Deprem bölgesinde vaziyet ne?
Ersin Çelik, Malatya'da çalışmaları ve şehrin son halini değerlendiriyor.
Ersin Çelik / Yeni Şafak
‘Yıkılmayı bekleyen’ şehrin ıssız sokakları
Sivas Caddesi’nde yürürken dimdik ayakta duran fakat kolonları patlamış, duvarları yıkılmış binalara uzun uzun baktım. Bir an kendimi Kuzey Kıbrıs’taki Kapalı Maraş bölgesinde yürüyormuş gibi hissettim. Ansızın terk edilmiş dev binalar… Camları-çerçeveleri kırılmış, rüzgârın perdelerini dışarıya savurduğu hayalet evler…
Meydana yaklaşırken, sıra sıra dizilmiş ve açık üç konteyner marketi görene kadar daha önce çok kez geldiğim, yollarını adımladığım Malatya’da değil de geçmişte bir zamanda ve hiç görmediğim farklı bir şehirde yürüyormuş gibiydim.
Yıkılmamış lakin içleri viran olmuş evlerin şehri Malatya…
Depremin üzerinden 130 gün geçti.
Hâlâ felaketin boyutlarını anlatmak için kelimeler yetmiyor. 6 Şubat depremlerinin vurduğu şehirleri birbirinden ayırt etmek mümkün değil. Özellikle de Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay ve Malatya’yı. Ancak Malatya’da farklı bir durum var. Uzaktan bakınca sanki çok az hasar görmüş, çok fazla yıkım olmamış, binaların, mahallelerin, semtlerin ayakta olduğu bir şehir görüntüsü veriyor Malatya. Ancak sokaklarını dolaşınca manzara değişiyor.
Devasa apartmanların ölüm sessizliğinde yürüdüm meydanlara çıkan caddeleri.
Şehrin ayakta kalan görüntüsüne aldananları ise “Bu şehirde deprem oldu, Malatya içten içe yıkıldı” dercesine öyle yerinde duran Yeni (Teze) Cami’nin enkazı ve yarım minareleri ikna ediyor. Malatyalılar en çok da bu “yıkılmamış gibi görünen” hallerinden dertliler.
Kamuoyunun görüntüye aldandığını ve şehirlerinin depremi hafif atlattığı kanısının oluştuğunu düşünüyorlar.
Oysa resmi rakamlara göre Malatya’da yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı 43 bin bina var.
Yaklaşık 7 bin binanın enkazı kaldırılmış.
Yani, dışardan bakınca hiçbir şey olmamış gibi görünen 35 bin bina daha yıkılıp, enkazı kaldırılacak.
Malatya’nın genel görünümü işte o yıkımlar bitince ortaya çıkacak.
Üzerindeki ağır hasarlı binaların kontrollü yıkıldığı İnönü Caddesi üzerine dükkânını yeniden kuran Terzi Celal ile sohbet ettim biraz. Yaklaşık 40 yıl İstanbul’da terzilik yapmış. Son yıllarda ise memleketine dönmüş. “Depremden sonra ‘Malatya’da durulmaz, çık gel’ diyenler çok oldu. Ancak bırakamadım. Hanımla yeniden başladık. Zaten gidenler de dönmeye başladı” dedi.
Gidenlerin döndüğü gözle görülüyor. Şehirde hareketlilik var. Şehrin markası sayılabilecek LC Waikiki, iki hafta önce yeniden açılmış ve hem çarşıya hareketlilik getirmiş hem de esnafa moral olmuş. Aynı şekilde Kanal Boyu’ndaki Dondurmacı Abdullah Usta’nın eskisi gibi hizmet vermesi de caddeyi eski günlerine döndürmüş ve diğer esnafa cesaret vermiş.
Malatya, kendi ekonomisiyle var olan şehirlerden. Geçim kaynağı kayısı. Ticaretin kalbinin attığı Şire Pazarı ise tamamen yıkılmış. Malatya’ya yolu düşenlerin mutlaka uğradığı Altınkayısı Sokağı’ndaki dükkânlar artık yok. Ancak yollar yine Şire Pazarı’nın olduğu yere çıkıyor.
Esnafın bir kısmı kendi imkânlarıyla tezgâhlarını açmaya başlamışlar.
Pazar tezgâhı gibi dursalar da aslında eski dükkânlarının olduğu yerde ekmek paralarını kazanmanın derdine düşmüşler. Bağdatlılar Kuruyemiş’e girdim. Hem kayısı aldım hem konuştuk. Malatya’da kiminle konuşsam önce şükür ediyor, sonra da varsa şikâyetleri, dertleri anlatıyor.
Depremin vurduğu bir şehirde dertsiz, sorunsuz insan olmaz zaten.
Kayısıyı bu sene hem don vurmuş hem de yağmurdan dolayı dalında çürümüş. Konuştuğum esnaf fiyatların çok arttığını söyledi. Bu arada şehir dışına kargoyla sipariş göndermeye başlamışlar. Malatya kayısısı isteyenler ellerini çabuk tutsunlar. Stoklar önceki seneler gibi değil. Şire Pazarı esnafının tek bir beklentisi var, çarşının aynı yere kurulması ve bunun hızla yapılmasını istiyorlar. Çünkü virane de olsa Malatya’da yollar hep eski Şire Pazarına çıkıyor.
Bu arada şehre dönenlere değinelim…
Malatya’nın nüfusu depremden önce 850 bindi. Binalar oturulamaz olduğu için çok fazla göç verdi. Sayı 150 binlere kadar düşmüş.
Merkez ilçe Battalgazi’nin Belediye Başkanı Osman Güder, gidenlerin hızla geri geldiğini söyledi. İki bayram arasında 300 bine yakın Malatyalı evlerine olmasa da memleketlerine dönmüşler. Şehrin şu anki nüfusu 550 bine ulaşmış. Yaz aylarında daha da artması bekleniyor.
Çünkü Malatya’da çadırlardan konteynerlere hızla geçiş var. Şehrin yöneticileri temmuz ayı sonuna kadar çadırlarda kimsenin kalmamasını hedefliyorlar. Ben de bir konteyner kentin açılışı için şehirdeydim zaten. İlk günlerden itibaren deprem bölgesine koşan Bağcılar Belediyesi kardeş ilçe ilan ettiği Battalgazi’de 500 konteynerlik bir kent inşa etti. Bir grup gazeteci ile Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir’in davetlisiydik. Başkan’ın 8’inci gidişiymiş. “Fırsat buldukça geliyorum. Ben de artık Malatyalı oldum sayılır.
Çünkü şehri hissediyorum.
Hem dönüşümüne yardımcı olmak istiyor hem de süreçlere şahitlik ediyorum” dedi Özdemir.
Çadırlardan konteynerlere taşınan sakinlerle akşam yemeği yedik. Depremde vefat edenler için Kur’an-ı Kerim okundu, dualar edildi. Haliyle gözler yaşardı. Lakin hayat devam ediyor… Konteynere taşınmanın ne kadar mühim olduğunu ancak günlerdir çadırda yaşayanlar bilir. Şimdi geçici de olsa etrafı çevrili, kendine ait banyosu, tuvaleti olan bir yapıya geçiyor insanlar. Bu aşama bir moral aynı zamanda. Değişimin, dönüşümün habercisi. Çünkü sonrası kalıcı konutlar olacak. Binaların yapımına başlanmış ve bloklar görünmeye başlamış. Malatyalılar çalışma temposunun seçim öncesinde olduğu gibi yüksek olmasını istiyorlar. 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen yüzde 72’lik oy ise en büyük güvenceleri. Malatya halkı Erdoğan’a güveniyor. Bu konuda çok netler. Bir hususun altını ise ısrarla çiziyorlar; “
Bizi unutmasınlar. İhmal etmesinler. Malatya deprem şehri. Malatya yaralı… Bizim bir an önce ayağa kalkmamız lazım.
”
Fırsat buldukça deprem şehirlerine gidiyorum. Malatya’daki manzara çok ağır ama bunu görmek için oraya gitmek gerekiyor. Nasip olursa birkaç ay sonra yeniden gideceğim. Umarım gözle görülür bir dönüşümü görmek ve aktarmak nasip olur.
HABERE YORUM KAT