1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Doğan, Eruygur ya da Yahudiler
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Doğan, Eruygur ya da Yahudiler

12 Mart 2009 Perşembe 05:03A+A-

“Bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin!” Evet, sonra suçladıklarınızdan ne farkınız kalır ki!

Adalet mülkün temelidir.

Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, malzumdan yana zalimlere karşı durmak!

İşte bütün mesele bu..

Doğan’ın başına gelenlere bakıyorum..

Eğer yaptı ise çekmeli. Ama eğer, o çok götürdü, çok yaptı, bir punduna getirip onu kusturmalıyız” mantığı ile hareket edilirse, sap ile saman birbirine karışır..

DM bana göre de az yapmadı.. Yayınları ile hep bizi aşağıladı, hedef gösterdi.. Daha dün “Cihad ilan ettiler” diye, jurnallemeye çalıştı.. “Topyekün bir savaş”tan söz etti, “savaş baltalarından” söz etti..

28 Şubat’taki yayınları hâlâ aklımızda.

Bu yaptıkları bir gün onun yakasına yapışacak elbette..

Ama yine de biz, onun yakasına yapışırken, dürüstlük ve adaletten vazgeçmememiz gerekir..

Zulm ile abad olunmaz. İnsanların yaptıkları bir gün ayaklarına dolanır.. Ne derler. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.”

Kimileri, kimilerinin başına musallat olur ve olacak olan olur.. Zaten Allah kimilerini kimilerinin başına musallat etmeseydi, dünya fesada uğrardı..

Ne olursa olsun, bizim haksızlık yapan durumunda olmamamız gerek..

“Fırsatçılık” doğru bir şey değil. Eden bulur! Bu dünya etme/bulma dünyasıdır..

Biz bazı işlerde acele ediyoruz. Oysa bir de din günü var.. Ve orada bütün hesaplar eksiksiz görülecektir.

Haklı olmak yanında haklı kalmak da önemli..

Haksızlığa uğramayı, haklı olmayı, başkalarına ya da düşmanına karşı “haksızlık yapma hakkı” olarak görmemek gerek..

O zaman iş kan davasına döner, ki bu meşru değildir..

Biliyorum, sonuçta “su testisi su yolunda kırılır”.

Birileri birilerinin başına musallat olur, haksız elde edilen mal, geldiği gibi bir şekilde gider..

Birilerinin cezası, bir başkasının imtihanı olur.

Zayıfken haklı olanlar, güçlü olduklarında da haklılıklarını koruyacaklar mı?

Şimdi iktidar bizimkilerde..

Çok, ama çok dikkat etmemiz gerek..

Doğan ya da Eruygur fark etmez. Elbette, birilerinin haksızlıklarına, zulmüne, hilelerine göz yumacağız anlamına gelmemesi gerek bunun..

Ya da Yahudiler..

Tekrar söylüyorum: Haklı olmak yanında haklı kalabilmek de çok önemli..

Düşmanımıza bile adaletle davranabilmek!

Düşmana her şeyi yapmak reva diye bir şey yok. Onlar geçmişte bize öyle davranmış olabilir, ama biz onlara öyle davranamayız..

Her zaman affetmek yüceliktir. Eman ve bağış dileyenlerin sesine kulak vermesini bilmemiz gerekiyor.

Sonra diyet ve eğer inatçı bir zalimse o zaman “yaşasın zalimler için cehennem” ve yaşasın suça kıyasla aynı olan, adına kısas denen ceza!

Ceza her zaman mümkün olmakla birlikte, her zaman en son seçenek olmalı..

“Suçun şahsiliği” prensibini asla unutmamalıyız. “Babalar koruk yediklerinde çocuklarının ağızları sulansa da, dişleri kamaşmaz..”

Çocuklar masumdur..

Her kavmin içinde az ya da çok mutlaka zulme karşı çıkanlar vardı, vardır, varolmaya da devam edecektir.. Kurunun yanında yaşların yanmamasına dikkat etmemiz gerek..

“Haddi aşanlardan” olmamamız gerek. “Adil şahidler” olmamız gerek.. “Haksızlıklar karşısında susanlardan” olmamamız gerek.. “El emin” olmamız gerek..

Affetmeyen affedilmeyecek..

Tevbe kapısı hep açık durmalı..

Şimdi her birimiz kendi nefsimizi, ideolojik, politik, etnik rakiplerimizi, “düşmanlarımızı” düşünelim.. Ve bir karar verelim.

İnsanın en büyük düşmanı, nefsine taht kurup oturan Şeytandır. Onun içindir ki, her işe “Euyzu billahi mineşşeytanirraciym” diye başlarız..

Şakın Şeytanı bırakıp onun askerleri ile mücadele etmeyi öne koymayın ve özellikle de Şeytanın askerleri ile aynı sofraya oturup günah çukuruna yuvarlanmayın..

İnsanları Şeytana askerlik etmekten kurtarmaya çalışın, belki o zaman “düşman” bildikleriniz, “dost” olur ve bakarsınız “sizi öldürmeye gelen sizde dirilir”..

Biz, “alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti”yiz ve Hak/Adalet anlamında celladımızın bile hakkını savunacağız. Çünki Hak kulun üzerinde tecelli etse de Allah’a ait olan ölçüdür ve biz Atamız Adem’den beri, İbrahim atamızın bize öğrettiği gibi “Hakk’a tapan” bir “millet”iz..

Görevimiz hemen cezalandırmak ve insanları cehenneme göndermek değil, onları ceza gününden önce yüzlerini Hakk’a ve hayra çevirmeye çalışmak..

Bizim de tevbe etmemiz, af dilememiz gerek. Çünki biz hepimiz, az ya da çok günahkârız. Günahsız kul olmaz!.
Aman, “Kul hakkı”na dikkat!

Yiğit insan; başkalarının gözünde çöp aramadan önce kendi gözündekini gören insandır..

İnni küntü minezzalimin! Allahım bizi affet. Bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakda toplanmayı nasib et. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et!

Selâm ve dua ile.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT