"Diyarbakır 'Hayır' Diyorsa"
Mahmut Övür, Sabah'ta kaleme aldığı bugünkü yazısında Cizre'de yaşanan hadiseler çerçevesinde Kürt halkının PKK/HDP'nin yaptığı çağrılara teveccühünü değerlendiriyor, Kürt halkının yüzde 90'ının Çözüm Süreci'nin arkasında durduğuna vurguda bulunuyor.
Mahmut Övür - Diyarbakır "Hayır" Diyorsa / Sabah
Cizre'de 4 Eylül'den bu yana sokağa çıkma yasağı var. PKK 90'lardaki aklıyla Cizre ve benzeri birkaç yeri, Rojava'daki gibi Kanton ya da sol terminolojiyle "kurtarılmış bölge" ilan edip, silah gücüyle elinde tutmaya çalışıyor. Bunu da halkın arkasına sığınarak yapıyor.
Sokağa çıkma yasağının uzamasının nedeni bu. Dünyada da örneği var. ABD yönetiminin Baltimore'da uyguladığı gibi. Oysa Cizre'de çok daha tehlikeli bir oyun oynanıyor. O tehlikeli oyunun aktörleri de bunu saklamıyor. Cizre Belediye Başkanı Leyla İmret açık açık söylüyor: "Barış olacaksa Cizre'den başlayacaktır ve savaş da olacaksa o da Cizre'den başlayacaktır. Türkiye'de bir iç savaş yürüttüğümüzü söyleyebiliriz.".
Günlerdir, bu tehlikeli oyunun işaret fişeğini ateşleyen küresel güçlerin medya organları da birbiri ardına Cizre'den yükselen bu "iç savaş" çağrılarını haber yapıp, kara bir tablo çiziyor. Açıkçası Cizre'de Türkiye'yi Suriyeleştirmek projesinin provası yapılıyor. Bu yüzden Cizre'de sıradan bir mücadele yürütülmüyor.
Türkiye, bir "vekalet" savaşıyla karşı karşıya. Ama PKK ve onun bölgesel ve küresel akıl hocalarının hesaba katmadığı bir şey var: Bu savaşı kazanamayacaklar çünkü buna ne Türkiye izin verir ne de Kürt halkı.
Benzer şeyler art arda Yüksekova, Silvan ve Varto gibi ilçelerde de denendi ama tutmadı. Çünkü çözüm sürecinin yüzde 90 arkasında duran Kürt halkı, demokrasi içinde siyasetle sorunlarının çözüleceğini yaşayarak gördü. Hâlâ devam eden baskıya ve terör tehdidine rağmen Kürtler bundan vazgeçmedi.
Bunun en çarpıcı örneği bölgenin gözünü diktiği "rol model şehir" Diyarbakır'da yaşanıyor. Yaklaşık 10 gündür Diyarbakır'da, 90'ların ortasında patlayan Susurluk Skandalı'nı protesto etmek için başlatılan "aydınlık için bir dakika karanlık" eylemi benzeri bir kampanya yürütülüyor.
Sonuç ne biliyor musunuz? Halkın yüzde 10'u bile bu eyleme katılmıyor. Bu şoku yaşayan HDP yönetimi, sokak sokak davullar çaldırmasına, ateşler yaktırmasına, zorlamasına rağmen toplum destek vermiyor.
Aynı şeyi Cizre meselesinin yoğun tartışıldığı önceki gün de gördük. HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi ortaklaşa yeni bir çağrı yaptı.
Cizre için yapılan bu çağrı, tıpkı 6-8 Ekim'deki gibi bir vandalizm çağrısıydı ama yine tutmadı. Kürtler, bir kez daha bu coğrafyada birlikte yaşamak için "iç savaş" çağrıcılarına prim vermedi, kardeşliği ve demokrasiyi seçti.
Diyarbakır, "hayır" diyorsa Cizre "evet" demez. Çünkü bu savaş Kürt halkının savaşı değil.
HABERE YORUM KAT