Dinler, mezhepler, kavimler, aileler
Mardin'de üzerinde durulmaya değer bir modelin teşekkülünde Müslümanlar yanında Hıristiyan Süryaniler ve geçmişte Ermeniler önemli role sahiptir.
Yahudiler 1940 yılına kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir, bugün sadece Yahudi mezarlığından söz edebiliriz.
Etnik grupların Araplar, Kürtler, Türkler ve Asuriler şeklinde sıralandığını söylemek mümkün. Din, mezhep ve etnik gruplar yanında birden fazla kabile, aşiret ve büyük aile de bu yelpazede yerlerini almıştır.
Mezhep dağılımı açısından Mardin-şehir merkezi Hanefi, çevre köyleri Şafii'dir. Ulucamii ve Latifiye camilerinde her iki mezhep için ayrı mihraplar bulunmakta, cuma namazını tek imamın arkasında kılan iki mezhep mensubu, zuhr-ı ahiri Hanefiler münferid, Şafiiler imamın arkasında cemaatle kılmaktadırlar. Bugüne kadar mezhep farklılığından dolayı herhangi bir çatışma çıktığına şahit olunmamıştır.
Şehirde dört dilin konuşulduğunu ve halk arasında kolaylıkla iletişim kurulduğunu söyleyebiliriz: Arapça, Süryanice, Kürtçe ve Türkçe. Rahmetli babam okuma-yazma bilmeyen "ümmi" bir insandı, ama üç dili de konuşabiliyordu. Araplar sıra ile Arapça, Türkçe ve Kürtçe; Süryaniler Süryanice, Türkçe ve Kürtçe; Kürtler Kürtçe, Arapça ve Türkçe konuşurlar. Şimdi ise Kürtler Arapçayı daha az konuşuyorlar. Süryaniler de Süryaniceyi kendi aralarında konuşurlar, yaygın olarak konuştukları dil Arapçadır. Herkesin bütün dilleri konuşması vaki değilse de, iletişim konularında ciddi bir zorluk yaşanmaz.
Fetihle İslam topraklarına katılmasından sonra Arap aileleri Mardin'e gelip yerleşmiş, daha sonra da bu nüfus transferi devam etmiştir. Ensariler, Sa'doğulları (Beyt el Sa'diyye), Farukiler (Beyt el Ömeriyye), Hattabiler, Paşavatlar vb. birçok aile sayabiliriz.
Şehirde sosyal hayatın kurgusunda "Müsta'rabe Arap kültürü" başat bir etkiye sahiptir. Bu, farklı etnik grupları kendi içinde eriten dönüştürücü bir rol oynar. Artukoğullarından bu yana gelen, ancak zaman içinde "Araplaşmış Türk aileleri" var: Beyti'l-Müfti ve Beyt Şeyh Mahmut et Türki gibi. Arapçada "Beyt", ev-mesken anlamı yanında "aile, zade, oğulları" anlamında da kullanılmaktadır. Hıristiyanlar da kendilerini "beyt" olarak ifade etmektedirler; Beyt et-Tepse, Beyt el-Kosalli vs.
Araplaşmış Türkler yanında "Araplaşmış Kürtler" de vardır: Şehrin batı tarafında bulunan Meşkinliler (Meşkeviler) köken olarak Kürt'türler. İran tarafından bölgeye gelmiş olma ihtimalleri vardır. İran'da Meşkiniler bulunmaktadır, mesela Ayetullah Meşkini bu ailenin önemli simalarından biridir. Yine Beyt Hate önemli bölümüyle Araplaşmış büyük bir Kürt aşirettir. Irak veya İran taraflarından geldiği sanılan Beyt Acem İsmail de Araplaşmış geniş bir ailedir. Beyt Şirin Dede ve Beyt el Gazada'nın yine İran tarafından geldikleri tahmin edilmektedir. Diyarbakırkapı'da meskun Meşkinliler yanında Mardin merkezde yaşayan Daşiler de (Beyt Mirzo, Beyt Davut Silo, Beyt Davut Velo) köken olarak Kürt'türler, Cizre taraflarından Mardin'e gelip yerleştikleri sanılmaktadır.
Şehirde tarih içinde Müslümanlığı kabul edip "Araplaşmış Süryani aileler"den de bahsetmek mümkün. Bunun yanında 1915 Ermeni tenkili ve tehciri sırasında Müslüman ailelerin evlat edindikleri çok sayıda Ermeni vardır ki, bunların nüfus içindeki oranlarını tam olarak tespit etmek hayli güçtür, tamamı Müslüman olup Araplaşmışlardır.
Aile, aşiret ve kabilelerin çeşitliliği dikkat çekici ve şaşırtıcıdır: Hindistan'dan geldikleri tahmin edilen Beyt'il Hindi; Hamedan'dan gelen Beyt Hac Latifo; Macaristan'dan gelen Beyt Macar, Çeçenler (ailenin ağırlıklı bölümü Kızıltepe'de yaşamaktadır), Beyt el Gürcü, Kafkaslardan ve Doğu Anadolu'dan muhaceretle gelen Beyt'il Muhacır zikredilmeye değer. Bugün kökenleri konusunda çeşitli görüşler olan Mahallemiler -ki kökenlerinin Akatlılar olup Kuzey Arabistan ve Katar tarafından geldikleri iddia edilmektedir- bu yelpazenin önemli bir parçası ve zenginliğini teşkil etmektedirler.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT