Depremzedelerle dayanışma içinde olmalıyız!
Ersin Çelik deprem bölgesinde sıkıntılar devam ederken depremzedelerin göç ettikleri yerlerde desteğe muhtaç olduklarını ifade ediyor.
Ersin Çelik / Yeni Şafak
Neler yapmalıyız?
Deprem felaketinin hemen sonrasında neler yapılmaması gerektiğini bazı muhalefet liderleri ve yine bazı partililer yeterince gösterdi. Ancak, şimdi neler yapılması gerektiğine dair epeyce kafa yormak gerekiyor.
Yıkımın boyutu çok büyük. Bu depremin yaralarını sarmak hiç de kolay olmayacak. Haliyle önce arama kurtarma çalışmaları tamamlanacak. Sonra enkazlar kaldırılacak ve bu işlem belki de aylarca sürecek. Bir taraftan da şehirlerin yeniden inşa edilmesine başlanacak. Tüm bunlar bir plan çerçevesinde ilerleyecektir. Gördüğüm kadarıyla ilk şok atlatıldı.
Ancak birbirine komşu şehirleri vuran depremin felaketzedeleri için uzun süreli planlar yapılması gerekiyor. Toplamda 13,5 milyonluk bir nüfusu etkiledi. Henüz rakamlar net değil ama bu nüfusun çok büyük bir kısmı evlerinden yurtlarından oldular. Şehirlerden akın akın göç var. Bu akın, arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarıyla paralel ilerliyor. Depremzedelerin büyük bir kısmı enkaz başlarında yakınlarının çıkarılmasını bekliyor. Sonra da ya çadır kentlere gidiyorlar ya da yaşadıkları şehri terk ediyorlar.
Ülkede kış geç başladı, bölgede soğuk ve karlı havalar şubat, mart ve nisan aylarına kadar sürüyor. Yani önümüzdeki üç ay soğuk geçecek. Bu nedenle, çadır kentler ilk etapta acil barınma ihtiyacını giderse de uzun süre yaşanması pek mümkün değil. Bu durumda “Ne yapılmalı?” sorusunun ilk yanıtını Kredi Yurtlar Kurumu verdi. Ülke genelindeki tüm yükseköğretim yurtları depremzedelere tahsis edildi. Bunun için de üniversitelerde uzaktan eğitime geçildi. Sadece KYK’nın yurt kapasitesi 850 bin kişi. Özel yurtlar ve pansiyonlar da eklenirse bir milyondan fazla insanın kalabileceği, düzenli tertipli ve otel konforunda yaşam alanları hazırda bekliyor. Tabii ki bir evin yerini asla tutmaz ama acil barınma ihtiyacı için en hazır yerler şu anda yurtlar. Ben açıkçası devletin bu refleksini çok yerinde buldum.
Şu süreçte “Ne yapılmalı” sorusunun devlet tarafındaki yanıtlarının peşine düşmeyeceğim. Yapılanlar ortada. Burada kusur aramak ve tespit edilen aksaklıklar üzerinden siyaset yapmak da etik değil. Aksaklıklar yok diyemeyiz. Olanlar giderilir, kimse de hatada ısrar edemez. Ancak sosyal medyada öyle yorumlar yapılıyor ki; tüm kamuoyu deprem felaketinin bin kilometre uzağından ve sıcak bir odadan atılmış Tweet’in etkisi altında kalıyor.
Artık bunları bir kenara bırakmamız gerekiyor. Deprem sonrası uzun bir süreç olacak. Binaların enkazı kalkacak ama “depremzedelerin psikolojik enkazını kaldırmak” gibi bir sosyal sorumluluk süreci başlayacak. Yani sadece depremzedelerin değil tüm ülke ve tüm halkın bizzat müdahil olması gereken bir döneme giriyoruz. Bunun için evvela sosyal medyanın dışına çıkmamız ve kafamızı kaldırmamız gerekiyor.
AFAD’ın afet sahasını koordine ettiği gibi depremzedelerin sosyal yaşamının da organize edilmesi gerekiyor. Bunun için de sadece depremzedelere yönelik çalışmalar yapacak yeni sivil toplum kuruluşları ve sivil platformlar oluşturulabilir. Mevcut sivil toplum kuruluşlarının tecrübelerinden, farklı organizasyonlarından da faydalanılarak özellikle de yetim çocukları, kadınları ve gençleri merkezine alan yeni çalışmalar yapmalıyız.
Depremin ilk anından itibaren felaket bölgesine gıda ve çeşitli yardım malzemelerini ulaştırmak için başlatılan seferberliği, şehirlerinden tahliye edilen depremzedelerin günlük yaşamlarına kaydırmalıyız artık. Banka hesaplarına para yatırmak, yardım kolileri hazırlamak, depremzedeler için başlatılan kampanyalara maddi manevi katılım sağlamak çok hayati, Allah herkesten razı olsun.
Ancak bu uzun iyileşme sürecinde uzaktan yardımda bulunmanın dışında göz göze geleceğimiz, sarılacağımız, oturup derdine ortak olacağımız ortamlar oluşturmamız bizi de iyileştirecektir. Yurtlarda barınacak olan depremzedelere organize olmuş gruplar halinde desteğe gidilebilir mesela. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bölge halkına psikolojik destek şart. Birçok derneğin bu konuda çalışma başlattığını görmek sevindirici. Çocuklara terapi çadırları kuran çocuk gelişimciler var, detay gibi görünen her çalışma hayati öneme sahip. Acılarını hafifletmek, yaralarını sarmak için acil yardım sınıfına girmeyen belki daha önce aklımıza bile gelmeyen ihtiyaçlar olduğunu yaşayıp gördükçe öğreneceğiz.
Bu uzun süreli ve hassas yaklaşım sonucunda elimizin ulaşabileceği hedefleri belirleyip en azından bir süreliğine hayatımızın bir parçası haline gelecek bir gönüllük sürecini göze alarak yola çıktığımızda Allah’ın izniyle çok güzel sonuçlar alacağımıza yürekten inanıyorum.
HABERE YORUM KAT