Değişim Süreçleri ve İslami Cemaatler
Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer, Amasya’da Değişim Süreçleri ve İslami Cemaatler başlıklı bir seminer verdi.
Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer, Amasya’da Değişim Süreçleri ve İslami Cemaatler başlıklı bir seminer verdi. Üzer, değişim kavramının Müslümanlar, cemaatlerle birlikte en fazla zikredilen kavramlardan olduğuna dikkat çekerek başladığı konuşmasında herkesin değişim kavramına olumsuz bir içerik yüklediğini belirtti. Herkesin şikayetçi olduğu bu tablonun tutarsızlığına dikkat çekerek “Herkes değişimden şikayet ediyorsa; o halde kim değişiyor, neden ve nasıl değişebiliyor? Niçin bu sürece müdahale edilmiyor? Değişim olayı yalnızca Müslümanlarla ilgili bir süreç mi yoksa diğer ideolojik hareketlerde de benzer durumlar söz konusu mu?” sorularının tartışılması gerektiğini belirtti.
Musa Üzer, değişim tartışmalarında iyi bir noktadan daha kötü bir noktaya cemaatlerin değişim geçirdiği kabulünün de sorgulanması gerektiğini vurgulayarak; eleştiri ya da hayıflanmaların yeni başlamadığını özellikle 90’ların başından beri revaçta olduğunu söyledi. Bugün bir çok kişi ya da çevrenin aldatıcı bir durumun içerisine girerek değişim olayını sanki 8-10 yıldır ortaya çıkmış gibi tartıştıklarını bunun da meseleyi kısır bir düzlemde ele alınmasına yol açtığını vurguladı. 90’ların başında yaşanan Medine Vesikası, sivil toplumculuk tartışmaları, Refah Partisi’nin yerel seçimleri kazanması sonrası yaşanan gelişmelerden örnekler vererek konunun geçmişten beri tartışıldığını ifade etti.
Değişim ve cemaatler üzerine en çok dile getirilen iki söylemin olduğunu ifade eden Üzer, birincisinin; AK Parti iktidarıyla birlikte cemaatlerin İslamcılık iddiasından vazgeçtiği ve sisteme eklemlendiği, ikincisinin ise; cemaatlerin liberalleştiği ve kapitalistleştiği iddiası olduğunu belirtti. Bu iki iddianın da sol ve ulusalcı çevrelerin de propagandasıyla neredeyse kesin doğruymuş gibi birçok insan tarafından dile getirildiğini ve bu durumun da yapılıp edilen her şeyi değersizleştirdiği gibi değişimden önceki yani AK Parti iktidarı öncesindeki durumun da olumlu bir hal olarak görülmesine yol açtığını söyledi.
Cemaatler açısından olumlu olarak gösterilen canlı ve dinamik süreçlerde de bu oluşumların esaslı zaaflarının ve problemlerinin olduğuna dikkat çeken Musa Üzer, bu konuların başında usul-id din noktasında yaşanan zaafların, Kuran, akaid, sünnet, tarih, toplum değerlendirmesinde ortaya çıktığını vurguladı. Bu konular üzerinde yeterince eğilinmediğini, mevcut kültüre yaslanarak var olmaya çalışıldığını söyleyen Üzer, hakeza yerel ve küresel sistemi tahlil etme noktasında da yeterli bir çaba, gayretin ortaya konulmadığını, doktrin anlamında çerçevesi belli bir ilkeler bütünlüğünün olmadığını ifade etti. İkinci zafiyet noktasının ise toplumsal ve siyasal değişimi gerçekleştirecek cemaat, örgütlü yapı üzerinde yeterince eğilmeme, mücadele safhası ve araçları üzerinde bir fıkıh oluşturamama ve tanımsızlık, kendiliğindenciliğin temel karakter olması olduğunu vurguladı. Sınırlı bilgi, birikim ve az sayıda kaynaktan elde edilen malumatlarla, sistem, dünya, toplum, tarih değerlendirmesi yapmadan oluşturulan hareket fıkhı ile ancak bir yere kadar gidilebildiğini söyleyen Üzer, devralınacak bir mücadele geleneğinin olmamasının da tıkanıklığın derinleşmesinde rol oynadığının altını çizdi. Yanlış ve eksik tebliğ-davet anlayışından hareketle oluşturulmuş cemaat örnekliklerinin geçmişten bugüne yaşanan siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel gelişmelere duyarsız kaldığını söyleyen Üzer bu durumun 28 Şubat’a gelmeden ciddi tıkanıklıklara yol açtığını ifade etti. 28 Şubat darbe süreciyle birlikte İslamcılarda ciddi bir özgüven kaybı ve moral bozukluğu, düşünsel sefalet, ideolojik çözülme, yapısal gevşeklik ve dağılmanın baş gösterdiğini vurguladı.
Bu arka plan çerçevesinde kurulan AK Parti’nin bu bağlamda bir sonuç olduğunu söyleyen Musa Üzer, bir çok çevrenin yeni durumu tahlil etme ve tutum belirleme noktasında da ciddi sorunlar yaşadığını açıkladı. İdeolojik ve pratik anlamda AK Parti’ye tamamen eklemlenen bir yaklaşımla, önemli gelişmeleri, olumlulukları yok sayan hatta arkasında derin olumsuzlukların yattığını iddia eden tutumun Müslümanların sahip olması gereken duyarlılık ve adalet ölçülerinden, mücadele örnekliklerinden alıkoyduğunu vurgulayarak, iki tutumun da sorunlu olduğunu söyledi. Zaten yapılması gerekeni AK Parti yapıyor söylemiyle tam bir pasifizm içine giren tutum ile ilkelilik adına daha fazla içe kapanmayı, olguları tahlil noktasında körlük derecesinde, insaf ve adalet sınırlarını zorlayan yaklaşım içerisinde olan, pratikten kopuk sadece eleştiren iki tavrın da İslamcılığa çare olunamayacağını belirten Üzer, bağımsız bir İslami kimlik hassasiyetini kaybetmeden şablonik yaklaşımların ve üzerinde yeterince tartışılmamış kalıp ifadelerin terk edilerek vakayı gerçekçi düzlemde ele alan, kompleksiz, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilecek, açık, mücadele sorumluluğunu üstlenmiş bir pratik içerisinde olunması gerektiğini ifade etti. İslam’ın sahih kaynaklarıyla, referanslarıyla, tarihsel süreçleriyle doğru bir ilişki kurma faaliyetlerinin yanında bu yeni durumu tahlil ve aşma noktasında da zorunlu çabalarının olmasının gerekli olduğunu söyleyen Üzer, tahlil ve aşma çabasıyla hâkim paradigmaya eklenme anlamına gelen teslimiyetçi yaklaşımları birbirinden ayırmak gerektiğinin altını çizdi. Bunun için yaşadığımız dünyaya ilişkin kuşatıcı ve dinamik bir bilgi, birikim ve perspektif geliştirmenin önemine değinen Musa Üzer bu bilgi ve perspektifi besleyip geliştirecek, diri tutacak mücadele örnekliğin de beraberinde olması gerektiğini söyledi.
Musa Üzer son olarak, pratikte bir işe yaramayan hayıflanma ve şikayet yerine olması gereken üzerine yoğunlaşılarak liberal eklenme ya da sol öykünmeden uzak, doğru ve sahih bir din anlayışına sahip, nebevi ahlak ile kuşanmış Müslümanların birlikteliğini ifade eden bir cemaat anlayışı çabası içerinde olunması gerektiğinin önemine değindi. Program katılımcıların sorularına verilen cevaplarla sona erdi.
HABERE YORUM KAT