1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Dinime dahleden bari müselman olsa…
Dinime dahleden bari müselman olsa…

Dinime dahleden bari müselman olsa…

Resul Tosun, Müslümanların inanışları üzerinde istedikleri söz söyleme hakkını kendinden bulan ancak çağdaş Haşhaşiler gibi yaşayan toplumsal kesimlerin durumunu değerlendiriyor.

19 Mart 2024 Salı 16:00A+A-

Resul Tosun / Star

Çağdaş Haşhaşiler!

Günümüzde seküler kesimin dindarların Allah'a kulluk tezahürlerinden duydukları rahatsızlıklara karşı sık sık tekrarladıkları bir cümle vardır: 'Din/inanç kişinin kalbi ile Allah arasındadır.'

Bunu söyler ve dindarların kıyafetlerinden ibadetlerine kadar her şeyini eleştirirler.

Hatta 90 sene dindarlara uyguladıkları baskıları unutup bugünün nispeten normalleşen şartlarında dindarların kulluk tezahürlerinin kendilerini baskı altına aldığından ve kendilerini baskı altında hissettiklerinden bahsederler.

Bunu söyleyenlerin bir kısmı dini bilmedikleri için önemli bir kısmı da İslam'a duydukları nefreti dışa vurmak için bu yolu seçerler.

En sinsileri de hem Müslüman olduğunu söyleyip hem de inancın kul ile Allah arasında kalması gerektiğine vurgu yapanlardır.

İnancın kul ile Allah arasındaki ilişki olduğu doğrudur. Ama Allah inançlı kullara hayatının tüm alanlarında nasıl davranacağını emreder. Kıyafetinden ibadetine, ticaretinden ahlakına her konuda ilkeler koyar. Bu ilkeler toplumu doğrudan ilgilendirdiği için gizliliği söz konusu değildir.

Alkolün, faizin, zinanın haram olması, namazın, orucun haccın zekâtın farz olması ve tesettür gibi.

Aslında kalbin temiz olmasının yeterliliği iddiasını taşıyan bu anlayış yeni değildir.

Bu anlayış Haşhaşiler olarak bilinen Batıniliğin anlayışıdır.

Onlara göre bir Müslümanın kalbi temiz ise günahlar ona zarar veremez.

Haşhaşilerin reisi Hasan Sabbah hicri 518 senesinde ölünce yerine Kisa Bozork Ümid geçti. O da hicri 532 yılında ölünce yerine oğlu Keya Muhammed, Keya da hicri 557 senesinde ölünce yerine oğlu Haned Hasan geçti.

Alevilik taslayan ama Allah'a ve ahirete inanmayan ve tam bir zındık olan bu Haned, hicri 559 yılında Hz. Ali'nin şehadet günü olan 17 Ramazan'da kendisine tabi olan mülhitleri (Allah'ı inkâr eden dinsiz imansızları) bir alanda toplayıp minber kurdu ve çıkıp, "İşte ben (beklenen) gerçek imamım. Malumunuz olsun ki, zahir-i şeriatın (dinin emirlerinin ve yasaklarının) aslı faslı yoktur. İş batındadır. Bir adamın kalbi Allah ile olacak ona masiyet (günah) zarar vermez. Ben şimdi sizden cümle tekâlifi ref ettim (dini hükümleri kaldırdım). Hemen zevkinize bakınız." yollu hezeyanlar söylemiş, başta alkol olmak üzere tüm haramları helal ilan etmiştir. Batıniler, her türlü haramı irtikap etmekten çekinmemişler ve o günü bayram ilan etmişlerdir. Hatta hicri takvimi de bırakarak o günü kendilerine takvim başlangıcı yapmışlardır.(Cevdet Paşa, Kısası Enbiya Tevarihi Hulefa c. 2, s. 443)

Evet, günahların zarar vermeyeceğini, dini sadece inançtan ibaret olduğunu düşünenlerin dinden haberi olmayan cahiller ya da mülhitler olduğu aşikârdır.

Çünkü günahların kalbe zarar verdiğini hem bizzat Kuran'da Allah ve hem de bu dini tebliği eden Peygamber (sav) bildirmektedir.

Mutaffifin suresi 14. ayette inkârcılara ve günahların zarar vermeyeceği tezine karşı, " Hayır öyle değil aksine, kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas tutmuştur." buyurulmuştur.

Resulullah (sav) de buyurmuştur ki: "Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar. Allah'ın 'Hayır öyle değil aksine, kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas tutmuştur.". diye anlattığı pas işte budur." (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 83.)

Abdullah b. Mesud da der ki: "Kişi bir günah işlediği zaman kalbine siyah bir nokta düşer. Bir günah işlediği zaman kalbine bir nokta daha düşer. Bu şekilde sonunda kalbi siyah koyunun rengi gibi kapkara kesilir."

Kapkara kesilen kalp sahibinin sözü de etkisizdir.

Zira "Sözün nuraniliği ve etkisi kalbin nuraniliği oranındadır. Kalbin nuraniliği ise kişinin istikameti, kulluk görevlerini yerine getirmesi kadardır." (İhya, c.5, s.87 )

Kalbin temizliği de sözün etkinliği de hem dini emirleri yerine getirip yasaklarından kaçınmakla hem de dinin öğrettiği güzel ahlak sahibi olmakla mümkündür.

Dini emirlere riayet etmeyip haramları irtikâp ederek kalbin temizliğinden dem vurunlar, dinin kişinin kalbi ile Allah arasında olduğunu söyleyip ilahi emirlere uymayan ve haramları irtikâp edenler çağdaş Haşhaşilerin/Batınilerin güncel versiyonudur.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum