1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Denizli'de Yasin Suresi Konuşuldu
Denizlide Yasin Suresi Konuşuldu

Denizli'de Yasin Suresi Konuşuldu

Denizli'de İslim Yayma Yurdu'nda kalan Müslüman Öğrenciler Yasin suresi konulu bir seminer gerçekleştirdi.

19 Mart 2012 Pazartesi 01:32A+A-

Denizli'deki üniversiteli Müslüman gençlerin düzenlediği seminerlerin üçüncüsü, Konya’dan Ali Küçük hocanın katılımı ile gerçekleşti. İlim Yayma Cemiyeti yurdunun konferans salonunda yapılan konuşmaya, üniversite öğrencileri kadar yerel halkında katılımı yüksekti.

Ahmet Kabasakal'ın sunuculuğunu yaptığı program, İbrahim Elçin'in Kuran-ı Kerim tilaveti ile başladı. Kuran okunmasının ardından sözü, sunumunu yapmak üzere Ali Küçük aldı.

Ali Küçük Hoca, Yasin Suresi ile ilgili özetle şunları söyledi: Yasin suresi; Mekke döneminde nazil olmuş surelerdendir. Adını ilk ayetindeki " Ya sin" ifadesinden almaktadır. Yasin Suresinde dikkat çeken noktalardan biri olan, 14.ayet ile başlayan bölümde, Rabbimiz bir kavme gönderilen 3 elçiden bahsediyor. Onlar, kavimlerine "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz" dediler. Kavmi ise "Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz " dedi. Dünde bugün de insanları tanrılaştırmalarına rağmen, insandan tanrı olabileceğine inanmalarına rağmen, insanın peygamber olmasına hep itiraz etmişlerdir. Hâlbuki Allah onlara melekten bir peygamber göndermiş olsaydı, onlar şöyle diyeceklerdi: "Bir dakika arkadaş, sen kimsin? Çocukluğunu, gençliğini, olgunluk dönemini bilmiyoruz, tanımıyoruz seni. Hadi sen işine git." İçlerinden doğup büyüyen, çocukluğuna ve gençliğine şahit oldukları, " Emin" diyerek güvendikleri Hz. Peygamber’e dahi inanmayan bu insanlar, tanımadıkları bir meleğe inanırlar mı hiç. Hatta bununla kalmaz, meleklerin yiyip içmediklerini, yorulmadıklarını, günah işlemediklerini Allah'a şikayet ederler ve gene örnek almaktan kaçarlardı.

En'am suresinde geçen, Rabbimizin " Benim gücümü anlasınlar, gönderdiğim elçileri ret etmesinler" diye, anında elçi gönderdiği kavimlerin ardından bir takım belalar ve musibetler gönderiyor. Yasin Suresinde anlatılan bu topluma da bir takım musibetler gönderilmiş ki bakın ne diyorlar: " Siz bize uğursuzluk getirdiniz. " Üç peygambere diyorlar bunu. Kafirlerin bu tepkisi, tarih içerisinde hep aynı olmuştur. Başarıyı hep kendilerinden bilmişler, başarısızlıkların faturasını Müslümanlara kesmişlerdir. Şimdi de öyle değil mi? Bizim ilerlememize ayak bağı İslam’dır, bizim gerilememize sebep İslam’dır gibi ifadeler kullanmıyorlar mı? Peki bizde şöyle soralım o zaman. 90 yıldır Kuran'ın hükümlerini ret edip, bir yerlerden getirdiğiniz yasalarla toplumu yönetiyorsunuz. O zaman şu 90 yıldır kim engelledi sizi, hani aya çıkacaktınız? Hani dünya hükümdarı olacaktınız, bilimde ve irfanda ilerleyecektiniz?  ne oldu şimdi.

Peygamberler ve kafirler arasında bu kavga sürüp giderken Allah diyor ki : " Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. " Evet, bir yiğit şehrin ücra köşelerinden koşarak gelmiş ve peygamberleri korumak istemiştir. Bu demek oluyor ki peygamberler daveti yalnız merkeze yapmamış, şehrin varoş kesimlerine de dini götürmüşlerdir. Bu olay bana, Mümin suresinin atfedildiği, Musa (a.s) zamanındaki firavunun sarayında yaşayan ve Müslüman olmuş ama kimliğini açıklayamayan zatı hatırlatıyor. O zat, firavunun Musa peygamberi öldürmeye teşebbüs etmesi üzerine kimliğini açığa vurmuş, kendini ileri atarak, Musa peygambere siper olmuştur. Bu iki yiğit insan Rabbimizin izniyle, cennete girmişlerdir.

Görüldüğü gibi kafirler, içlerinde Müslüman olan bir kişiye dahi sabredememişlerdir. Çünkü bilirler ki yarın o bir, bin olacaktır. Ve yine bilirler ki toplumdaki bir Müslümanın varlığı, o toplumdaki küfrü açığa çıkaracaktır. Koskoca bir okulda bir tane örtülüye tahammül edilememesinin sebebi, diğer insanların çıplaklığını açığa çıkartacağından ötürüdür.

Bizler de bugün, yukarıda bahsettiğimiz o yiğit insanlar gibi peygamberleri korumalı, müdafaa etmeliyiz. Tabi ki maddi varlığı aramızdan ayrılmıştır, lakin ardında bıraktığı Kuran-ı Kerim'i ve sünneti korumalıyız. Bugün onu koruduğunu iddia edenlerin söyledikleri " yandım ya Resulullah, bittim ya Resulullah, aşkından bittim" gibi sözleri söyleyerek peygamberi korumuş olmayız. Onu müdafaa etmek uykusuz kalmayı gerektirir, gayreti, çabayı, öğrenmeyi ve anlatmayı gerektirir.

denizli_panel.jpg

denizli_panel2.jpg

denizli_panel3.jpg

HABERE YORUM KAT