Devlet Suriyelilere 40 milyar dolar harcadı mı?
Yardım kuruluşlarının ve bireylerin gönüllü desteklerini de Suriyelilere yapılan devlet harcamalarıyla birlikte alarak, sanki devlet bütçesinden bir anda devasa bir para aktarılmış imajı doğurmaya çalışanlara imkan tanınıyor.
Mülteciler üzerine araştırmaları olan Prof. Dr. Bekir Berat Özipek konu üzerine şu açıklamaları yaptı:
“Siyasetin gündeminden düşmeyen bir konu bu. Orman yangınında bile söz bir şekilde ona getiriliyor. Bu yüzden de siyasi gündemlerin ötesine geçerek, serinkanlı biçimde ele almak gerek.
Kısaca söylemek gerekirse, hayır, devlet kasasından sığınmacılar için kırk milyar dolar çıkmadı, devlet bu kadar para harcamadı. Ama evet, 40 milyar dolarlık bir maliyetten söz etmek mümkün olabilir.
Bu soruyu, harcama ile maliyet arasındaki farka, bölünebilir olan ve olmayan kamu hizmetlerine, devletin ve sivil toplumun üstlendiklerine ve muhasebeleştirmenin niteliğine bağlı olarak iki şekilde cevaplamak mümkün.
Açıklayalım:
AFAD, 2015 itibarıyla Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yaptığı harcamayı 5,2 milyar dolar olarak açıklamıştı. Küresel İnsani Yardım 2019 raporuna göre ise 8.339 milyar dolar. TBMM’nin Göç ve Uyum 2018 Raporu OECD’nin çıkarmış olduğu kişi başına maliyeti esas alarak, bu rakamı 19,2 milyar olarak hesaplıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 milyar dolardan söz ediyor.
Bu durumda rakamlar arasındaki farklılığı nasıl açıklamalı?
TBMM’nin Göç ve Uyum 2018 Raporu, sığınmacılar için yapılan harcamaların, ilki faturalı doğrudan, diğeri ise hizmet vermek için tahsis edilen dolaylı hizmetlerden kaynaklandığını belirtiyor. Dolaylı harcamalara altyapı hizmetlerinden Suriyelilerin faydalanması örnek veriliyor.
Rakamlar arasındaki dramatik farklılık, hesaplama yöntemindeki farklılıktan da kaynaklanıyor.
Örneğin OECD bir öğrencinin kişi başına yıllık eğitim harcamasını 3 bin dolar olarak belirliyor. Dolayısıyla eğitim için yapılan harcama, eğitim çağındaki 600 bin Suriyeli çocuk temel alınarak 3.000 dolardan, dört yıllık bazda ortalama 7,2 milyar dolar sanılıyor. Ancak bu rakamlar, dünya ölçeğinde bir ortalama verse bile, Türkiye için oldukça yüksek. Devletin T.C vatandaşlarına yönelik eğitim harcamalarını da bu rakam üzerinden hesaplamaya kalkacak olursak, ülke bütçesinin karşılayamayacağı devasa rakamlara ulaşırız; ki bu da söz konusu harcamaların Türkiye gerçeği ışığında yeniden hesaplanmasını gerektiriyor.
Öte yandan Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok kurum, sığınmacılara yönelik harcamaları sadece devletlerin doğrudan harcamalarına dayalı faturalardan hareketle hesaplamıyor; aynı zamanda dolaylı harcamaları da hesaba katıyor.
Devletlerin harcamalarının yanında, sivil toplumun insani, dini veya hayır amaçlı gönüllü çalışmalarını; maddi yardım, erzak, giyecek, konut, sağlık, eğitim ve uyum amaçlı çok boyutlu dayanışma faaliyetlerini de bu maliyetin içinde bir şekilde muhasebeleştiriyor. Böylece, sığınmacılara o ülkenin yardımı ile ilgili yaklaşık bir hesap çıkarıyor.
Bu hesaplama biçimi, toplumu ve devletiyle bir ülkenin sığınmacılara yönelik yardımlarını, devletin onlara güvenli bir ortam oluşturması dahil, bir bütün olarak ortaya koyma çabasını yansıtması bakımından önemli olabilir. Ancak en az iki konuda sorunlu görünüyor.
Birincisi, ölçülebilir olanı (doğrudan yardım), az ölçülebilir olanı (dolaylı yardım) ve ölçülebilir olmayanı (gönüllü yardım) aynı hesabın içinde değerlendiriyor. Bir anlamda “elmalarla armutları” aynı kefede tartmış oluyor ve bu yönüyle sübjektif bir nitelik taşıyor.
İkincisi, bireylerin gönüllü desteklerini de sığınmacılara yapılan devlet harcamalarıyla birlikte alarak, sanki devlet bütçesinden bir anda devasa bir para aktarılmış imajı doğuruyor ve ayrımcı ön yargıyı körüklemeye hizmet ediyor. Devlet destekleri ile ilgili tartışmalar, seçim dönemleri başta olmak üzere, sürekli gündem konusu oluyor.
Yetkililer, dolaylı desteklerle sivil toplumun gönüllü faaliyetlerini de içeren bu büyük rakamın iç siyasette araçsallaştırıldığını gördükleri hâlde neden 40 milyar rakamında ısrar ediyorlar? Çünkü dünyadan daha fazla destek almak için, Türkiye’nin üstlendiği maliyetin büyüklüğünün altını çizmek istiyorlar.
Öyle veya böyle, iktidarın “Suriyelilere 40 milyar dolar harcandı” söylemini açıklığa kavuşturması, bunun “harcama” değil “maliyet” olduğunu izah etmesi, sivil toplumu anmadan böyle bir rakamdan söz etmemesi, muhalefetin de devletten daha fazla maddi destek bekleyen toplum kesimlerini sığınmacılara karşı kışkırtacak söylemlerden vazgeçmesi doğru olur.“
HABERE YORUM KAT