Diller Değil Davranışlardır Aslolan...
Bugün ve bütün zamanlarda mücadele üç kesimle ve üç güruha karşı yapıldı. Bunlar Dr. Ali Şeriati'nin deyimiyle hem risaletin hem de kurtuluşun, özgürlük sevdalılarının üç ezeli ve ebedi düşmanıdır. Bunlar kasıtin, marıkin ve nakisin gruplarıdır. Bunlar "hakikat düşmanları", "hakikati tanımayan şuursuzlar" ve "hakikati bilen hainler"dir.
Coğrafyamızın dört bir yanında, halk düşmanlarıyla, derin güçlerle, hukuksuzluklarla, despotlara karşı bir mücadele sürüyor. Fas’tan Endonezya’ya kadar bizim coğrafyamız intifadalarla bu karanlıklardan kurtulmaya çabalıyor...
Türkiye’de resmi ideolojiyle ve onun 89 yıllık icraatlarıyla yüzleşiyoruz. İstiklal Mahkemelerinin yargısız infaz kurbanlarıyla, İslâmî kesime uygulanan sindirme politikalarıyla, Alevilere yönelik katliamla, azınlıklara yönelik kovma, talan etme ve sindirme uygulamalarıyla yüzleşiyoruz... İttihatçılığın ürünü olan “Laik Beyaz Türk” gömleğinin Anadoluda en çok Müslüman türklere ve onların kardeşleri kürtlere çektirdiğini her dem görüyoruz...
Akif’in dizelerinin ironik biçimde güncellenmesi kime karşı İstiklal mücadelesi vermemiz gerektiğini özetliyor: “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı. Düşün altında binlerce kefensiz yatanı...” Evet bastığımız yerlerden kefensiz kemikler fışkırıyor... İstiklal Mahkemelerinden mi, Jitem’den mi kalan bu kefensizler 23 sonrası İstiklal kahramanları mı acaba?
Anadolu’nun doğal uzantısı olan Suriye’ye gittiğimizde aynı manzarayı orada da görüyoruz. Şeytanın maskesi bu sefer, “Laik Beyaz Arap” dayatması oluyor. İttihatçılık Baasçılık kisvesiyle o uğursuz gölgesini sürdürüyor...
Dün Hama Katliamının 30. Yıldönümünde şöyle seslendik kardeşlerimize; O kirli tırnakları, o pis vahşi yaratığı alt etmek için, “Artık Yeter!” diyerek kalktınız ayağa. Özgürlük bedel ister. Biz sizinleyiz, şeytan onlarla...”
Komplo teorileri artık bir kaygıyı değil ahlaki, vicdani bir ruhsuzlaşmayı ifade ediyor.
Humus'un Kerm Zeytun Mahallesinde aile katliamlarının görüntüleri ekranlardan sıcak evlerimizin orta yerine saçılıverdi. Görüntülerin birinde anne ve baba ile birlikte 6 Kişilik bir ailenin ağır silahlarla taranarak ve işkenceyle katledildiği görülüyor. Çocuklar arasında 2-3 yaşlarında bir erkek çocuğuyla 5-6 yaşlarında engelli bir kız çocuğu ve kolları kırılmış 10-15 yaşlarında iki erkek bedeni dikkat çekiyor. Çocuğun biri annesine sarılmış saçları elinde kalmış... Önceki gün de, bir binada 8'i çocuk olmak üzere aynı aileden 14 kişiyi katletti. Öldürülenler arasında 8 aylık bir bebek te vardı. Yeni bir Halepçe...
Bu ne ifade ediyor "hakikat düşmanları", "hakikati tanımayan şuursuzlar" ve "hakikati bilen hainler"için? Sadece bir istatistik mi? Bir Holywood yanılsaması mı?...
Ulusalcı, Perinçekçi ve dahi Baas’ın has adamı Prof. Mehmet Yuva’ın koordinasyonuyla sadece Baas’ın istedikleriyle görüşen ve akredite ziyareti sonunda “Suriye Türkiye’den göründüğü gibi değilmiş” diyerek Esed’i aklayan Kamalak,
"Ergenekon, altını çizerek söylüyorum Türk ordusunda TSK içinde Amerikan karşıtlarının tasfiyesidir.” Diyen Asiltürk, "Kahrolsun ergenekon" kampanyası, "kahrolsun Suriye" gibi Atlantik menşeli ve NATO karagahının imalatı. Bu ürünün tüketicisi olmayız.” Diyenler, Yüzbinlerce göstericinin sloganlarında İslam varken, dilllerinde Allah varken bir tanesinin bile ağzından ABD vs. şeyler çıkmıyorken, Filistin İslami hareketleri Suriye devrimine açık destek verirken ve tüm bunlar yüzlerce görüntüyle dünyaya ulaşıyorken üç-beş kişinin elindeki ne idüğü belirsiz bir pankarttan hareketle “Suriye halkı Amerikan sevdalısı haline geldi” diye haber(!) yapanlar aynı yerde buluşuyor...
Onun için söz tükeniyor. Katledilen bebekler, topraktan fışkıran kemikler, kişisel ihtirasları, mezhep taassubunu, küçük çıkar hesaplarını, müridâne teslim oluşları aşamıyor. Ortaya Şeriati’nin hatırlattığı tablo çıkıyor...
Kâsıtin, mârıkin ve nâkisin...
Kerbelâ bir taklit, bir marka, bir tüketim aracı değil de bir ruh, bir mantık bir dava ekseniyse Yezidlerin dilleri, ona çıkarları gereği övgüler düzenlerin ya da sessiz destek verenlerin adları değil davranış tarzlarıdır Hüseyinlerin yanında mı karşısında mı olduklarını belli eden...
Hama’da bir bebek kundağı, Diyarbakır İçkale’de bir sahipsiz kemik ya da Ankara’da şapka için asılan birinin düşen sarığı, Dersimde Munzur çayına savrulan bir gelin yazması olur Huseyn’in başı...
YAZIYA YORUM KAT