Derin iktidar ve görünen muhalefet
Türkiye kuruluşundan beri derin bir parti tarafından yönetiliyor.. CHP bütün zamanların tek iktidar partisidir.. Darbeler CHP’yi görünür kılsa da sonra yeniden görünmez oluyor ve iktidar gücünü koruyor..
CHP hiçbir zaman halkın oyu ile iktidar olmadı. Olamadı.. Ancak açık oy, gizli tasnifle, tek parti döneminin zorunlu ve tek iktidar partisi idi.. Onun dışında ancak darbe dönemlerinde süngülerin gölgesinde görünen bir iktidarın ortağı olabildi.. CHP müzmin bir muhalefet partisidir. Görünen o ki, bu bundan sonra da hep böyle kalacak. CHP bir bakıma derin gerçeğin görünen yüzüdür.. O müzmin bir muhalefet partisi olsa da her zaman siyaset üzerinde belirleyici bir rol üslenmiştir. Bu belirleyici rolü tehlikeye girdiği zaman da darbe olmuştur..
CHP’nin, tutuklanan Ergenekon sanığının yeniden serbest bırakılması karşısında takındığı tavır bu rolü ile ilgili misyonunu gösterecek bir işaret olarak görülebilir..
Baykal’ın Ergenekon’un avukatlığına soyunması boşuna değil..
Bu anayasa devam ettiği sürece de CHP’nin derin iktidarı devam edecektir..
Anayasa krizi aşıldıktan sonra CHP tartışmanın odağındaki parti olacaktır.. CHP’nin sistem içindeki imtiyazlı konumu sona erecektir.
19. yy. sonunda oluşan kavram ve kurumlarla 21. yüzyılı açıklamak mümkün değildir..
CHP, İttihat Terakki’nin devamı olan bir harekettir.. Kurtuluş Savaşı’nı veren ve devleti kuran bir parti filan değil.. Kurtuluş Savaşı’nı veren meclis 1. Meclis’ti. O da Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın devamıdır. Hacı-hoca takımından oluşmaktaydı ve bir Cuma günü dini bir merasimle görevine başlamıştır. Asıl maksatları da hilafeti ihya idi.. “Millet” Anasırı İslamiye’nin bütün unsurlarından oluşmaktaydı. Devleti kuran da oydu. CHP 2. Meclis döneminde İttihat Terakki’nin devamı olan bir kadronun eseridir ve bir darbe ile yönetimi ele geçirmiştir..
Kesinlikle CHP’nin adının değişmesi gerekir.. 6 Ok’un Anayasa’dan çıkartılması gerekir.. CHP’nin ayrıcalıklı konumunun sona erdirilmesi ve İş Bankası ile olan bağının koparılması gerekir..
CHP ve askerin sistem içindeki rolü ve yeri yeniden düzenlenmeden demokrasiden sözetmek hayal! Bana kalırsa, askerlerin adli yargıda yargılanıp yargılanmayacağından önce, askerin yürütme içindeki hiyerarşisinin yeniden düzenlenmesi gerekir..
Adli yargı, YAŞ’ın yargı denetimi dışında kalması, MGK’nın yeniden tanzimi, vicdani red, TSK’nın denetimi, EMASYA gibi konuların yeniden düzenlenmesi gerek..
Bunlar olmadan Türkiye’nin AB üyeliği, insan hakları, hukuk devleti hayal. Bu haliyle Türkiye yarı askeri bir yönetimle yönetilmektedir.. ETÖ olayı bu gerçeği bütün çıplaklığı ile bir kez daha ortaya çıkartmıştır..
Bu gün tartışılan yasa değişikliğinin arkasındaki asıl endişe bu gündemle ilgili..
Askerlerin bu günkü tartışma gündemi ve uslubu, 28 Şubat’tan bu güne köprünün altından çok sular aktığını gösteriyor..
CHP bu saatten sonra geri adım da atamaz, ileri adım da atamaz.
Asker ve CHP arasında aslında bir kader birliği var.. İki çevre de aynı korkuyu ve aynı umudu taşıyorlar.. Kader onları bir araya gelmeye zorluyor, ama bu birliktelik, her kanat için de bir talihsizliğe dönüşüyor.
Bir araya gelseler de, birbirlerinden uzaklaşsalar da sonuçta bu işten her iki taraf zarar görüyor.
O zaman AK Parti’ye düşen bir şekilde bu tür tartışmalarla bir gündem oluşturmak..
CHP’liler açısından durum, yolda muz kabuğu gören adamın “Eyvah düşeceğim” demesine benziyor.. AK Partililer demokrasi oltasını siyaset denizine attığında CHP’lilerin hemen sazan gibi atlayacaklarından kuşku yok. Darbelerin, Sivas’ın, Başbağlar’ın derin kodları CHP’nin “karanlık odaları”nda gizli.
Bugün birilerinin kripto yasaların bir kelimesine dokundurtmama konusundaki hassasiyetlerinin arkasında derin bir takım korkulara dayalı derin hesaplar var.. Bu konudaki hassasiyetleri, bundan sonraki taleplerin önünü almaya yönelik.
3. Ergenekon iddianamesinde Sivas dosyasının yeniden açılacak olması da, birilerinin paniklemesine yol açmış gibi gözüküyor..
Bana kalırsa Sivas ve Başbağlar aynı çetenin işi.. Başbağlar’ın katilleri de, Sivas’ın asıl katilleri de bana kalırsa aramızda dolaşıyor.. Bu kirli bir oyundu.. Her iki olayda da cevabını arayan bir çok soru bulunmaktadır. Erdal İnönü de, dönemin valisi ve jandarma komutanı da derin gerçekle ilgili bilgi sahibidirler..
Bu konunun toplumda bu yıl daha fazla ilgi görmesinin asıl sebebi de toplumdaki derin şüpheden kaynaklanmaktadır..
Merak ediyorum, bu konuda gerçek ortaya çıktığında Baykal ne diyecek, ne yapacak?
Ergenekon Türkiye’nin derin gerçeği üzerine örtülmeye çalışılan tarihi motiflerle süslü bir ‘şal’a benziyor.
Birilerinin “Ergenekon Terör Örgütü” denmesi konusundaki hassasiyetlerini anlamak zor. Aslında onlara sormak; lazım “Hizbullah” davasında bu ad konusunda aynı hassasiyet gösterilmedi o zaman. Mübaşirler, “Sanık Ali” ya da “Fatih” diye de çağırmamalı mı aynı mantığa göre.. Sahtekarın adı “Salih Dürüst” ise ne olacak? Ergenekon’un avukatlığına soyunanlar komik durumlara düşmüyorlar mı bu yaklaşımları ile sizce..
Hani ille de ETÖ’yü zihinlerde meşrulaştırılacak ya.. “Dava sonuçlanana kadar sanık suçsuz kabul edilir” hükmü, ceza uygulanması ile ilgili. Yoksa, “şüpheli” durumdadır..
Şu yargıdan adam kaçırma olayları, CHP’nin 1 trilyon davasından izlenen yol, kim kimdir, bize gösteriyor..
Bundan sonraki gelişmeler daha heyecan verici olacak. Bunlar korku ve panik içinde dünkü tetikçilerini ortadan kaldırmak için düğmeye basmış olmasınlar sakın..
Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT