Deniz Feneri'nde karanlık mutlaka aydınlatılmalı
Frankfurt'taki Deniz Feneri e.V. davasında Alman yargıç, "Bu benim tanık olduğum en büyük bağış dolandırıcılığıdır" diyerek bağlamış kararını...
Öyle gözüküyor.
Bazı bulgular şöyle:
Toplanan bağış 41.4 milyon euro... Bunun yaklaşık 17 milyon euro'su Türkiye'ye gönderilmiş ve 8 milyonu Deniz Feneri Derneği'ne verilmiş... Kalan 9'unun akıbeti belli değil.
Almanya'da kalan yaklaşık 24.5 milyon euro'nun 4'üne mali polis el koymuş.
Geriye kalan miktarın gemi alımı, Viyana'da yurt, bina ve arsa alımı gibi muhtelif ticari yatırımlara gittiği anlaşılıyor.
Geriye, 12.9 milyon euro gibi bir miktar kalıyor ki, nereye harcandığı bulunamıyor.
Neredeyse tüm harcamaların 'hayırseverlik'le ilgili olmadığı ortaya çıkıyor.
Hayırseverlik değilse ne?..
Nereye gitti bu paralar?..
Alman yargıç şöyle diyor:
"Deniz Feneri diye bir dernek aslında yoktu. Bu bir 'Fata Morgana'ydı(serap). Deniz Feneri gerçekte Mehmet Gürhan için,(5 yıl 10 ay hapse mahkum oldu) sermaye bulma aracıydı. Muhtemelen siyasal ve sosyal amaçlar için kullanıldı. Nakit paraları Türkiye'deki Kanal 7'ye taşıdı. Paraların nasıl kullanılacağına Türkiye'dekiler karar veriyordu. Bunlar, Almanya'daki şirketlerde de ortaklığı bulunan Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik ve belli sürelerde Zahid Akman'dı."
Deniz Feneri 1999'da kurulmuş...
Bağışlar 2002 sonrası artmış...
Alman yargıç devam ediyor:
"Perde arkasındakiler İstanbul Kanal 7'deydi. Ana sorumlular Zekeriya Karaman ve mali konularda Harun Kapıyoldaş'tı. Resmi ve fili muhasebe olmak üzere çifte muhasebe tutulması, Kanal 7 hisselerinin bedelleri ödenerek vatandaşlardan toplanması, İstanbul'da kurulu 'remote server' üzerinden muhasebe kayıtlarının tutulması, Deniz Feneri'nden amaç dışı alınan hiçbir paranın geri ödenmemesi, mali kayıtların eksik ve yanlış olması, kuryelerle nakit para taşınması, naylon fatura ve hayali makbuzlarla ödeme yapılması gibi bütün işler İstanbul'daki asıl yöneticilerin talimatıyla yapılmıştır. Talimatlar Türkiye'den geliyordu. Türkiye'deki Beyaz Holding, Kanal 7 ve diğer şirketlerdeki yapılanmanın paralel kuruluşları Almanya'da da vardı."
Alman yargıç açıklamasında, dava sırasında Türkiye'den "bilgi edinme amaçlı siyasal girişimler" olduğunu da belirtti.
Tablo vahim!
Yenir yutulur değil iddialar.
Deniz Feneri aracılığıyla Türkiye'ye gelen bunca para, amaç dışı kullanılırken hangi alanlara kanalize edildi? Alman yargıç, 'siyasal amaçlar'dan söz ediyor.
Bir başka deyişle:
Siyasetin finansmanı...
Hangi 'siyaset'in?..
Türkiye'deki Kanal 7'nin kuruluşunda, finansmanında da bu paralar gerçekten kullanıldı mı?
'Davaya hizmet!' anlayışı mı belirledi tüm harcalamaları?
Bilemiyoruz.
Ama kuşkular ciddi.
'Komplo' teorilerini geçiniz.
İddialar hakikaten vahim.
Bu çerçevede Zekeriya Karaman adı öne çıkarılıyor Alman yargısı tarafından.
Neden?..
Karaman, Kanal 7'nin Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda.
Deniz Feneri e.V davasının Alman savcısı, Zekeriya Karaman'ı "yapılanmanın başı" olarak ilan ederken ekliyor:
"Asıl failler Türkiye'de!"
Alman yargısı böyle diyor.
Şimdi top Türk yargısında!
Türkiye'deki asıl failler kimse, bir an önce ortaya çıkarılmalıdır.
Bunun gecikmeye tahammülü yok.
Başbakan Erdoğan'ın, Adalet Bakanı Şahin'in bu konuda kendilerine düşen görev ve sorumluluğun gereğini yapacaklarına inanmak istiyoruz.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT