Doğan’dan sonra sırada Koç mu var?
Bahçeli’nin kimyası bozulmuş gibi. Herkesin derdi kendine yeter, şimdi kimse kalkıp bir de Bahçeli ile uğraşmaz..
Baykal deseniz daha fazla strese gelemez. Bakarsınız kalbi tekler.. Bu kadar ağır bir stres, öfke yükü altında insanın bedeninin de bir dayanma sınırı var..
Bana sorarsanız, Doğan için yolun sonu. Bundan sonra yola devam etmek değil de, bu işten nasıl daha kolay kurtarır, daha az zararla nasıl yakasını sıyırır ona bakacaktır.
Yoksa onu Vergi Mahkemesi hakimleri de kurtaramaz. O dosyadan değilse, başka bir dosyadan yakasına yapışırlar..
Geçen gün Fatih Altaylı, amiral gemisinin deposunu yazıyordu..
Doğan dönemi bitti. Geldiği gibi gidecek. Ne kadar çok direnirse o kadar çok yıpranacak..
Ha! Bu arada Doğan’ın Seat-Pagini grupla birlikte başlattığı Brawo projesi iflas etti. Şirket tasfiye ediliyor.. Aynı alanda İngiliz Yellowpage devreye girdi bile..
Doğan, Petrol Ofisi konusunda Avusturyalı ortağı ile masada, şirketin geleceğini konuşuyorlar
Doğan önemli değil..
Asıl can alıcı soru şu: Doğan’dan sonra sırada kim var?
Bu arada sessiz sedasız, herkes Cem ile Münevver’in kanla biten aşkını konuşurken Garipoğlu ailesinin şirketlerine arkası arkasına baskınlar yapıldı..
Toprak’la ilgili tartışmalar bitti gibi sanki..
Şimdi sırada özel sektörün “1 Numarası” Koç var..
Ekonomi ve politikanın at başı gittiğini düşünürseniz, “parayı verenin düdüğü çaldığı” bir ülkede siyasetin 1 Numarası’na ulaşmak çok zor olmasa gerek..
Doğan’dan sonra her an Koç’un kapısı çalınabilir.
Zaten bana kalırsa Koç grubu uzun süreden beri böyle bir şey bekliyordu ve bu konuda hazırlıklı..
Koç çok daha büyük ve önemli olmasına rağmen, Koç’un gidişi Doğan’dan daha hızlı olur..
Koç’u ve Doğan’ı kurtaracak kimse de yok. Bunlara yapışan, birlikte batar. Zaten bu alemde vefa, dostluk filan yok. Ayakta iken elini öpenler, oturunca saldırırlar, düşünce tekmeyi savururlar..
Şimdi bu ikisi de gidici de, anlaşarak mı gidecekler, kavgayla mı?
Doğan Hürriyet’i alırken, Simavi sessizce ortadan kayboldu..
Şimdi asıl soru şu: Hürriyet’in yeni sahibi kim olacak ve devir işlemi nasıl gerçekleşecek?
Bana kalırsa zaten Türkiye’deki bazı dev şirketler, derin devletin örtülü KİT’i.. Adamları çağırıp münasip bir ev, bir maaş verip, yurt dışında tatile (sürgüne) gönderecek, bütün mal varlığına el koyacaksın..
Bazılarının, Allah (cc) bilir, muhtemelen “eşleri” bile kadrolu bunların..
Tabii bunu Türkiye tek başına yapamaz. Bu, uluslararası bir oluşum. İşin içinde ABD, İsrail, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler var.. En azından bu ülkelerin ve birtakım örgütlerin ortaklığı, çıkarları söz konusu.. Onun için tasfiye uluslararası bir mutabakatla gerçekleşecektir ve tabii çok ani bir şekilde.
Çünkü kimse bu işlerin uzun süre konuşulup tartışılmasını, kirli çamaşırların ortaya dökülmesini istemez..
Koç’un ve Doğan’ın Junior’ları ya da profesyonellerinin bazıları bu işin farkında olmayabilirler.. Ama işin kökleri taa Osmanlı’nın son günlerine kadar gidebilir. Derin gerçeğin GEN’leri ile ilgili bir konudur bu..
Örtülü KİT’in asker dostları ya da yargıdaki mutemet adamları, medyada muhalif görünen münafıklar, gizlice (!) hayır hasenatta bulundukları “Tarikatçı dostlar”, tehdit, şantaj ya da para ile susturulan ya da kazanılan bilim adamları, eski çalışanlar, gazeteci dostlar bile bana kalırsa bu saatten sonra bu işi çözemezler.
Kimse “ulusunun âli menfaatleri”ni bir ailenin geleceğine feda etmez. Hiçbir kumarbaz, kaybedeceği belli bir ata oynamaz..
Bugün Koç ve Doğan’ın kapısını çalan çok olacaktır.. Kimileri dost görünerek bir şeyler koparmaya çalışacak, kimileri “konuşurum ha” deyip, icabında “yarın işsiz kalırsa çocuklarıma kim bakacak” diye yardım adı altında pay isteyecektir..
Kimileri şirketi devralmak isteyecektir.. Zaten itibarını kaybetmiş, borsada çöken bir şirketi elde tutmak eski sahipleri için artık neredeyse mümkün değil. Hiçbir pazarlık şansları da yok. Talep ettikleri fiyat farkı, her gün düşen değeri ile kıyaslandığında ciddi bir pazarlık şanslarının da olduğunu sanmıyorum..
Bana göre zaten, böyle uluslararası bir işin yeni sahipleri de uluslararası bir grup olacaktır.. Herkesin herkesi bildiği bir konsorsiyum olacaktır.. Yoksa Amerika gemisinin siyasi mirasını herhalde birileri, sistem dışı birilerine yem etmeyecektir..
Koç ve Doğan giderse, aslında kimseye bir şey olacağı yok. Şirketler, işler devam edecektir.. Dükkanlar kapanmayacak yani. Yeni patron belki daha fazla yatırım yapabilir, yeni istihdamlar oluşturabilir.. Bu işten kaybedecek olan ailenin yakın çevresi, üst yönetim ve birtakım kripto adamlardır..
Bu satranç oyununda asıl olay, Doğan ve Koç gittikten sonra, şah düşünce ne olacağıdır..
Aynı durumda, yani örtülü KİT pozisyonundaki onlarca irili ufaklı şirket ne yapacak? TÜSİAD’çıları asıl düşündüren bu. Yoksa Koç ve Doğan değil. Bunların haline bakıp, kaybedecekleri belli bir süreçte başlarına geleceği görerek paniklemiş durumdalar.. Koç ve Doğan’ı sahiplenmek istemeleri kendi gelecekleri ile ilgilidir. Ama bu sahiplenmenin kendi akibetleri açısından ortaya çıkarttığı tehdidi de görüp, bir kat daha panikliyorlar..
Sahi, İzmir’i kurtarmadan İstanbul’u kurtarmadık da İstanbul İzmir’i kurtardıktan 1,5 yıl sonra kurtuldu.
Tarih, siz sormadan konuşmayan tecrübe sahibi bir bilge kişidir. Osman Özsoy’un tarihe meraklılar için ev ödevi sorusu şu: İzmir 9 Eylül 1922’de düşmandan kurtarılırken, İstanbul neden bu tarihten 13 ay sonra düşmandan ancak kurtarılabildi? Hatırlatayım efendim, İngilizler 2 Ekim’de İstanbul’dan ayrıldı, bizim askerler 5 Ekim’de İstanbul’a girdiler ve İstanbul’u da kurtardık..
Bana göre bu son cümlede anlattıklarımla, yazımın başından beri anlattıklarım aynı fotoğrafı oluşturan, temel, derin gerçeğin farklı parçaları..
“Türkiye neden böyle?” sorusunun cevabı bu ikilemin tahtında müstetir!
Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT