Dink cinayeti ânı ve krokisi…
Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü saat 14.57'de Agos Gazetesi'ne 20 metre mesafedeki Akbank'tan çıktıktan hemen sonra, arkasından yaklaşan katilin sıktığı kurşunlarla can vermişti.
İki gündür televizyon ve gazetelerde “Hrant'ın son anlarına ilişkin görüntüler” yer alıyor.
Bunların bir kısmı Akbank ATM kamerasının, bir kısmı bir kumaşçının, bir kısmı da katilin kaçtığı istikamette bulunan bir başka banka kamerasının kayıtları..
Bu kayıtlar cinayetin hemen ardından ilgili emniyet birimi tarafından toplanmış, incelenmiş, görüntülerdeki her kare üzerinde hassasiyetle durulmuştu.
Bugün bunların hepsi dava dosyasında yer alıyor…
Cinayeti izleyen günlerde bu görüntüleri azap çekerek onlarca kez izleyenlerden birisiyim…
Aile, avukatlar, bizler bu görüntüleri izlerken küçük de olsa bir ipucu elde etme derdindeydik. Cinayet mahallinde ve cinayet esnasında bilinen ve söylenenler dışında neler olduğunu anlamak niyeti taşıyorduk.
Delil yok, katilin ifadeleri aksi yönde, ancak bir çok kişi gibi ben de O.S'nin cinayet mahalli ve esnasında yalnız olmadığını düşünüyordum, hâlâ öyle düşünüyorum.
Hrant önce katilin önünden, bir iki metre yanından, üstelik arkası dönük bir biçimde geçiyor, vurmuyor katil. Ve Hrant en az on adım ilerliyor. Vurulduğu yer Agos kapısına iki adım kala… Sanki katil Hrant içeri girmeden can havliyle koşuyor, belki de son anda verilen işaret üzerine hamle yapıyor.
Görüntülerin akla getirdiklerden birisi bu…
Ancak cinayet mahallinde tam olarak ne olduğunu hâlâ bilmiyoruz…
Oysa bu son derece önemli…
Zira biliyoruz ki, Hırant Dink, emniyetin cinayetin işleneceğinden haberdar olmasına rağmen bir işlem yapmaması ve önlem almaması sonucu öldürüldü.
Zira biliyoruz ki, “O.S'nin cinayet mahallinde yalnız olmaması, cinayeti münferit bir hadise, öfkeli bir mahalle serserisinin sıktığı kurşun görüntüsünün ötesine taşıyacak”… Örgütlü bir bağlantıyı, belki de sürmekte olan başka soruşturmalarla ilişkisini ortaya çıkaracak…
Bu konuda yol alınması son derece önemli…
Elbette bu konuda basının, gazetecilerin katkısı da önemli..
Ama gelin görün ki Türkiye'de gazetecilik dava dosyalarından sızdırılan bilgilerin habercilik diye sunulması üzerine kurulu; üstelik muhabir üzerine hiç düşünmeden, hiç çalışmadan, hiç soru sormadan olduğu gibi veriyor eline gelen bilgiyi…
Önceki gün de böyle oldu…
Televizyonlarda yayınlanan, dün gazete sitelerine düşen Dink cinayeti öncesi ve sonrası görüntüler “şok”, “işte o an” gibi söz ve spotlarla verildi…
Cinayet, izleyenlerin algısında “adeta, ölen önlem alsa engellenebilir kör bir trafik kazası” havasına sokuldu.
Açıkçası insan hem bir dostunun katlinin, bir siyasi cinayetin böylesine magazinleştirilmesinden rahatsız oluyor. Hem gazetecinin “eline gelen görüntüler”i hiç işlemeden sübjektif bir görsellikle piyasaya sürmesinden tedirginlik duyuyor…
Ne yapmalı?
Zamanında bu görüntüleri izlemekle kalmamış, bir grup insan birlikte düşünerek, olay yerinin durumuyla ilgili bir kroki çıkarmıştık.
Hrant'ın gazeteye girip çıktığı saatler, katilin hareketleri vardı bu kroki üzerinde. Ve krokiden hareketle polisin, savcının nedense aklına gelmeyen sorular sormaya çalışılmıştı.
Yazı bitmez bitmez bu krokiyi yayınlanmak üzere yazı işlerine vereceğim.
Madem kaba görüntüler soru sormayı engelliyor, belki bu kroki soru sormayı sağlar.
Özet şu: Dava dosyasındaki verilerden katilin cinayet mahalline geldiği tahmini ânı, en azından geldiğini haber vermek üzere Agos'un hemen yanındaki bir kuruyemişçinin kontörlü telefonundan Trabzon'u aradığını biliyoruz. Daha sonra Trabzon'u kaç kez aradığını da saat itibariyle biliyoruz.. Kameradaki görüntülerden cinayet öncesi ve sonrası gittiği yönler de dakika dakika belli…
Katilin Agos civarına varışı tahmini olarak 12.40'ta…
Cinayet saati 14.57…
Arada tam 2 saat 17 dakika var.
O.S'nin internet kafede geçirdiği 1 saat düşülürse geriye 1 saat 17 dakika kalıyor. Bunun 10-15 dakikası Agos'a çıkmak, turlamak ve telefon etmekle geçmiş olsa, “açıklanmaya muhtaç” 1 saat var ortada.
Katil bu bir saat boyunca ne yaptı, kiminle konuştu ya da konuştu mu?
Bilmiyoruz?
Belki sadece dolaşmıştır, ama onu bile bilmiyoruz…
Polis ve savcı sormuyor, bu konuda hakim ısrar etmiyor, gazeteci düşünmüyor…
Yeni Şafak gazetesi
YAZIYA YORUM KAT