1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Demokraside kör nokta
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Demokraside kör nokta

27 Haziran 2011 Pazartesi 11:07A+A-

Geçen yazıda "Modernleşme politikalarımız partileri devletin siyaset içindeki uzantıları olarak tanımlar.

Partilerin yaslandığı kurucu felsefeler -sağ-sol, milliyetçilik, muhafazakârlık-faaliyet alanlarını ve tarzını belirleyen mevzuat yukarıdan aşağıya doğrudur, çatışmacıdır ve benmerkezcidir. Mevcut siyasî zihniyet ve mevzuatla hakikatte demokrasi olmaz. Bürokratik merkez de, halk yönetimini, halkın karar mekanizmaları ve süreçleri üzerinde etkili olmasını istemez." demiştik. Çok sayıda okuyucu, bunu açmamızı ve "nasıl bir demokrasi" olması gerektiğini soruyor.

Bir gazete köşesinde modern siyasetin en temel konusunu ele almak zor. Ancak ana hatlarına işaret edebiliriz.

Sorun, bizim siyasî tecrübemizi aşan boyutlarıyla Batılı demokrasilerin krizine işaret etmektedir. Oralarda bizdeki gibi 'bürokratik merkez' belirleyici konumda değilse, 'derin devlet', iktidar seçkinleri, lobiler, dev şirketler, medya, demokratik işleyişi derinden etkileyebilmektedirler. Bunun tipik örneği Amerikan demokrasisidir. Hiç kimse dünya imparatorluğu konumundaki bu ülkede işleyen demokrasinin halkın iradesini tam olarak yansıttığını, karar ve politikaların genel seçmenin çıkarına uygun olarak alındığını öne süremez.

Modern siyaset biçimi olan Batılı demokrasilerin en büyük numarası, birilerinin -lobilerin, iktidar seçkinlerinin, şirketlerin, silah ve petrol tüccarlarının, baskı gruplarının vs.- çıkarına uygun olanın geniş halk kitlelerine istetilmesidir. Bir parça "Cebriyeci kader-irade bakış açısı"nı yansıtan şu görüş tam da modern demokrasilerin işleyişine uygun düşmektedir. "Allah diler, kul da diler. Kul dileğinde ısrar eder, Allah kulu kendi dileğinde öyle yorar ki, sonunda Allah'ın dilediği olur." Kul dilediği şeyin gerçekleştiğini düşünür, bir bakıma kendi kaderini özgür iradesiyle seçer. Allah-insan iradesi ve işleri konusunda ayrıca derinlemesine ele alınıp kritik edilmesi gereken bu durumu Batılı demokrasilere uyguladığımızda, şu tablo ile karşılaşırız:

Seçmen bir şeyi diler, iktidar seçkinleri (iktisadî, askerî ve siyasî hegemonik zümreler, baskı ve çıkar grupları) de bir şey diler. Dileklerin gerçekleştiği sistemi kuran seçkinlerdir, arabayı dizayn eden, bir yola koyan ve güzergâhı tayin eden onlardır. İktidar seçkinlerinin hareket noktasını şu belirlemektedir: Onlar için iyi olan, ülke ve toplum için de iyidir: "Ford motor için iyi olan Amerika için de iyidir".

Bu çerçevede halka arabayı kullanacak kaptan şoför ve yol boyunca servis hizmeti verecek personelin seçimi bırakılmıştır. Hukukî mevzuat, aday belirleme yöntemleri, devasa seçim kampanyaları, propaganda teknikleri, seçim masrafları ve gösterileri sadece bu alanla ilgilidir. Belli periyotlarda tekrarlanan seçimler sonucunda direksiyonun başına kim geçerse geçsin, bilinen arabaya binilecek, belli güzergâhta yol alınacaktır. Ayrıca şoför ve personel, ister kendileri büyük bir heves ve hırsla arabayı sürmeye talip olsunlar ister asıl inisiyatifi ellerinde tutan hakim zümreler tarafından belli bir imaj üretimine tabi tutularak aday gösterilsinler, kitlelere düşen önlerine konulanı istemeleridir. Yönetime bireylerin kendilerini aday göstermesi, sistemin seçkinler lehine, halkın aleyhine olan gücünü oluşturur.

İşte modern demokrasiyi geçmişteki monarşilerden, otokrat ve mutlakiyetçi idarelerden ayıran en önemli ve aynı zamanda ayartıcı tarafı, sistem olarak seçkinler tarafından tanımlanmasına rağmen sistemi işletecek lider ve kadroların kitleler tarafından istetilmesi, bu sayede de seçmenin sahiden kendi isteğiyle yöneticisini -ve elbette siyasî sistemi- seçtiğini düşünmesidir. Süreç içinde halk kendi kaderini özgür iradesiyle seçmiştir ama ona bu kaderi empoze eden ve isteten başkasıdır, ancak bu en büyük gerçek sistemin kör noktasında saklandığı için kitleler tarafından görülmemekte, bir türlü fark edilmemektedir.

Modern demokrasilerde iktidar seçkinlerinin iradesi ile halkın muradı karşı karşıyadır. Paradoks şu ki, halk kendi iradesiyle seçkinlerin muradına hizmet eder. Tabii ki başka siyaset biçimi mümkün.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT