DEM ve YRP'nin 31 Mart stratejisini hükümet nasıl karşılayacak?
Burhanettin Duran, yerel seçimlerde "üçüncü yol" vurgusu ile üretilen argümanların çok sağlam zeminlerden güç almadığını vurgularken ittifakların varlığına dikkat çekiyor.
Burhanettin Duran / Sabah
Üç farklı üçüncü yol siyaseti ve DEM Parti’nin derdi
31 Mart yerel seçimlerinin en belirgin özelliklerinden birisi bazı kritik partilerin üçüncü yol arayışı oldu.
Uzun tartışmalardan sonra neticede İyi Parti, Yeniden Refah Partisi (YRP) ve DEM Parti kendi adayları ile seçime gitmede karar kıldı
Tavrını ilk netleştiren İyi Parti oldu. "Hür ve müstakil" siyaseti tercih eden Akşener, CHP'li İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarından tabanını uzaklaştırmak için çok çabaladı. İmamoğlu ve Yavaş'ı "aday olma cesareti gösterememekle ve partisinin içine operasyon yapmakla" eleştirdi. Ancak anketler bu çabasında pek de başarılı olamadığını düşündürüyor.
Eski CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 2019 ve 2023 seçimlerinde kurduğu ittifak tecrübesinin mirası üzerinde duran İmamoğlu ve Yavaş, beş yıl boyunca kurdukları menfaat dağıtım ağları ile muhalefet partilerinin örgütlerine ve seçmenlerine ulaştılar.
"Tabanda ittifakı" sağlamanın bağlarını kurdular. Bunu ne ölçüde sağlayabildiklerini ise seçim akşamı göreceğiz.
***
Mayıs 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı içerisinde yer alan YRP'nin kendi adayları ile seçime girme süreci de sancılı geçti.
Bu partinin özellikle İstanbul büyükşehir adayı çıkarması, AK Parti'ye kaybettirmeyi hedefleyen bir tercih olarak değerlendirildi.
YRP'li siyasetçilerden bazıları bu tercihi SP'nin gittiği yolun takip edilmesi olarak gördü. Cumhur İttifakı içerisindeki YRP kendisini daha fazla besleyecek bir seçmen blokunda konumlanmıştı. Buradan ayrılarak ve çok sayıda eski AK Partili ismi devşirerek kendi büyüme çizgisini farklı bir yöne çevirdi. AK Parti ve YRP arasına giren mesafenin giderek YRP aleyhine işleyeceği görüşündeyim.
***
Üçüncü yol tartışmasını en fazla yapan partilerden birisi de kuşkusuz DEM Parti oldu. Bu parti hem İstanbul ve Ankara dahil birçok şehirde kendi adaylarını çıkardı hem de İstanbul, Ankara ve Mersin gibi şehirlerde "kent uzlaşısı" yaparak bazı ilçelerde CHP lehine olacak şekilde aday çıkarmadı.
Böylece seçmenini CHP'li adaylarla DEM'li adaylar arasında bölüştürecek kendine has bir üçüncü yol izledi. Yine tüm seçim süreci boyunca dikkat çeken bir husus DEM Parti çevrelerinin ısrarla yeniden çözüm süreci ihtimalini konuşmalarıydı. Hatta Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk ve Leyla Zana bu konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhataplığı ve "Erdoğan artık çözüm sürecini dondurucudan çıkarmalı" söylemi bağlamında gündeme getirdiler. Ancak DEM Parti yönetimi ve Kandil'den gelen mesajlar CHP ile ittifakın bozulmasını istemeyen bir noktadaydı. 21 Mart'ta DEM Parti seçmenine "İradene sahip çık, kendi adayına oy ver" mesajı veren Zana bir eğilimi, Yeni Yaşam gazetesindeki "AKP-MHP'ye karşı mücadele etmeliyiz" başlıklı yazı diğer eğilimi temsil eden örneklerdi. Ya da Zana'nın, Güneydoğu'daki mitinglerde İstanbul'daki DEM Parti adayları için oy istemesi başka bir niyeti, DEM Parti İstanbul adayı Beştaş'ın İstanbul yerine Güneydoğu'da kampanya yürütmeyi seçmesi başka bir niyeti gösterdi.
***
Anlaşılan bu iki eğilim arasında kalan DEM Parti ikisini de aynı anda izleyen bir siyaset yürüttü: Hem AK Parti'ye kaybettirmek için CHP ile birlikte hareket etti hem de seçmenini kaybetmemek için kendi parti siyasetini güttü. Bu arada 1 Nisan sonrasında siyasi alanını genişletmek için de çözüm süreci söylemine yöneldi. Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak ile varılan uzlaşma çerçevesinde bahar ayları ile birlikte PKK'ya karşı operasyonun genişletileceğini açıkladı.
Ve Erdoğan, Diyarbakır mitinginde "yeniden çözüm süreci" çağrılarına şu şekilde cevap verdi: "Biz; zihni, vicdanı özgür, ahlakı kâmil herkesle oturur konuşuruz. Emperyalistlere kuklalık etmeyen herkesle oturur konuşuruz. Terörün her çeşidine mesafe koyan herkesle oturur konuşuruz. Milletimizin birliğine, vatanımızın bütünlüğüne, devletimizin bekasına saygı duyan herkesle oturur konuşuruz. Türkiye Yüzyılı'nda bizimle yol yürümek isteyen herkesle oturup konuşuruz."
Bu cümlelerin anlamı açık. Elbette Kürt siyasetçileri ile konuşulabilir ancak terör örgütü ile ve onunla arasına mesafe koymayanlarla konuşulmaz: "Milletvekili, belediye başkan adayı, meclis üyesi listesini terör örgütünün belirlediği parti, parti olamaz. Bunları belirleyecek olan, partiyi var eden tabanıdır, seçmenidir."
DEM Parti çevreleri "Erdoğan'ın muhataplığından" bahsediyor ancak kendilerini muhatap kılacak bir siyaset üretebilmiş değiller.
HABERE YORUM KAT