Demokratik Şehir Gerillası
Marksist siyasal gelenek bütün ideallerini pratiğe döküp modelleme yolunu hem acil düzeyde önemsiyor hem de adrenalin düzeyi çok yüksek olan bu işi çok seviyor. Türkiye’deki sol-sosyalist geleneğin teatral düzeyde yapıp ettiklerini daha ileri ve katılımcı düzeyde PKK-HDP geleneği de icra ediyor. Türk solunun kurtarılmış mahalle ve bölgeler hastalığının Kürtçü versiyonu bilindiği üzere demokratik özerklikler ve kantonlar şeklinde tecelli ediyor.
Şemdinli ve Yüksekova’daki mücadeleye yüklenen devasa anlamlar, bu süreçte yaşanan büyük yıkımlar epeyce geride kaldı ve unutulmaya terk edildi. Şimdi benzer bir modelleme, büyük efsanelerin de membaı olarak işaretlenen Kobani, Şengal ve Cizre için pratiğe dökülüyor.
Açmaz mı, Kazanım mı?
Cizre’den ne kadar çok sonuç devşirildiğini anlamak için yoğun bir biçimde propaganda edilen noktaların şunlar olduğunu görmemek mümkün değil. 1- PKK siyasetini tayin eden kurmay kadronun silahlı mücadeledeki üstün becerisi, 2- PKK ve HDP’nin AKP Hükümetini hem yerel hem de bölgesel ilişkilerde tamamen tecrit edebilecek diplomasi ustalığı, 3- Birçok orduyu kendine hayran bırakan askeri stratejideki eşsizliği ve 4- Uluslararası güçleri arkasına takıp sürükleme hususundaki muazzam manevra kabiliyeti.
Kobani’deki gelişmelerden sonra Çözüm sürecini adeta Cizre’ye mahkûm ve mecbur tutan bir dayatmayla karşı karşıya olunduğu muhakkak. Cizre üzerinden test edilen siyasetin gücü, toplumun sabrı ve çözüm sürecinin dayanıklılığı değilse nedir? Cizre’de olup bitenlerin esasen asayiş sorununu, kamu düzenini fazlasıyla aşan bir mahiyete sahip olduğu sır değil.
Hükümetin temelde provokasyona gelmemek, kendi planını işletmek ve kapsamlı bir sonuç almak üzere bir takım tahrikleri görmezden gelmek gibi tercihte bulunduğu görülmüyor değil. Fakat PKK-HDP cephesi bu tutumu Hükümetin aczi ve açmazı olarak görüp gösterirken kendi gücü ve tartışmasız başarısı olarak lanse ediyor. Yine de çok büyük sorun değil diye bakalım. Lakin bu arada bölgede bir dönem Jitem tarafından icra edilen bütün kirli politikaların daha ağır bir biçimde PKK-HDP kadroları eliyle halka dayatılmasına karşı yapılması gerekenlerin olduğunu da unutmadan.
Bölgede ajan-provokatör aramaya, dış güçlerin müdahalesine dikkat kesilmeye hiç ama hiç hacet yok. En basit haliyle Cizre’de kazılan derin hendekler, Hüda-Par üyelerine yönelik silahlı saldırılar, Hükümet konağını veya lojmanları roketatarlarla basma eylemleri kontrolsüz veya kimliği meçhul grupların işi olabilir mi? Bölgede PKK-HDP’ye rağmen değil onların bilgisi ve onayı olmadan hareket edebilecek bir örgüt var mı? İmralı, Kandil ve HDP arasında farklılıklar veya belli noktalarda zıtlıklar olabilir, mümkündür. Fakat bu derece derin ve sürekli bir ayrışmanın sürdürülebilir olmasına hiç imkân yoktur.
Eşkıya Değil, Şehir Gerillası!
Bülent Arınç’ın “Başkasının burada yaşama hakkı yok diyen eşkıyanın sesini kesmek hükümetimizin görevidir” sözüne karşılık İstanbul’un muhtelif bölgelerinde bombalı mesajlarla karşılık veriliyor oluşu, riskin ne derece yüksek olduğunu işaretliyor. PKK’nın Cizre’den hemen herkesin elini kesmeye yönelik zorbalıklarının engellenmesi girişimi Cizre’ye en uzak şehirlere bile bombalı paket olarak döndürmeyi ‘üstlenmemek’ klasik bir örgüt refleksidir. Gerili düşürme çağrısı sözle, gerilimi ölümcül düzeyde yükseltme çağrısı ise eylemle karşılık buluyor.
PKK-HDP’nin göz önünde yapıp ettikleri her şeye rağmen bu kadar sorumsuz ve rahat kılan şeyse hiç şüphesiz Hükümeti yıpratma becerisidir. Tuhaf olansa bu yöndeki beklentilerin en saçma ve ahlaksız eylem biçimini dahi makul ve mümkün kılmasıdır. “Devlet Cizre’de güç göstersin” çağrısı beklenmesin. Ama neden bir bölge veya toplumdan “devlet zulme engel olacak mekanizmaları hukuk içinde devreye soksun” feryadı beklensin ki? Vergi salan, kimlik kontrolü yapan, mahkeme eden, silahlı baskın yapan, cinayet ve sabotajları teamül haline getiren örgütsel işleyişin insafına Cizre’yi veya başka bir bölgeyi, beldeyi, mahalleyi bırakmak ne mümkündür ne de kabul edilebilir.
Ajan, provokatör, üçüncü el, dış güçler, derin yapılar hatta paralel yapı filan gibi söylemlere kesinlikle prim verilmemelidir. Bunlar olsa olsa yan faktörler, ikincil aktörler olabilir. PKK-HDP medyası bütün bu yapıp ettiklerini rahatlıkla görüleceği üzere amasız, fakatsız sahiplenmekte ve iftihar etmektedir. Silahlı propaganda ve kurtarılmış bölge metaforu en absürt haliyle ‘fırtına gençlik’ diye takdim edilen ‘şehir gerillaları’ eliyle sürdürülmek isteniyor. Ne yazık ki, kurtarılmış bölgeler inşa etmekten önce sahip oldukları duygu ve düşüncelerin, dayattıkları siyaset ve modellerin rehabilite edilmesi gerektiğinin farkında değiller.
YAZIYA YORUM KAT