Dilipak: Gitmeseydim Öldüreceklerdi
Abdurrahman Dilipak, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu kapsamında kurulan 28 Şubat Alt Komisyonu’na bilgi verdi.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu kapsamında kurulan 28 Şubat Alt Komisyonu Abdurrahman Dilipak’ı dinledi. Komisyona 28 Şubat sürecinde ailesi ile birlikte yaşadığı mağduriyetleri anlatan Dilipak, “O dönemde tehditler aldım. Öldürüleceğim yönündeki istihbarat üzerine yurtdışına çıkmak zorunda kaldım” dedi
“500 Yıldan Fazla Mahkûmiyetle Davalar Açıldı”
Sincan’daki Kudüs toplantısını kendisinin düzenlediğini ancak rahatsız olduğu için toplantıya gidemediğini söyleyen Dilipak, 28 Şubat sürecinde kendisini korkutmak, baskı altına almak ve sindirmek için hakkında yüzlerce dava açıldığını söyledi. Dilipak, “Bütün toplantılarda protestoları örgütleyenlerden biriydim. 500 yıldan fazla mahkumiyetle davalar açıldı. 42 yıldır kesintisiz sanığım ben. Hiç sanık olmadığım yok. Haftada 5 gün duruşmaya çıktığım günler oldu. O günler böyleydi. Nasıl olsa götürecekler diye iç çamaşırlarımı çantamı hazırlıyordum” dedi.
“Ali Bulaç Ve Beni Ortadan Kaldıracaklardı”
Bazı istihbarat kaynaklarından kendisine yönelik operasyondan söz edildiğini belirten Dilipak, “Balyoz davasında 1 kişinin ortadan kaldırılacağı bilgisi gelmişti. Ali Bulaç ve beni ortadan kaldıracaklardı. Bir ay yurtdışında kaldım. Yurtta kalıp kim vurduya gitmektense yurtdışına çıkıp ağzıma ne geliyorsa söyleyeyim dedim” diye konuştu.
“Tehditler Hakaretler Aldım”
Balyozun ilk deşifresinin Cuma dergisinde yer aldığını belirten Dilipak, şunları söyledi: “Paşalar söz dinlemezse diye yazdım. Hurşit Tolon gibi bazı paşaların iskambil kağıtlarında resimleri vardı. Darbe yapmayın Türkiye’ye zarar verir diye yazmıştım. Hemen dava açtılar. Sonra ceza davası zaman aşımından düştü. AİHM’e götürdüler. Hakimler yeterince bana karşı sert olmadıkları için başka görevlere gönderildiler. Üç defa askeri Yargıtay’a gitti karar. Sakallı başörtülü olanlar duruşmaya alınmıyorlardı. Kışlanın içinde yargılama yapılıyor. Ben esas hakkında susma hakkımı usul hakkında konuşma fiili gerçekleştirdim. Bütün duruşmalarda bunu yaptım. Tehditler hakaretler aldım. Çocuklarım zaman zaman okula gitmiyordu. Ben iki çocuğumu okula göndermedim dışarıdan okuttum. Kızım üniversiteye başladı, polisten korkuyor. Tebligat yapmak için gece yarısından sonra gelirlerdi. Sokakta tüm evlerde Türk bayrağı vardı biz Abdurrahman Dilipak gibi düşünmüyoruz diye.”
“Bütün İrticai Eylemlerin İçinde Ben de Ailem De Vardık”
Bütün yapılan haksızlıklar karşısında direndiğini kaydeden Dilipak, “Hazreti Ali ecelim ömrüm kefilidir. Ecelim geldiyse beni kim yaşatabilir der. Bütün irticai eylemlerin içinde ben de ailem de vardık. Arkamda örgüt yoktu ülke yoktu bu benim gücüm” dedi.
“Siyasete Müdahale Eden Bir Yapı Var”
Bütün Avrupa’da derin devletin tasfiye olduğunu ancak Türkiye’de tasfiye olmadığını vurgulayan Dilipak, Erbakan’ın kanlı bir hesaplaşma yaşanacağını gördüğü için derin yapıya müdahale etmediğini söyledi. Dilipak özetle şunları söyledi: “Susurluk ekibi, derin yapı içinde aslında o günkü şatlarda özel harbi tavsiye edip yeniden yapılandırmak istiyordu. Onun için bu iktidarın önü açıldı. Bunun kayıtdışı operasyonlarını yapacak olan Çatlı’ydı. Erbakan siyasi süreci yönetecekti. Askerin içinde bir kanat bu projeyi destekliyordu. Dönemin Emniyet istihbarat daire başkanıyda galiba Mustafa Gülcü. Gülcü’nün odasında operasyonlarla ilgili bilgiler vardı. Bir takım kişiler hakkında operasyon hazırlığı vardı. Siyasete müdahale eden bir yapı var. Derin devletin yeniden yapılandırılması için restorasyon faaliyetine girişildi. Bunun siyasi yoldan yapılanması Erbakan hükümetinin işi olacaktı. Erbakan riskli olacağını gördüğü için üzerine gidemedi.”
Hasan Tosun / Yeni Akit
HABERE YORUM KAT