“Devletin ortak aklı” ne zaman başına gelecek?
Alper Görmüş beraat kararından sonraki açıklamasında "buruk bir sevinç" yaşadığını söylüyor. Hepimiz için öyle oldu aslında. Alper'in hapis tehdidinden kurtulmasına sevindik ama mahkemenin davayı sadece basit bir hakaret davası olarak tutma gayreti de umutlarımızı bir kez daha kırdı. Ne umutları diyeceksiniz... Biliyorsunuz, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinde yer alan darbe planlarını yayınladığı için, Nokta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş hakkında iftira ve hakaret iddiasıyla dava açılmıştı. Mahkeme beraat kararıyla Nokta'nın haberinin iftira ve hakaret taşımadığına karar veriyor.
Eğer mahkeme iftira yok diyorsa, yayınlanan günlüğün gerçek olduğunu da kabul etmiş olmaz mı?
Peki o zaman yargının derhal harekete geçmesi, darbe planları yapanlara gelin bakalım şöyle demesi gerekmez mi?
Ama demiyor işte...
Rejimin dibine dinamit koyma planları yaptıkları sabit olanlar elini kolunu sallaya salllaya geziyor; ama öte yandan yüksek mahkememiz hayali "rejimin altını oyma planları"nı ciddiye alıp dava konusu yapıyor.
Diyeceksiniz ki, Türkiye'de darbe planlarını "hayata geçirenler" serbest dolaşıyor; serbest dolaşmak ne kelime, ülkenin bütün elitlerini doğum günü partisine toplayıp "Happy Birthday" şarkısı söyletiyor; teşebbüs halinde kalanlara bir şey yapılmamış, çok mu? Siz de haklısınız, ama insan yaşadığı ülkede hukuksuzluğun adet olmasını kanıksayamıyor bir türlü; her seferinde bir umut; acaba bu defa farklı olur mu, diye bekliyor. Aslında, bütün bu yaşadıklarımızın ortaya koyduğu gerçek şu ki, bu mesele hukukçuları aşan bir mesele...
Tek başlarına kahraman savcıların ya da yargıçların yapabileceği türden bir iş değil; çünkü karşıda direnen koskoca bir müesses nizam -kurulu düzen var. Zaten eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu da "Ergenekon'un sonu da Şemdinli gibi olur" derken bu kurulu düzenin direncine güveniyor. Ayrıca bu mesele tek başına hükümetin de altından kalkabileceği bir mesele de değil.
Ak Parti'den, 80 yıldır kökleşmiş, gelenekselleşmiş ve işin kötüsü birçok yönüyle halkın ciddi bir kesimi tarafından desteklenen bir devlet yapısını tek başına ters yüz etmesini beklemek de haksızlık... Bu ancak büyük bir güçler koalisyonunun altından kalkabileceği ağırlıkta büyük bir proje... "Büyük güçler" dediğimizde, elbette en belirleyici olarak toplumsal muhalefeti kastediyoruz. Siyasi partileriyle, sivil toplum kuruluşları, basınıyla topyekun bir demokratik cepheyi kastediyoruz.
Ama bir de -toplumsal muhalefetin gücünden yakından etkilense de başka faktörlere de bağlı olan- devlet içindeki çeşitli güçler var. Galiba bizler bir süre daha; yaygın tabiriyle "devletin ortak aklının" devreye girmesini, "müessses nizam"ın sahipleri içinden güçlü bir grubun ortaya çıkıp "yeter artık bu kadar, bu gidişle son Türk devletini başkaları değil, siz yıkacaksınız" diye tavır koymasını bekleyeceğiz.
Ama eğer eski MİT Müsteşar yardımcısı Cevat Öneş haklıysa, bunun için fazla beklememize de gerek kalmayacak. Bakın Radikal'deki yazısında ne diyor Sayın Öneş: " Darbe teşebbüslerinden Cumhuriyet tarihinin AB gibi en önemli medeniyet projesinin öldürülmesine; rahip Santoro'dan Hrant Dink'e, Malatya katliamına uzanan, aydınlarımızı tecrit etmek isteyen, provokasyonlar düzenleyebilen bir zihniyet yapısını, gerici/çıkarcı bir kirli dokuyu sorgulayıp mahkûm edebilmeliyiz, devlet olarak mahkûm edebilecek güçteyiz.
Sivil, askerî kurumsal yapılarımız, Cumhuriyetimiz'in kuruluş felsefesine uygun şekilde korunabilen temel yapıları içindeki çürük elmaların ayıklanmasında, devletin korunması refleksini göstererek, çıkar hesabı içinde olanların tuzağına düşmeyecek derecede bilgiye/ tecrübeye sahiptir." (14 Nisan 2008) Umalım ki, Cevat Öneş haklı olsun...
Bugün gazetesi
YAZIYA YORUM KAT