Din Düşmanlığının Türkçe Karşılığı
Yüreklerin kulakları sağır... Hava kurşun gibi ağır… der Nazım.
Egemenler, güçlerini kaybettiklerini hissettikleri an rutin düzeneklerini kurmaya başlıyor. Kendi dışındakileri itaate zorladıkları kanunlarını, tapındıkları putlarını abur cubur yemeye başlıyorlar. En tehlikelisinden oyun ve desiselerini güncelleştirerek patavatsızlıklarını göstere göstere etrafa korku salıyorlar.
Televizyonlar, gazeteler, üniversiteler onların emrinde. Yetmedi mahkemelerini de engizisyona çevirmede hiç bir beis görmüyorlar. Kendilerinden olmayan herkesi düşman gören bir zihniyetin evlatları bunlar. Muhalif olarak gördükleri her kesimi marjinalleştirmek, etkisizleştirmek, bunu yapamadıklarında ise yok etmek gibi bir boyun borçları varmış gibi… Atalarından öğrendikleri bu.
Psikologlar hep bildik hastaları mi tedavi eder. Siyaseten özürlü olanları kim tedavi edecek. Bunların kime görünmeleri gerek. Bunlardan doğacak toplumsal zararlar nasıl karşılanacak.
İnandıkları düşüncelerin, hatta düşünce bile olmayan tertiplerin kimseyi tatmin etmediği ortada. Korku ve vehimlerin puslu dünyasında küstahça herkesi aşağılayabilmekte, kadim putperestlerin adaletsiz ve vicdansız tüm eğilim ve davranışlarını umarsız sergileyebilmekteler.
Halkı küçümseyen, inanç değerlerini yoksayan, yalınayaklı her insanı, insan yerine koymayan, boynu kalın bu zümre, nüfuzunu kaybetmemek uğruna daha kaç darbe planı hazırlar bilinmez ama her darbe bir öncekinden daha çirkef bir biçimde olduğundan kuşku yok. Çeteleşen, komitacılıkla evvelden beri işbaşında kalmayı sürdüren bu mutlu azınlık bir gün bu düzenlerinin nihayete ereceğini ve arkalarında daha bilinmedik ne çok tarihi rezaletlerin ayyuka çıkacağını biliyor ve sımsıkı tutunuyorlar birbirlerine...
Allah zalimi sevmez ve onları, tuzaklarının kendi ayaklarına dolanacağı bir güne erteler bunu biliyor ve sabrediyoruz.
Başörtüsü karşıtlığı ile çıktıkları yolda, şeytana pabuçlarını ters giydirilebilecek hinoğluhinliklerle ekranlarda görünüyorlar ve ergin hiç bir insanın aklının alamadığı saldırı teknikleriyle üniversitelerden toplama güvelerin alkışları arasında show yapıyorlar.
Bu ittihatçı bozması, aklını laiklikle bozmuş taifenin karşısında durmak, erdem sahibi her insanin sorumluluğu olmalıdır. Bunlar sadece kendi ülkelerindeki özgürlüklerin önünde engel değiller. Yasakların pazarlamacılığını da yaptılar yapıyorlar. Dünyanın hiç bir yerinde başörtüsü karşıtlığı gibi anlamsız bir yasak, değil gündemde, zihinlerde yokken, su an fiilen Avrupa’nın kimi yerlerinde bu türden sorunlar bas gösteriyor.
Amsterdam’da bir elektronik dükkanında tevafuk karsılaşıp ayaküstü konuştuğum Türk ordusundan muvazzaf bir askerin, Hollanda da başörtüsü serbestiyetinin olmasından dolayı, en üst perdeden nasıl veryansın ettiğini hiç unutmam. Düşmanlığın geldiği boyutu müşahede etmek daha hazin.
Onların sınır tanımaz düşmanlığına karşın, milletin soğukkanlılığına hayran mı kalınmalı sitem mi etmeli bir şey diyemem. Ancak bilirim ki erdem sahibi insanlar, onlar kadar cesur olmadıkça bu zorlu sınavı başarmak çok daha zor olacak.
Alemlerin Rabbi onların öfkesini şöyle anlatır bize:
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında "İnandık" derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. ” 3/119-120
Sabretmek ve korunmak… Bunu basarabilmek gerek. Bedeli ne olursa olsun.
Nazım'la başladık, Nazım'la bitirelim.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa.
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
Bağır
Bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum......
Mizan.De
YAZIYA YORUM KAT