekli gördüğümüz için körleştiğimiz ya da gözümüzde sıradanlaşan ancak harika nimetlerdir.
İnsanın yaratılışı, el, ayak, göz gibi sahip olduğu mükemmel organlar; görme duyma, koklama, tatma, dokunma, irade, idrak, zekâ, nefs, akıl, kalp ve ruh bize emanet edilen büyük nimetlerdir. Bu nimetlerin farkına varmamız, tefekkür etmemiz ve şükretmemiz gerekir.
Kur’an-ı Kerim’de “Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız.” (Nahl 18) buyrulmakta, O’nun sayısız nimetlerinin hadde hesaba gelmediği hatırlatılmaktadır.
Bizi Yaratan ve imanlı kılan Rabbimize nihayetsiz şükürler olsun…
HABERE YORUM KAT