1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. Diyarbakır Bingazi olur mu?
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

Diyarbakır Bingazi olur mu?

21 Temmuz 2011 Perşembe 12:45A+A-

6 temmuzdaki görüşmesinde “Devletle barış konseyi üzerinde anlaştık. Devrimci halk savaşını durdurdum” diyen Öcalan, dün açıklanan görüşme notlarında “Ben söylemiyorum, PKK söylüyor; Devrimci halk savaşını geliştirme güçlerinin, hazırlıklarının olduğunu söylüyor” dedi.

Şu sözleri ise hem örgütte olan bitene müdahil olamamakla ilgili bir çaresizlik hem de bir
S.O.S. çağrısı olarak okunabilir:

“Pratik araçlar elime verilmezse ben nasıl rolümü oynarım? Elimde Alaattin’in sihirli lambası ya da sihirli değnek yok ki! Tekrar söylüyorum rolümü oynamam için koşulların sağlanması gerekir. Ben sağımı solumu yoklayacağım, ne var ne yok bileceğim, bu konuda örgütleme yapmam gerekir. Demokratik çözüm araçlarının elime verilmesi lazım.”

Çok üzgünüm ama dün itibarıyla Orhan Miroğlu’nun uyardığı kıyamet senaryosunda bir alamet daha belirdi. Kıyametin adı: Devrimci Halk Savaşı.

Keşke bu sadece 2011 yılında Mao’nun kitapları Türkiye’de Çin’den bile daha popüler olacak demek olsaydı. Eğer elinde Alaaddin’in sihirli lambası olan biri bir şey yapmazsa neler olacağını önce Orhan Miroğlu’nun yazısından okuyalım:


“PKK, Kürtlerin önüne yeni bir hedef koyuyor ve savaş yoluyla bölgedeki Kürtleri kazanabileceğini, sorunu uluslararası bir sorun haline getirebileceğini ve batıda yaşayan Kürtlerin de baskılara dayanamayıp ‘Kürdistan’a’ geri dönmeye başlayacaklarını düşünüyor.”


Biraz da Selahattin Erdem rumuzuyla yazan PKK’nın solcu liderlerinden Duran Kalkan’ın haziran başında yazdığı yazıya bakalım:

“Şu anki durumu hamle yapmak için fazlasıyla yeterlidir. Devrimci Halk Savaşı için mücadele ortamı da elverişlidir. Kırı da elverişlidir. Gerillanın önemli bir tecrübesi, mevzilenmesi ve hazırlık düzeyi var. Şehirleri de elverişlidir. Belki şehir savaş tecrübesi az, askeri örgütlenmesi zayıf ama savaşacak, destek bulacak bir şehirleşme düzeyi, nüfus yoğunluğu var. Kır, köyler boşaltıldı ama gerilla kırdan kopmadı. Kıra dayanarak, bir stratejik güç olma konumunu sürdürdü. Şimdi kasabaları, şehirleri savaş alanına dönüştürebilir.”


Savaş kırdan şehre taşınacak. Büyük halk kitleleri sokağa çıkarılıp devletin güçleriyle karşı karşıya getirilecek, buradan çıkacak çatışma ve öfkeyle daha büyük kalabalıklar etkilenecek. Bu travmaların batıda yaratacağı Türk-Kürt çatışmalarıyla devrimci tansiyon ve öfke yükseltilecek. Çatışmalar dünya kamuoyunun gündemine taşınıp savaşla yenilemeyecek Türkiye masaya oturtulacak.

Kâğıt üstünde her şey şahane görünüyor. Bir de tüm bu mühendislik harikası olan stratejilerde ölecekler insan olmasa... Bir de bu kadar kötü bir uluslararası durum analizi yapılmasa...

1992’de de buna benzer bir özgüven patlamasıyla PKK, Savaş Hükümeti ilan etmiş, Ulusal Meclis kurmuş, kurtarılmış bölgeler ele geçirmek üzere de Şırnak’ı düşürmek için halkı sokağa dökmüştü. Sonuç çok acı oldu. Sonuç Bekaa kaygısı harekete geçen devletin rutin dışına çıkması oldu. Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Pamukoğlu, JİTEM oldu...

Kürt hareketinin dünyada en popüler, en meşru olduğu dönemdi. Hiçbirinin elinden bir şey gelmedi.

Stratejiyi esas çökerten ise köyleri yakılan milyonlarca Kürt’ün batıya doğru göç etmesi oldu.

Bugün, PKK Ortadoğu’da olup bitenlerle heyecanlanıp bu stratejiyi yeniden deneyecek gibi görünüyor. Unuttukları şu: Tunus’ta ve Mısır’da halk, 40 yıllık diktatörleri Devrimci Halk Savaşı ile değil tek bir taş atmadan devirdi.

Ellerinde de Mao kitapları değil twitter’a, facebook’a bağlanan telefonlar vardı. İhvan gibi zaman zaman silahlı mücadeleye girmiş bir örgüt bile bu meşruiyet sarsılmasın diye geri planda durdu.

Bu yüzden dünya onları destekledi. Bu yüzden isyanları meşru oldu.

Libya’daki muhaliflerin silahları ise Kaddafi’nin doğrudan katliam tehlikesi ile karşı karşıya oldukları için görmezden gelindi.

Yani hiçbir şey Türkiye’ye benzemiyor. 35 milletvekili, yüzlerce belediyesi gibi elinde meşru siyasi araçlar olan bir harekete karşı, açılım süreci, yeni anayasa vaadi, İmralı görüşmeleri gibi adımlar atmış, en azından katliam, soykırım niyeti olmadığı açık bir hükümetçe yönetiliyor Türkiye. Bu yeni dünyada Kaddafi’nin, Esad’ın ipini çekenler safında yer alıyor bu hükümet.

Yani yarın Diyarbakır Bingazi’ye çevrilirse dünya Diyarbakır’a Bingazi’ye gösterdiği hoşgörüyü göstermeyebilir.

Teorik fantezileri uğruna Kürtleri belki Cumhuriyet tarihindeki en güçlü oldukları anda bir kıyamete doğru yürütenlere duyurulur...

***

Zorunlu açıklama: Bu yazıyla Kürtler’e ya da başka hiç kimseye asla akıl vermeye çalışılmamıştır. Bundan önce de bu sütunda 2.000 yıllık bir tarihi olan TSK’ya, Cumhuriyet’i kuran CHP’ye, halkın yüzde 50 oyunu almış AKP’ye, insanlıktan eski olan Türk milletinin hakları için mücadele eden MHP’ye, 3.000 yıllık bir tarihî bir birikim sonucu kurulan İsrail’e yönelik yazıların hiçbirinde bu yanılmaz ve her şeyin en iyisini bizden daha iyi bilen kişi, kurum, parti ve halklara asla akıl verilmemiştir, tersi anlaşılmışsa çok üzülürüm. Yaptığım en büyük ayıp belki “Şiddetle bu iş yürümüyor, artık kimse ölmesin demek” olabilir. Bunun için gerekirse özür dilerim. Bu konuda gelecek “Tabii ki gerekirse insan da öldürülür, bunu sen bizden iyi mi bileceksin ey Türk!” diyen açıklama ve tekzipleri aynen sütunumda yayınlamaktan da mutluluk duyacağımı açıklamak isterim. Siz Roni’ye verin, o bana ulaştırır...


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT