1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Değişim parametreleri
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Değişim parametreleri

16 Aralık 2009 Çarşamba 04:52A+A-

Arap şairi "Değişmeyen tek şey değişimdir" demişti. Temel zihni yönelimimize göre, bu sözün bize "ebedi sabiteler" olduğunu hatırlattığını düşünmemiz mümkün olduğu gibi, sabitesiz bir evrende yaşadığımızı ima ettiğini de düşünebiliriz.

Şu veya bu kanaate varmak için, kelamcıların yaptığı gibi Hâlık (Yaratan) ile mahluk (yaratılmış) yani varlık dünyası arasında temel bir ayırıma gitmemiz lazım. Bu durumda karışıklık ortadan kalkmış olur. Dört temel parametre var ki, bunları doğru dürüst anlamadıkça, değişim hakkında sağlıklı bir bilgi ve kanaate sahip olamayız:

1) Her şey değişir. Varlık âleminde değişmeyen hiçbir şey yoktur. İster maddi ve kozmik, ister beşeri ve toplumsal alanda olsun, sabitesi kendinden, değişmeyen, zamana karşı baki şey yoktur.

2) Varlık âleminde kesintiye uğramayan değişim, sürekli hareket halinde olduğumuzu gösterir. Baki olan yalnızca Allah'tır, Allah Baki ise, O'nun dışındaki her şey değişir. Kur'an üç ayrı tarzda değişime işaret eder:

a) Tebdil. Tebdil, "ikame etmek" demektir. Örneğin; yılanın derisini değiştirmesi bir tebdildir. Tebdili kıyafet dediğimiz şey, yani kıyafetimizi değiştirmek, bir tebdil hareketidir. Bu özle, mahiyetle ilgili olmayan bir değişimdir.

b) Tahvil. Bu, yer değiştirme ve aynı zamanda dönüştürme fiilidir. Bulunduğumuz yerden bir başka yere geçerken değişiyoruz. Bir mal bir yerde üretilir, fakat onu alıp başka bir yere götürdüğünüzde, onu tahvil ediyorsunuz; bu, bir değişimdir. Nihayet ticaret, bir yerde üretilen malın el ve yer değiştirmesine denir.

c) Tağyir. Bu, iç dünyamızla ilgili bir değişimdir, bir iç dönüşümdür. Ruhsal, entelektüel ve ahlaki olarak tağyire uğradığımız zaman, sosyal, ekonomik ve politik tutum ve davranışlarımız da dağişir.

3) Değişim, modernliğe indirgenemez. Zamansal olarak modernlikle, dünya, insan ve toplumun ilk defa değişiyor olması yönünde öne sürülen bir iddia, ilerlemeci tarih inancına işaret ettiği gibi politik ve ideolojik bir önkabule dayanır. Modernlik öncesinde de -Âdem'den (as) bu yana- insanlar değişiyor, sürekli değişim halini yaşıyorlar. Temel fizikî ve beşeri bir eylem, bir edim olarak değişimi modernliğe indirgemenin yanlışlığı, hegemonik bir kavrama meşruiyet arayışından başka anlam ifade etmez. Bununla, Batı'ya özgü ve Batı'nın öngörülerine uygun değişimin yegâne doğru bir eylem olduğu ima edilmiş olur. Burada bizden istenen "değişmek" olsa da, hareketimize yön veren sabite Batı oluyor, biz bu sabiteye göre değişiyor, değişmek zorunda kalıyoruz. Hakikatte söz konusu olan değişim değil, uyarlama (intibak)dır. Kendimizi Batı'ya ne kadar uyarlayabiliyorsak, "olumlu yön"de değiştiğimiz varsayılıyor. Eğer kendimizi Batı'ya uyarlayamıyorsak fıtri kapasitemizden zekâmıza varınca kadar insani birçok yön ve hasletimizden kuşku duyulmaya başlanıyor. "Tutucu, gerici, çağdışı, irticacı" gibi bilumum tanımlamalar intibakla ilgili çıkan direnç noktaları veya yetenek eksikliğiyle ilgilidir. Değişimi modernliğe indirgemek bizatihi sömürgeciliktir. Modernleşme, Batılılaşma, Avrupalılaşma, entegrasyon, uyum vb. değişim projeleri, Batılı olmayan toplumların, kendilerini Batılılara göre intibak ettirme çabalarını ifade eder. Gelişme, kalkınma, ilerleme gibi kavramlar da bu kümenin yardımcı enstrümanları olarak iş görmektedirler.

4) Her değişim idealize edilemez ve yüceltilemez. Değişimci ideologlar, değişimi fetişleştiriyorlar. Değişimin mahiyeti, ne'liği nasıl değiştiğimizden önemlidir. Değişelim; fakat nasıl değişiyoruz, ona bakmak gerekir. Eğer değerlerin kaynağı olan Yaratıcı'dan yaratılmışlara doğru akan bir ahlaki hareket söz konusuysa, orada bizi kemale yöneltecek fiiller söz konusu demektir. Fakat nefsin heva ve hevesine göre değişen arzu, tutku, bencil duygular, dürtüler ve güdülerden kaynaklanan hareket varsa, orada söz konusu olan kemal değil, tereddidir. Doğru ve arzuya şayan olan değişim, kemale doğru yöneliş ve harekettir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT