Dini çoğulculuk
Bir dinin samimi mensubuna sorsanız: 'Hangi din hak dindir ve ebedi kurtuluş sağlayabilir?'
Size vereceği cevap tektir: 'Yalnızca benim dinim hak dindir ve ona uygun yaşayanları ebedi saadete kavuşturur'.
Herhangi bir dinin bağlısı şöyle bir cevap vermez, veremez: 'Şu anda mevcut ve yaşanan bütün dinler hak dindir, benimki de onlardan biridir, hangisine uygun yaşasanız ahirette kurtuluşa erersiniz.'
Eğer bir din mensubu bu son cevabı verseydi o zaman 'dinde veya dini çoğulculuk'tan söz edebilirdik.
Böyle bir cevabı verenler yok mu?
Vardır. Ama bunları da ikiye ayırmak gerekir:
1. Dinlere yukarıdan –filozofça, bir dine bağlı olmaksızın, hiçbir dinde mutlak hakikat görmeksizin- bakanlar; bunlara göre hiçbir dinde mutlak hakikat yoktur, her din, mensuplarına göre mutlak hakikattir (izafi mutlaklık).
2. Dinleri, mensuplarının, onları yaşayanların inanç, temsil ve uygulamalarından soyutlayarak, metinleri yorumlayarak bir din tasavvur eden ve bu dinin içinde bütün dinlere pay verenler.
Bu iki düşüncenin İslam'da yeri yoktur.
Müslümanlara göre, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'den son Peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.) kadar Allah'ın vahyettiği bütün dinler hak dinlerdir. Ancak son dinden önceki bütün dinler miadlarını doldurmuş, Allah tarafından irşad ve hidayet rehberliğinin bayrağı Son Peygamber'e teslim edilmiş, bundan öncekilere verilen 'İslam' ismi bu dine özellikle verilmiştir. Bugün yeryüzünde İslam'dan başka hak din yoktur. Bugün yeryüzünde yaşayan insanların tamamı, Peygamberimiz tarafından İslam'a davet edilmektedir. Bütün insanlar ya (inananlar) bilfiil, veya (inanmayanalar) bilkuvve Son Peygamber'in ümmetidir. Birincilere 'ümmet-i icabet', ikincilere 'ümmet-i davet' denir.
Dinlerin resmi, bağlayıcı ilmihalleri vardır. Bu ilmihallerde yer alan inanç ve talimatı yok sayarak, bu dinlere hayali birer varlık/yapı vererek kendi hayal ve tasavvurlarındaki 'hak din' çerçevesine sokanların maksatlarını bilemem, ama yaptıkları gerçek dışı, hayatta karşılığı olmayan fikir jimnastiğinden ibarettir.
Başka dinler için söyleyemem, ama İslam'da, hak din sayılmayan batıl dinlerin mensupları, onların mabetleri ve hayat tarzları da korunur. Kimse İslam'a girmeye zorlanmaz. Ama bu tutum, batıl dinleri hak saymak veya dini çoğulculuk değildir, din hürriyetidir.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT