Diyarbakır’da “Suriye Direnişi” Programı Yapıldı
Diyarbakır’da “Suriye Direnişi ve Sorumluluğumuz!” programı gerçekleştirildi.
Farabi İmam Hatip Lisesi Okul Aile Birliği’nin organize ettiği “Suriye Direnişi ve Sorumluluğumuz!” programına konuşmacı olarak Özgür-Der Suriyeli Muhacirlere Yardım Komisyonu Sorumlusu Hasip Yokuş ile haber yapmak için gittiği Suriye'de 2 ay tutuklu kalan Gazeteci Adem Özköse katıldı. Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda gerçekleştirilen programda, sinevizyon gösterimi, müzik ve kermesle Suriye direnişine dikkat çekilerek, Suriye halkıyla daha fazla dayanışma çağrıları yapıldı.
İmam Hatip öğrencilerinden Selman Düner’in sunuculuğunu yaptığı program, yine öğrencilerden Hakan Dalkılıç’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim’in okunmasıyla başladı. Program Okul Aile Birliği üyesi Selma Efe’nin selamlama konuşmasıyla devam etti. Faaliyetleri ve çalışmaları hakkında bilgi veren Efe, programı, yanı başımızda devam eden zulmü deşifre etme ve duyarlılığı artırma maksadıyla organize ettiklerini kaydetti.
Efe’nin ardından, fotoğraf ve video görüntüleriyle desteklenen ve Suriye’deki zulmü gözler önüne seren sinevizyon gösterimi yapıldı.
Program Hasip Yokuş’un konuşmasıyla devem etti. Konuşmasında Yokuş, bir yıldır yürüttüğü yardım çalışmaları sırasında kendisini en çok etkileyen olaylardan birkaç örnek vererek, genel olarak Suriye direnişinin başlangıç ve gelişim seyri hakkında kısaca bilgi verdi.
Dramı Özetleyen İki Önemli Olay
Konuşmasının başında Suriye’ye yönelik yardım çalışmaları yürütürken kendisini en çok etkileyen iki olayı anlatarak başlayan Yokuş, “bunların ilkine yine Özgür-Der’in bir yardım çalışması sırasında İdlip’te şahit oldum. Hava çok soğuktu. İnsanların çoğu yalınayaktı. Bu durumdan çok etkilenmiştik. Bu üzüntülü halimizi fark etmiş olmalı ki, yaşlı bir adam yanımıza geldi ve gençler dedi; ‘bizler kısa bir süre öncesine kadar Beşar’ın zulmü altında yaşayan; Muhaberat’tan bir araç ya da şahıslar yanımızdan geçtiğinde dönüp kendilerine bakmaya bile korkarken, bugün sizin de tanık olduğunuz üzere birçok sıkıntımız var ama şunu rahatlıkla söyleyebilir ki, bizler özgürüz ve bu özgürlüğümüzü hiçbir şeye değişmeyiz…’ bir diğer hadiseye ise Hatay’da tanık olduk. Şam’da anne ve babaları gözleri önünde katledilen 3 çocuğun hikâyesi bu. 8-10 ve 11 yaşlarındaki kardeşler anne ve babaları şehit edilince Türkiye’deki teyzelerinin yanına yerleşmeye karar veriyorlar. Dışarı çıkarlarken yol kenarında el kaldırdıkları bir kamyon tarafından Türkiye sınırına yakın bir noktaya getirilip bırakılıyorlar. Çocuklar 10 saat yol yürüyerek Türkiye’ye geliyorlar. İHH’nın yardımıyla teyzelerine kavuşturuluyorlar. Çocuklara markette istedikleri şeyleri almaları isteniyor. İlk ay çocukların bakkaldan 5 kg şeker 5 kiloluk yağ alıyorlar. İkinci gidiliyor yine aynı şeyleri aldıkları görülüyor. Beni çok etkileyen bu iki olay Suriye’deki insani trajedi özetliyor aslında…”
Suriye Turnosal İşlevi Gördü
Ortadoğu’daki ayaklanmaların dinamiğini Müslümanların oluşturduğunun altını çizen Yokuş, Suriye’nin bir turnosal işlevi gördüğüne dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Suriye direnişi kimin nerde durduğunu net bir şekilde gözlemleme imkânı sundu. Suriye sadece Suriye değilmiş. Suriye olayı olduğu kadar Müslümanların kafasının karışık olduğu başka bir hadise hatırlamıyorum. Bu karışıklığın sebeplerinden biri Ortadoğu’daki hadiseleri yeterince kavrayamamak, diğerinin ise İran olduğunu düşünüyorum…”
Batı’nın Suriye direnişini desteklediği iddialarını safsata olarak nitelendiren Yokuş, “Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, yardım yapmak bir yana Batı direnişe yardım yapılmasını engellemektedir. Batı’nın engelleme çabaları olmasaydı Allah’ın izniyle devrim çoktan neticelenmiş olurdu diye düşünüyorum. Biliyorsunuz ki Suriye halkı üzerinde büyük bir silah ambargosu var. Bu insanlar Suriye ordusundan ele geçirdiği silahlarla direniyorlar. Eğer ileri sürüldüğü gibi ağır silahlar gitseydi bu zalim rejim bu kadar sürede ayakta kalamazdı. Şu anda bile büyük sıkıntı silah noktasında yaşanıyor ve muhalifler en çok silah talebinde bulunuyorlar.” Şeklinde konuştu.
“Yetim Devrimi”
Yokuş’un ardından ikinci konuşmacı olarak sözü Gazeteci-Yazar Adem Özköse aldı. Konuşmasında Suriye sürecini değerlendiren Özköse, genel olarak baba Esad’dan başlamak üzere oğul Esad’la devam eden Suriye’deki zulümler üzerinde durdu.
Suriye’deki zulümlerin olduğu gibi mücadelenin de Hama’dan başladığına işaret eden Özköse, bugün Suriye’de sokaklara çıkanların ve hayatı pahasına direnenlerin Hama’nın yetimlerinin olduğunun altını çizdi. Özköse, bundan dolayı Suriye’deki direnişe “yetim devrimi” yakıştırmasında bulunulduğunu sözlerine ekledi.
Korku Duvarlarını Şehit Cenazeleri Yıktı!
Suriye direnişinin nasıl filizlendiği hakkında bilgi veren Özköse, “Tunus’ta bir kişinin kendini yakmasıyla başlayan devrimler Suriye’de de iki kadının telefon konuşması neticesinde gözaltına alınmasıyla başladı. Ürdün’e 10 km yakınlıktaki Dera kentinde, dinlendiklerinin farkında olmadan telefonda Mısır’da zor durumda kalan Kaddafi’nin durumunu konuşan kadınlardan birinin ‘İnşallah darısı bizim başımıza.’ deyip diğer kadının da olumlamasıyla gözaltına alınırlar ve işkencelerden sonra saçları kazıtılıp evlerine yollanırlar. Kadınların akrabaları en büyükleri 14, diğerleri de 12, 13 yaşında olan bir grup genç yakınlarındaki bir okulun duvarlarına ‘Halk düzenin yıkılmasını istiyor!’ yazarlar ve okul müdürünün şikâyeti üzerine gözaltına alınırlar. Gençlerden haber almak için Arap aşiret reisleri istihbarata giderler ve ricalarda bulunurlar. İstihbarat da onlara ‘Bir daha gelirseniz çocukların annelerini de alırız.’ diyerek aşağılar. Reisler de birkaç gün içinde yaklaşık 3000 kişiyi toplar ve alanlara inerler. Polislerle gençler kavga eder ve gençler polisleri döver. Sonra da polisler ve askerler alana ateş açar ve hepimizin bildiği gibi ilk üç şehit verilmiş olur. Ertesi gün sokağa 7000 kişi iner ve yine şehitler verilir. Sayı her geçen gün katlanır. Olaylar Şam’ın yoksul mahallelerine sıçrar. Bilirsiniz, büyük davalarda en büyük yükü yoksullar taşır ve devrim onların omzunda yükselir. Suriye’de de bu olur. İlk önce yalınayaklılar sokaklara dökülür. Zira kaybedecek bir şeyleri yok onların. Ve sokaklar hareketlendikçe şehitler artar. Her şehit cenazesi korku duvarlarının yıkılmasının meyvesine dönüşür. Şehit cenazelerine yüzler, binler, onbinler ve derken yüz binler katılır. Şehitler ve cenazeler olunca halk korkusunu aşar ve şehit kanları diğer kentlerdeki isyan ateşinin fitili olur.” dedi.
Suriye zindanlarında yaşadığı 70 günlük esareti üzerinden cezaevlerinde şahit olduğu trajedileri de paylaşan Özköse, kameraman Hamit Coşkun ile birlikte Şebbiha güçleri tarafından İdlib’de kaçırıldıklarını daha sonra Esed güçlerine teslim edilmelerinden sonra zindan günlerinin başladığını belirtti. Özköse, zindan günleri sırasında en büyük dayanağının Allah’ın ayetleri olduğunu, Kur’an ayetleri sayesinde zor koşullarda olsa bile kalbinin huzur dolu olduğunu söyledi.
Suriye’deki vahşete bir kez daha atıfta bulunan Özköse, bu vahşete karşı durmanın insanı ve İslami sorumluluğunu bir kez daha anımsatarak konuşmasına son verdi.
Konuşmalardan sonra, Suriye’deki zulmün anlatıldığı resim, şiir ve kompozisyon yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi.
Program, Grup Peyman’ın müzik dinletisiyle sona erdi.
HABERE YORUM KAT