DEVA Partisi'nin aklı neden bu kadar karışık?
Ali Karahasanoğlu, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen'in başörtüsü hakkındaki açıklamalarını değerlendiriyor.
Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
DEVA sözü verdiler, zehir akıtıyorlar!
Biz Deva Partisi’ni de, Ali Babacan’ı da..
Gelecek Partisi’ni de, Ahmet Davutoğlu’nu da..
Temel Karamollaoğlu’nu da, Saadet Partisine de biliyorduk da..
Habertürk’ünden soldan çarklı televizyonlarına, gazetelerine kadar birçoğu, bunları şişire şişire, yere göğe sığdıramıyorlardı..
Son örneğimiz DEVA Partili mi desem.. yoksa yıllarca Kürt insanlarımızı ikinci sınıf insan yerine koyan CHP listesinden milletvekili adayı olmayı gururuna yedirebilen mi diyeyim..
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, başörtü konusunda konuşmuş..
Bu muhterem, seçim öncesi Habertürk’e çıkar, ordaki CHP’nin %60 oyla seçimi kazanacağını iddia eden soytarıların karşısında, Tayyip Erdoğan dönemini nasıl kapatacaklarını anlatırken, “Emin bey, ne kadar güzel konuşuyorsunuz. Konulara ne kadar vakıfsınız. Ay şaşırdık kaldık” sahte övünçleri ile kendisini Kaf Dağının tepesinde sanıyordu..
Halktv ekranlarına çıktığında, “Ay Emin bey, siz önceki tarihlerde AK Parti’de imişsiniz. Biz sizi hiç böyle bilmiyorduk. Ne güzel anlatıyorsunuz” şakşaklarına, ayağının altına konulan yükseltme rampalarını görmezden gelerek, “Evet, ben AK Parti’de idim. Ayrıldık. Şimdi AK Parti çözülme sürecine girdi” modunda, havalar basıyordu..
14 Mayıs seçimlerinde, AK Parti’den ayrılanlar, Kaf Dağının tepesinde mi, yoksa eteklerine bile gelememişler mi, gördük..
Boyları uzun görünsün diye, solcusundan ırkçısına, ateistinden Kürt düşmanına kadar Tayyip Erdoğan karşıtlarının hepsinin ayaklarının altına neler koyduğunu, 14 Mayıs akşamı gördük..
14 Mayıs’ta açılan sandıklardan ders çıkarmalarını beklerken, onlar hâlâ seçim öncesindeki eski söylemlerinde devam ediyorlar.. AK Parti ne diyorsa, onun tersini savunuyorlar.
Bir yıl kadar önce idi.. TBMM yeni yasama yılına girerken, CHP Genel Başkanı, “başörtü serbestiyetini, kanuni düzenleme ile güvenceye kavuşturalım” demişti.
Başörtü 10 yıldır Türkiye’de serbest..
Fiilen serbest..
“Nefes almak haktır” diye bir düzenleme olmadığı gibi, “başörtü serbesttir” diye bir düzenleme de olmadan başörtü serbest..
Ama, kanuni güvence olursa, kötü mü olur.
Türkiye’yi tanımayanlar için, cevap basit: “Niye kötü olsun ki?!”
Oysa, kanunların Anayasa Mahkemesi tarafından, döneme, sürece göre nasıl iptal edildiğini bilenler, ilk fırsatta bu kanuni düzenleme TBMM’den geçse bile iptal edilebilineceğini ve o iptal kararının gerekçesinin de, başörtüyü Türkiye’de nasıl tekrar yasak hale getirecek gelişmelere yol açabileceğini çok iyi biliyor..
Bunun için, AK Parti pratik bir karşı cevap verdi: “Kanuni düzenleme yerine, anayasa değişikliği yapalım. Böylece Anayasa Mahkemesi’nin iptal imkanı da kalmasın.”
Bu karşı cevaba, CHP, HDP, İyi Parti karşı çıktı.. Saadet Partisi’nin tek milletvekili Abdülkadir Karaduman teklife imza attı. Ama sonrasında milletvekili adayı gösterilmeyerek, cezalandırıldı..
“Eşleri başörtülü olan DEVA ve Gelecek Partisi’nin genel başkanlarının bu konuda net tavırları ne oldu” diye soracak olursanız, hiç kimse, “Anayasal düzenlemeye destek verdiler” diyemez..
CHP ile yaptıkları ittifak, bunu gerektiriyordu..
Öyle davrandılar.
Seçim süreci bitti.
Şimdi DEVA Partili M. Emin Ekmen, kadınların en temel haklarından birisi olan başını örtme hakkı için, bakın ne demiş:
“AK Parti, başörtüsü teklifini sadeleştirip doğru bir yerden kurgularsa destek verebiliriz.”
“Oha” mı diyelim..
“Vicdansızlık” mı diyelim?
“Bundan daha zalim kim olabilir” mi diyelim?
Bir temel hak, fiili olarak engellenmek istenip, yıllarca süren zulüme konu olmuş.
Şimdi sorun fiilen çözülmüş..
Hukuken de çözülmesi için adım atılmak isteniyor.
Dindar söylemlerle karşımıza çıkan DEVA Partili M. Emin Ekmen, “bu konu anayasal güvenceye kavuşturulsun da, ne olursa olsun” diyeceğine..
Maraza çıkarmak için, bahaneler üretmeye başlıyor:
“Şu ana kadar partiler arasında anayasa değişikliğine ilişkin bir görüşme yapılmış değil” diyor..
Ben de kahkahalarla kendisine gülüyorum..
“Sizin cumhurbaşkanı adayınız Kemal Kılıçdaroğlu, size sormadan, üç bakanlığı Ümit Özdağ’a verdi de, sizin haberiniz olmadı.. Şimdi bu konuda bir görüşme var mı-yok mu, nereden bileceksin, Emin bey” diyeceğim ve kahkahalar eşliğinde sormaya devam edeceğim.
Şirin Payzın’ların, Kübra Par’ların, “çok akıllı, çok ilkeli” açıklamalar yaptığı övgüleri ile şişirildikçe şişirilen Emin bey, bir paragraflık konuşmada, taban tabana zıt iki farklı söyleme imza atıyor..
Emin bey, “Biz bu konuyu ortada bir metin olmadığı için, yetkili kurullarımızda ele almadık. Önce metni görmek gerekiyor” diyor..
Hemen devamında ise, “Bir önceki dönem getirilen metin, anayasa yazımı açısından eksiklikler içeriyordu” diyor.
Hani görüşmemiştiniz!..
Hani bu konuda zaten bir metin de yoktu!..
Metin var.
Ve sizin o metin hakkında görüşünüz de var..
Ama, nasıl oluyorsa, bu görüşünüz, yetkili kurullarda bir karar alınmadan açıklanabiliyor..
Seçim öncesinde, Şirin Payzın, Kübra Par, sizi “çok akıllı. Konulara çok vakıf bir hukukçu” olarak öve öve bitiremeyebilir, Emin bey..
Buyrun, “Başörtü ile ilgili metin yok” ifadenizi, önceki dönem TBMM komisyonlarında, ittifak yaptığınız partilerin red oyu verdiği metnin varlığı karşısında nasıl açıklayacaksanız, buyrun açıklayın..
“Metin olmadığı için, yetkili kurullarımızda görüşmedik” sözünüzün de izahını, “metin, anayasa yazımı açısından eksiklikler içeriyordu” ile birlikte bir izah edin..
Ve en önemlisi, “anayasa yazımı” ne demek, Emin bey?
Anayasa’nın bugünkü yazım şekli çok güzel de, darbecilerin yazdıkları anayasanın başörtü ile ilgili maddeyle kirleneceğini mi söylüyorsunuz!?
“Anayasa yazımı” açısından eksiklik ne olabilir?
Tam da yasakçıların, laikçi zorbaların söylemleri ile ipuçlarını veriyor, Emin bey.
“Anayasa dediğimiz metinler, kısa ve öz şekilde kaleme alınır. Lakin getirilen metin iki paragraflık uzun bir metindi.”
Nur Serter’den Süheyl Batum’a, Sabih Kanadoğlu’na kadar başörtü yasakçısı kim var ise, hepsinin söylemi budur..
“Anayasalar kısa ve öz metinlerdir..”
Devamını tahmin edebilirsiniz..
“Kısa ve öz metinlerde, ayrıntılar yer almaz. Kadınların kıyafetleri hiç yer almaz.”
Boşluk bırakırlar..
Sonra, o boşluğu.. Laikçi zorbalar, “laiklik, başörtüyü zaten yasaklar” diyerek doldurmaya kalkar..
...
HABERE YORUM KAT