1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Din savaşları
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Din savaşları

28 Ocak 2012 Cumartesi 00:54A+A-

İslam tarihinde kayda değer "din savaşları" yaşanmamıştır.

Elbette fetih, savaş sonucu elde edilen zaferdir ve hem fetih sırasında hem sonrasında Müslüman devletlerle yerli gayrimüslim ahali arasında çatışmalar olmuştur. Ancak "dinî sebep" dolayısıyla savaş, Kıta Avrupası'na özgüdür, bu da tarihe "din savaşları" diye geçer.

Modern zamanlara geldiğimizde iki önemli sebep İslam topraklarında din savaşlarının baş göstermesinde rol oynamıştır: Biri Balkanlar'dan başlamak üzere 19. yüzyılın milliyetçi ideolojileri ve ulus devlet kurma arzuları etkisinde kalan gayrı Müslim teb'anın Osmanlı'ya karşı ayaklanması; diğeri İslam topraklarında kalan gayrimüslimlerin ulus temelinde kurulan devletlerin hakimiyeti altında 'zımmi' olmaktan çıkarılıp Batılı çerçevede 'azınlık' durumuna düşürülmeleri ve bittabi bazı mahrumiyetlere katlanmayı reddetmeleri. İslam'ın tarihte o gün için geliştirdiği model, hem kendine karşı gayrimüslimlerin isyanlarını asgariye indirmiş, hem farklı din grupları arasında vuku bulması muhtemel savaşların önüne geçmiştir.

Ana hatlarıyla bir arada yaşayan Bilad-ı Şam halkının yaşadığı en kanlı savaş 1975'te başlayıp ancak 1991'de resmen biten Lübnan iç savaşıdır. 150 bin kişinin hayatını kaybettiği bu savaşın sebebi ulus devlet olarak kurulan Lübnan'da kimin daha çok söz sahibi olacağı konusuydu. İsrail-Filistin sorununun da temelinde siyonist ideolojiyle bir ulus devlet olarak kurulan İsrail'in, Filistinlilerin topraklarını işgal etmesidir.

Sudan'ın bölünmesiyle sonuçlanan dinî çatışmaların şimdi kendini gösterdiği iki ülke Nijerya ve Mısır'dır. Afrika'nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya'da giderek artan şiddette karşılıklı olarak mabetler kundaklanıyor. 2012 yılının ilk haftasında ülkenin kuzeydoğusundaki Adavama eyaletinin başkenti Yola'da bulunan bir kiliseye silahlı kişilerin düzenlediği saldırıda 13 kişi öldürüldü. Bir gün önce de Mubi kasabasında belediye binasında yapılan bir toplantı sırasında düzenlenen saldırıda 21 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırıları Boko Haram adlı bir örgüt üstlendi. Fakat orada 15 Ocak Pazar günü 2 bin Müslüman ayin yapan Hıristiyanların kiliselerinde bekçilik yaptı. Bekçilik yapan gruplara hitap eden El Haci Beşir İshak, her iki din müntesiplerini ortak düşmana karşı birleşmeye, el ele tutuşmaya çağırdı, çatışmalardan her iki tarafın aşırılarını sorumlu tuttu.

Aslında Nijerya'daki bu örnek davranışın ilham kaynağı, Tahrir Meydanı ayaklanmalarının başladığı günden bu yana Mısır'da Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında başlayan örnek dayanışmadır. Devrimi sabote etmek üzere Mısır derin devleti tarafından tahrik edilen din çatışmalarının önüne geçmenin en etkili yolu, her iki tarafın sıklıkla bir araya gelmesi ve birbirlerinin mabetlerini korumasıydı. Nitekim Müslüman Kardeşler ve Selefi gruplar bir araya gelip kiliselerin önünde nöbet tuttular, Hıristiyanlar da cuma günü Tahrir'de cuma namazı sırasında cemaatin önünde koruyucu insan zinciri oluşturdular. Bunun yanı sıra Kahire'deki Büyük Katedral'da düzenlenen ve Kıptilerin dinî lideri Papa 3. Şenuda'nın yönettiği ayinde Müslüman Kardeşler'in ikinci ismi Mahmut İzzettin ile Özgürlük ve Adalet Partisi Başkanı Muhammet Mursi ve Genel Sekreter M.Saad el Katatni hazır bulundu. Bu son derece dirayetli ve basiretli bir tutum çatışmaları nispeten yatıştırdı.

Bu örnek davranışın geçen yüzyılda örnekleri yaşanmıştı. 1915 tehciri başladığında kimi açgözlü aşiretler ve yörenin mütegallibe adamları Mardin'de Süryanileri de "Ermeni tenkili ve tehciri" kapsamına alıp masum insanları öldürmek veya topraklarından sürmek istediler. Ama bölgenin tarikat şeyhleri ve önde gelen kanaat önderleri Süryani evlerinin kapılarına dikilip "Cesedimizi çiğnemeden buraya giremezsiniz" deyip yüzlerce sene birlikte yaşadıkları komşularını korudular, ama elbette hepsini önleyemediler.

Nijerya, Mısır ve geçmişte başvurulan ferdi koruyucu tedbirler bir yere kadar etkilidir. Bugün durum ciddi boyutlar kazanmış bulunmaktadır. Benim görüşüm, ulus devlet mantığı ve yapılanması ile ne mezhep ve etnik çatışmalara, ne din savaşlarına çözüm bulunabilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT