Diplomat ve arabulucu olarak Muhammed Ali
Muhammed Furkan Özdil, iz bırakmış tarihi bir şahsiyet olarak Amerikalı Müslüman boksör Muhammed Ali'nin çok bilinmeyen bir yönünü irdeliyor.
Muhammed Furkan Özdil / Mecra
Muhammed Ali: Diplomat ve arabulucu
Muhammed Ali efsanesinin yaşadığımız fani dünyadan göç edişinin üzerinden 8 yıl geçti. Muhammed Ali için sadece “efsane sporcu” ya da “ağır sıklet dünya şampiyonu” gibi tanımlamalar yapmak, onun karakterini eksik tanımlamak olacaktır. Bizlere bıraktığı mirasını daha iyi anlamak için Irak’ta esir tutulan 15 ABD vatandaşını teslim almak için yaptığı seyahate göz atmayı teklif ediyorum.
- 23 Kasım 1990 günü Muhammed Ali, Saddam'ın canlı kalkan olarak tuttuğu 15 Amerikan vatandaşının serbest bırakılması ve barış görüşmelerine katkı sağlamak için Irak'a diplomatik görevli olarak gitti.
Ali, yaşamının son gününe kadar süren Parkinson hastalığına yakalananı 6 yıl olmuştu ve insanların görmeye alıştığı hızlı, hareketli ve seri konuşan kahramandan gün geçtikçe uzaklaşıyor; hareket ederken titriyor, yürümekte zorluk çekiyor ve konuşması gün geçtikçe zorlaşıyordu. Buna rağmen Bağdat’ta oldukça yoğun bir tempo geçiren Ali, Saddam Hüseyin ile buluşmadan önce hayranlarıyla bir araya gelmeyi ve okul ziyaretleri yapmayı da es geçmemişti.
Ziyaretleri sırasında Ali’ye eşlik eden dönemin ABD Bağdat Büyükelçisi Vernon Nored Bağdat’taki atmosferi, “Bağdat’taki insanlar, Ali’nin, yaşayan kahramanlarının geleceğini duyduklarında sevinç gösterileri yapmaya başladılar. Sokaktaki heyecan fiziksel olarak hissedilebiliyordu” diye tarif ediyor. Nored ekliyor: “Ali’nin sahip olduğu sihirli çekim gücü, etrafının sürekli Iraklılar tarafından çevrelenmesine sebep oluyordu. İnsanlar imza istiyor, muhabbet ediyor ya da sadece onun yanında duruyorlardı ve Ali özel durumuna rağmen asla hiçbirine sırtını çevirmedi ve herkesin isteğini yerine getirdi.”
Bağdat’ta bir haftasını dolduran Ali, Saddam Hüseyin’den herhangi bir yanıt ya da davet almamasına rağmen pozitif yaklaşımını sürdürmeye devam ediyor ve gerçekleştirdiği resmî görüşmelerde “Savaşın bir an önce bitmesi için dua ediyorum. Ben Irak’ın gerçek yüzünü insanlara göstermeye devam edeceğim” diyerek Saddam’a olumu mesajlar göndermeye devam ediyordu.
Ali, Parkinson tedavisine de ara verdiği için sağlık durumu kötüleşmeye başlayınca Nored, İrlanda Hastanesi ile kurduğu irtibat sonrasında Ali, parkinson ilaçlarına hastane aracılığı ile ulaştı. Doktorların, bu minik yardım karşılığında tek bir isteği vardı: Grup fotoğrafı. Çünkü Ali bir Amerikan kahramanı değildi, tüm Müslümanların tüm “geri kalmış” milletlerin kahramanıydı.
George Bush yönetimindeki Beyaz Saray Ali’nin Bağdat’ta yaptığı ziyareti onaylamamış; Saddam’ın Ali’nin bu ziyaretinden “Diktatör, Müslüman bir figürü kullanarak fayda sağlayacak” diye oldukça rahatsızlık duymuştu. Her ne olursa olsun günün sonunda Ali, hem siyah hem de Müslüman'dı ve kesinlikle “Beyaz Saray için sorun yaratma potansiyeline sahip”ti.
Muhammed Ali, Irak’a varışının ertesi günü Saddam Hüseyin’le bir araya geldi ve resmî bir görüşme yaptılar. Ali Vietnam’a savaşa çağrıldığında, “Benim hiçbir Vietnamlı ile sorunum yok. Hiçbir Vietnamlı beni ‘zenci’ diye çağırmadı bugüne kadar ve evimden binlerce mil uzaktaki Vietnamlıları öldürmek için bu savaşa katılmayacağım” diyerek savaşı reddetmiş ve sahip olduğu her şeyi kaybetmeyi göze almıştı. Ali, bir kez daha bu sefer hem Saddam’a hem de ona güvenmeyen ve “Barış aktivistleri Saddam’a yardımcı oluyor” diyen Beyaz Saray’a karşı, sahip olduğu her şeyi, namını riske ederek tüm Amerikan rehinelerin serbest bırakılmasını talep ediyordu.
Saddam, görüşmenin sonunda, Muhammed Ali’nin 15 Amerikan rehine ile ülkesinden ayrılmasını kabul etti. Bunun üzerine Ali rehinlerle birlikte bir an öne yola koyulmanın planını yapmaya başladı.
- Ali, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, rehinelere hitaben iki sefer üzerine basa basa “Bana hiçbir şey borçlu değilsiniz” dedi ve rehine kurtarma operasyonundan hiçbir şey elde etmeye çalışmadığının vurgusunu yaptı.
Serbest bırakılan rehineler ile otelde bir araya geldiğinde rehinelerden biri olan George Charchalis, Ali’ye, “Şampiyon, sana usulüne uygun ve yeterli şekilde teşekkür etmemin imkânı olduğunu düşünmüyorum” deyince, Ali parmağını göğe doğru uzattı ve “Allah’a teşekkür et. Allah insanlar aracılığı ile işlerini yapar. Ben bir şey yapmadım” dedi.
2 Aralık 1990’da, Ali “Çöl Fırtınası Operasyonu” başlamadan 6 hafta önce, 15 rehine ile birlikte New York JFK Havaalanı’na vardı. Ali’nin arabuluculuğunda kurtarılan rehineler hem ailelerine kavuşmuş oldular, hem de operasyon sırasında koz olarak kullanılmalarının önüne geçildi.
Muhammed Ali’nin barış seferi boyunca karşısında olan ana akım medya ve Beyaz Saray seyahat başarılı ile sonuçlanınca bir süre sessiz kalmayı tercih etti. Amerikan hükümeti ve medyası tarihte bu yanlış pozisyon almaları ile hatırlanmak istediklerinden olsa gerek, Ali’nin hakkı yıllar sonra ABD Başkanı Barack Obama’nın dilinden verildi. Obama, Ali’nin dünya sahnesine çıkışının 50’nci yılı şerefine, 2010’da USA Today gazetesine yazdığı makalede ünlü boksörün Irak seyahatine atıfta bulunarak kendisine özel teşekkürlerini sundu.
Son söz olarak:
Üç defa dünya şampiyonu olan, “bir daha dönmesi mümkün değil” denildiğinde ringe çıkıp şampiyon olan Ali, bir azim hikâyesi…
Sıkletindeki hiçbir boksöre benzemeyen tarzı, sürati ve maç öncesi konuşmalarıyla Ali, bir özgünlük hikâyesi...
Her şeyi varken, sistemin ona dayattıklarına sahip olduklarını kaybetme pahasına karşı çıkıp, ideallerinin peşinden giden Ali, bir isyan hikâyesi…
Ve tüm bunların ötesinde, hem Müslüman kimliğiyle hem de siyah kimliği ile gurur duyan, eğilip bükülmeyen Ali, bir cesaret hikâyesi…
Kendi kelimeleri ile: “Benim reklama ihtiyacım var evet, ama iyilik yapmak için yok. Kitabım için reklama ihtiyacım var; dövüşlerim için, filmlerim için reklama ihtiyacım var ama insanlara iyilik yapmak için ihtiyacım yok. O zaman samimiyet yok oluyor.”
Ruhun şâd olsun Muhammed Ali. Allah sana rahmetiyle muamele etsin ve hem Müslümanlara hem de dünya mazlumlarına senin gibi nice cesaret timsali kahramanlar nasip etsin.
HABERE YORUM KAT