Diktatörler nasıl yenildiklerini anlamıyorlar bile...
Ahmet Varol en son Bangladeş örneğinin de kanıtladığı gibi diktatörlerin düşüme biçiminin sonlarını hazırladığını vurguluyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Diktatörler tarihten ibret almaz
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’ı aciz bırakamaz. Muhakkak ki O bilendir, güç yetirendir. Eğer Allah insanları işlediklerinden dolayı hemen ele alsaydı onun üzerinde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Kendilerine verilen süre dolduğunda artık muhakkak ki Allah kullarını görmektedir.” (Fatır, 35/44-45)
Allah’ın hükmüne ve gücüne teslim olmayı kabul etmeyenler yeryüzünde belli bir güç ve egemenlik elde ettiklerinde kendilerini artık evrenin hakimi gibi görmeye başlarlar. Zulüm ve haksızlıkta sınır tanımazlar. Oysa kendilerinden önce yaşamış olanların başına gelenlerden biraz ibret alsalardı böyle düşünmeyebilirlerdi.
İnsanlık tarihi ne diktatörlere, ne zalimlere şahit oldu! Bunların içinde kendilerini hakim oldukları bölgenin tanrısı ilan edenler de var. Ya da kendileri öyle iddia etmeseler bile onların yağcıları ve yalakaları bu türden iddialar ortaya atmış, kendileri de benimsemişlerdir. Ama hepsi tarihin çöplüğüne atıldı.
Tarihin çöplüğüne atılmakla iş bitmiş olsaydı belki gene çok fazla zarara girmemiş olabilirlerdi. En azından dünyadaki saltanatları bitmiş ama yaptıkları yanlarına kalmış olacaktı. Ama öyle olmayacak. Bütün bu evreni mükemmel bir düzen üzere yaratan ve hepsinin üstünde mutlak güce sahip olan yaratıcı onları yaptıklarından dolayı hesaba çekmek üzere yeniden diriltecek ve zerre miktarı bir suçları dahi ihmal edilmeksizin hepsinin cezası tam olarak verilecektir. İşte o zaman dünyada verilen güç ve imkanı kötüye kullanmanın ne anlama geldiğini çok daha iyi anlayacaklar.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de ölçü ve tartıda hile yaparak azar azar götürenleri bile uyarıyor. Onlara, “Yoksa onlar diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” (Mutaffifin, 83/4) diye hatırlatıyor.
Diktatörlerin bir özellikleri de kendi saltanatlarını kutsallaştırmak için güya birtakım fikri akımlar başlatmaları, ideolojiler geliştirmeleridir. Örneğin eski Endonezya diktatörü Suharto’nun “beş temel ilke” anlamına gelen Pancasila isimli bir ideolojisi vardı. Laiklik prensibini de içeren bu Pancasila parlamentodan çıkarılan yasalarla ülkenin resmi ideolojisi haline getirilmiş ve kutsallaştırılmıştı. Ama Suharto’yla birlikte onun Pancasila’sı da tarihin çöplüğüne atıldı.
Bangladeş’te 2009 yılından bu yana zulüm ve şiddet yoluyla saltanatını sürdüren, Pakistan’ın bölünmesine sebep olan fitne savaşını “bağımsızlık savaşı” olarak tanımlama anlayışına dayalı Bangladeş ulusçuluğu üzerine oturtulmuş bir ideoloji vasıtasıyla da siyasi saltanatına kutsallık atfetme oyunlarına başvuran, bu ideolojiyi aynı zamanda toplumun önemli şahsiyetlerini hain ilan etmek ve tasfiye etmek amacıyla değerlendiren, bu arada “demokratik” sistemi sürdürdüğü imajı vermek için yasaların belirlediği dönemlere göre seçimleri de yapmayı ihmal etmeyen, halkın büyük bir çoğunluğunun protesto ettiği bu seçimlerle saltanatının süresini sürekli uzatan Şeyh Hasina Vecid isimli bayan da sonunda devrildi.
Sanıyoruz bazı yerlerde kitlesel kalkışmalar karşısında silahın gücünün sınırsız bir şekilde kullanılmasının sonuç verdiğini düşünerek, o da saltanatını kaybetmemek için son öğrenci kalkışması karşısında aşırı derecede şiddete başvurdu. Ama olayların gittikçe genişlemesi karşısında endişelenerek, bazı diktatörlerin saltanatlarıyla birlikte canlarını da kaybettiklerini göz önünde bulundurduğu ve canı da kendisi için çok kıymetli olduğu için saltanatından vazgeçerek canını kurtarmak için ülkeden kaçmayı tercih etti.
Kaçması kutsallık atfettiği siyasi ideolojisinin onun nazarında da hiçbir kıymeti olmadığını, bu ideolojiyi sadece toplumları sürüleştirmek amacıyla kullandığını gözler önüne serdi. Aslında bu gerçek kişisel düşüncelerini ve siyasi tercihlerini kutsal ideolojiler haline getirmeye çalışan tüm diktatörler için geçerlidir.
HABERE YORUM KAT