“Deizm ve Sekülerizm Yükselişte mi?”
Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin düzenlediği “Deizm ve Sekülerizm Yükselişte mi?” konulu panel Siyasal Vakfı’nda gerçekleştirildi. Programa Hülya Şekerci ve Musa Üzer konuşmacı olarak katıldılar.
Panelin moderatörlüğünü yapan Rüveyda Bayram, deizm ve sekülerizm kavramlarının anlamlarına değindikten sonra sözü ilk konuşmacı olan Hülya Şekerci’ye bıraktı.
Konuşmasına gençleri selamlayarak başlayan Hülya Şekerci konuşmasına şu sözlerle giriş yaptı “Bir konuya mercek tutulunca konu biraz büyüyor ve tartışmaya açık bir hale geliyor. Nasıl ki kadına şiddetin gündeme gelmesi ve bu kadar konuşulması kamoyunun bunu gözümüze sokmasıyla oluyorsa Deizm’le ilgili bir yazının yazıldı “Anne ben Deist oldum”diye bir yazıydı gerçek hayattan bir yazıydı bunun ortaya çıkardığı bir hava sonucu bir çok yazar konu ile yazı yazdı. Ve bu konuyla ilgili bazıları Deizm’e nasıl çözüm bulabiliriz diye tartışma çıkardı ve bu tartışma giderek büyüdü. Konunun bu denli tartışılmasın avantajları ve dezavantajlarıda vardır. Çünkü gençler arasında bu konuya ilgi duymayanlar bu olaylardan sonra daha ilgi ve merak duymaya başlamıştır. O yüzden bazı konuları konuşurken gündem yapmamak daha uygun olabilir. Tabi bizler deizmin tanımını veya yanlışlığını konuşmayacağız biz nasıl yaklaşacağız bizim tavrımız ne olmalı bunu konuşacağız.”
Konuşmasına deizmin kısa bir tarihçe bilgisiyle devam eden Hülya Şekerci “Deizmin aslında tarihin her safhasında tanımlanmamış olsa bile var olduğunu söyleyebiliriz. Ama daha çok 17 ve 18. yy’larda gün yüzüne çıktığını görüyoruz batı uygarlıklarında burada aklı bilimi dinin önüne geçirerek şüpheciliği artırdığını görüyoruz ve bununla birlikte 19. yy’a gelindiğinde deizm etkisini kaybediyor bu kavga biraz daha ateizm ve teizm olarak devam ediyor. Bizim toplumumuza gelindiğinde ateizm biraz daha etkisini kaybediyor “diye ekledi
“Gençler açısından bakıldığında deizmin bu kadar konuşulmayı tartışılmayı hakkedecek kadar çok fazla yaygınlaşmadığı ortaya çıkıyor konu ile ilgili çok ciddi araştırmalarında olmadığını öne süren Hülya Şekerci deizmi tek başlık altında tartışılmaması gerekildiğini onu doğuran sebepler adı altında özellikle sekülerizm başlığında tartışılması gerektiğini savunuyorum” diye ekledi.
Gençlerin deist olmasını sigara içmeye benzetiyorum diyen Hülya şekerci “İlk içtiğinde isyan duyguları açığa çıkar büyüdüğünü farklılaştığını nasıl düşündürüyorsa buda öyledir. Gençlerin bir soru sorma yaşının olduğunu ve çağda sorularına cevap ararlar eğer tatmin edecek cevaplar alırlarsa hayatlarına sağlıklı bir şekilde devam ederler eğer istedikleri cevabı almazlarsa tatmin olmazlarsa şüpheyle ve farklı bir ideolojiye kayma eğilimi ile hayatlarına devam ederler. Önemli olan bu soruları dikkate almak ve en uygun cevabı verebilmek. Mesele çok basit olarak görülüyor dini hayata hakim kılmak çok basit bir cümle olarak dursada çok önemli bir şey bir taraftan dindarlık var bir taraftan sekülerizmi içselleştirmemiz söz konusu bunu gördüğümüzde mücadele etmemiz gerekiyor”.
“Kuran’da Allah’ı ispat gibi bir çabanın olmadığını önemli olan dini Allah’a halis kılmayı hayatın her alanına hakim kılmadır. Deizm bu sorumluluğu almak istemeyen o yükü almak istemeyen insanların bir kaçış noktası olarak deizm ve ya sekülerizm ortaya çıkar. “ diyerek sözlerini noktaladı.
Musa Üzer konuşmasına meseleye herkesin kendi meşrebine göre fail olarak birilerini gösterdiğini ifade ederek başladı: “Örneğin iktidar muhalifiyse iktidarın siyasal, sosyal politikalarının insanları dinden soğuttuğu ve sorunun deizme varan noktaya götürüldüğü ifade ediliyor. Kim kimin yüzünden deist oldu tartışması var. Gelenekçiye sorarsak modernistlerin din anlayışı yüzünden, moderniste sorarsak gelenekçiler yüzünden insanların dinden uzaklaşarak deizme kaydığı iddiası var.”
Musa Üzer, deizm ve sekülerizm tartışmasında gençlik ifadesinin kullanılmasını doğru bulmadığını ve bunun modern bir tanımlamanın ürünü olduğunu ifade etti. Bu kullanım yerine meseleye Müslüman toplumlar ve camialar açısından bakılması gerektiğini söyledi: “Bu zaviyeden bakıldığında önce nasıl bir dünyada yaşadığımız sorusunun sorulması gerektiğine inanıyorum. Bir sistem değerlendirmesi ve dünya tahlili yapmamız gerekiyor. Bir sistem değerlendirmesi yaptığımızda Müslüman zihnin ve bakış açısının kendini ifade, konumlandırma ve pratize etme noktasında sıkıntılı bir sürece girdiğini, çelişik ve şizofrenik bir duruma doğru gittiğini düşünüyorum. İslam – modernlik karışımı bir insan tipi gittikçe yaygınlaşıyor. Deizm ve sekülerizm tartışması bu durumun bir yansımasıdır. Bu meseleyi 16 – 20 yaşlarındaki gençliğin boyunu aşan bir şekilde hayatının belli sosyal ve ekonomik standartlarına gelmiş insanların da muhatap olduğu ya da içine girdiği bir girdap olarak tanımlıyorum.”
İnsanların bu durumun farkında olmadığına değinen Üzer, “Örneğin İlahiyatçı akademisyenlerin dini tanımlama biçimleri, tanrı tasavvurları, devlet, toplum, siyaset değerlendirmeleri, özgürlük anlayışları, adalet tasavvurlarına baktığımızda, ilahiyatçıların çoğu tarihselcilikten almış oldukları meşruiyet ve güçle deisttirler. Bunu bilinçli olarak yapmaları gerekmiyor. Bunun farkında bile değil çoğu.” dedi.
Modern bir kuşatma altında olduğumuzu ifade eden Üzer, sözlerine şu şekilde devam etti: “ Biz bir kuşatma altında yaşıyoruz. Seyyid Kutub’un cahiliye toplumu değerlendirmesinin en çok da günümüze yakıştığını düşünüyorum. Biz nasıl yaşamamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini, neyi beğenip neyi beğenmememiz gerektiğini, neyin suni neyin tabii olduğunu velhasıl hayatın her alanını belirleme iddiasında olan bir hegemonyada yaşıyoruz. Açıkçası bu hegemonyanın hepimiz için bağlayıcı ve geçerli olduğuna inanıyorum. Müslümanlık denen şeyin de bu hegemonyadan kurtuluş mücadelesi olduğuna inanıyorum. 21. yüzyıl Müslümanın imtihanı bu prangalardan kurtulma mücadelesidir.”
Son olarak Musa Üzer deizmin bir amelsizlik değil hayatı, gaybı, vahyi, tanrıyı yeniden konumlandırma ve ilişkiyi yeni baştan tanzim etme düşüncesi olduğunu ifade etti.
Musa Üzer sözlerini özetle şu vurgularla tamamladı: “Deizm, müslümanın iman etmiş olduğu ilah ve onun vazettiği vahye ve onun gönderdiği peygambere kurumsal din anlayışı iddiasıyla karşı çıkmaktır. Dini tutsak edici bir kurum olarak görüyorlar ve bunun dışına çıktığınızda siz özgür olmuş oluyorsunuz. Bunun dışına çıkmak sadece reddetmek değil aynı zamanda inşa etmek oluyor. Tanrı tasavvurunu yeniden inşa ediyorsunuz, cennet cehennem flulaşıyor, vahiy tarihsel olarak ele alınıyor.”
Soru-cevap kısmından sonra panel sona erdi.
HABERE YORUM KAT