Demokrasi davası, demokrasi kavgası…
Dün gelen bir e-mail'le başlayalım: "Malumunuz son günlerde Ergenekon çetesi adlı terör örgütü ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle birçok emekli paşa gözaltına alınmıştır. Bunlardan birisi de Silopi'deki kayıp iki masum insanın faili olan Levent Ersöz'dür. Sizin de bildiğiniz gibi bu zat, ismi her ne kadar savcılık tutanaklarında geçse bile bir kez olsun ifade dahi vermemiştir. Aile olarak kayıplar konusunda verdiğiniz mücadeleyi çok iyi biliyoruz. Sizden ricamız, gündem böyle sıcakken Silopi kayıpları ile ilgili kamuoyu oluşturmak için bize yardımcı olmanızdır.
Av.Sedat Tanış…"
Bilmem bu isim ve bu satırlar Deniz Baykal için bir anlam ifade eder mi?
Benim için ediyor…
Sedat Tanış, 25 Ocak 2001 tarihinde Silopi Jandarma İlçe Komutanlığı'nda ortadan kaybolan HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış'ın ağabeyidir.
O tarihte Serdar'ın, HADEP üyesi Ebubekir Deniz'le birlikte jandarma karakoluna girdiklerini gören oldu, ama çıktıklarını gören olmadı.
Serdar Tanış'ın bilgisayarında bulunan Başbakanlığa yazılmış dilekçede "babasının ve kendisinin alay komutanı tarafından ölümle tehdit edildiği" ibaresi vardı.
Alay komutanı ise Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmak üzere aranan emekli tuğgeneral Levent Ersöz'dü.
Tanış, kaybolmasından bir ay önce Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı'na yazdığı, dava dosyasında yer alan o dilekçesinde bakın ne diyordu:
"Halen Silopi HADEP İlçe Başkanlığı'nı yapmaktayım. Eylül 2000 tarihinde Genel Merkez tarafından atamam yapıldığından bu yana güvenlik güçleri tarafından bu görevimden vazgeçmem için uyarılmakta ve tacize uğramaktayım. Son olarak, (…) Alay Komutanı telefonda babama, 'Serdar bugün mutlaka buraya (karakola) gelmeli. Gelmediği takdirde bir daha Şırnak topraklarına ayak basmasın. Bastığı takdirde kendisini öldüreceğim. Kime giderseniz gidin. Yerim, mekânım, rütbem bellidir' dedikten sonra telefonu kapatmıştır…"
Evet, bunlar beni ve benim gibi insanları ilgilendiriyor…
2001 Şubat'ında diğer gazeteci arkadaşlarımla Silopi ve Şırnak'ta kayıpların izinde dolaşırken de ilgilendiriyordu…
Şimdi de ilgilendiriyor…
O insanlar hâlâ kayıp…
O dönemin Alay Komutanı Levent Ersöz ise bu konuda ifade bile vermeye tenezzül etmedi, üniformasının verdiği "güç"le.
Arkasından taltif edildi.
Tuğgeneral oldu.
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un döneminde Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı'na getirildi.
Urfa Jandarma Alay Komutanı Erdal Sarızeybek, "Ya Gazi Paşa Duyarsa…" başlıklı kitabında, daire başkanı Ersöz'ün kendisinden (Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanı, başbakan ya da cumhurbaşkanına ait olduğu anlamına gelen) kozmik gizlilikte üç telefonun kayıt takibini yapmasını istediğini yazmıştı…
Bunlar Baykal'ı ilgilendirmiyor olabilir, bizi ilgilendiriyor, hem de yakından…
Şemdinli bombacılarından Veysel Ateş'in o dönemde Silopi karakolunda Levet Ersöz'ün ekibinde görevli olduğu, bilenleri ilgilendiriyor…
Ergenekon'un "bir yüzü, derin yüzü, darbeye açılan kapısı burası"dır.
Peki ne diyor Baykal?
"Toplumun saygıdeğer insanları birden gözaltına alınmıştır diyor…"
"Bu ancak darbe dönemlerinde yaşanır diyor…"
Olup bitenlere, Silopi'ye, Özden Örnek günlüklerine, tutuklu olan ya gözaltına alınan kimi isimlere bakınca, farklı bir saygıdeğerlik tanımı olduğu anlaşılıyor Baykal'ın.
Bizim tanımımız Baykal'ınkinden farklı ve hep farklı kalacak…
Baykal, "bu Ergenekon davası değil, siyasi iktidarın davasıdır…" diyor…
Velev ki olsun…
2500 sayfalık siyasi pisliği, o sayfalara sığamayacak diğer pislikleri ortadan kaldırır mı bu durum ya da bahane…
Kaldı ki keşke olsa…
Ülkedeki iktidar mücadelesi, bir demokrasi ve hukuk devleti kavgasıysa, ki öyledir, bu dava iktidarın, siyasetin, toplumun davası olmalıdır.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT