"Değişen Türkiye'de Önceliklerimiz ve Taleplerimiz"
Özgür-Der Amasya Temsilciliğince “Değişen Türkiye’de Önceliklerimiz Ve Taleplerimiz” konulu bir panel düzenlendi.
Amasya’da Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay’ın sunumu ile ‘Değişen Türkiye’de Önceliklerimiz ve Taleplerimiz’ konulu bir panel düzenlendi.
Panelin sunuculuğunu Şeyma Küçük yaparken, paneli Özgür-Der Amasya Temsilciliğinden Özgür Eryiğit yönetti.
Amasya merkezindeki tüm İslami camialardan yoğun ilgi ve katılımın olduğu panele, çevre ilçelerden de misafir dinleyiciler katıldı.
Panel Fatih Akgül tarafından Kur’an-ı Kerim ve meali okunmasıyla okunmasıyla başladı. Ardından Suriye intifadası ile İHH – İnsani Yaradım Vakfını tanıtıcı iki sinevizyon gösterimi yapıldı.
Panel yöneticisi Özgür Eryiğit İHH – İnsani Yardım Vakfı Amasya Temsilciliği ile Hızır – Der tarafından müştereken organize edilen “Bir Suriyeli Çocuk da Sen Giydir” kampanyası hakkında bilgi verdi ve herkesi bu kampanyaya katılmaya davet etti.
Panel yöneticisinin konuşmacıları kısaca tanıtmasıyla başlayan panelde ilk sözü Osman Atalay aldı.
Atalay’ın konuşmasından satır başları:
-Yaklaşık 3 yıl önce başlayan Ortadoğu İntifadası İslam dünyasının geleceği açısından bizleri umutlandırmıştı. Lakin küresel küfür güçlerinin İslam dünyasındaki yerli işbirlikçileri – taşeronları aracılığıyla gerçekleştirdikleri karşı saldırılar süreci sıkıntıya soktu. Türkiye’de Gezi Olayları ve şu anda devam etmekte olan Cemaat – AK Parti çatışması bu küresel saldırıların Türkiye ayağını ve yansımalarını oluşturmaktadır.
-Ortadoğu ve Türkiye’deki bu günkü gelişmeleri anlayabilmek için, 20 yıl önce başlayan dünyadaki değişimleri dikkate almak gerekir. Bilindiği gibi 90’lı yıllarda komünizmin çöküp Sovyetlerin dağılışı ve Berlin Duvarının yıkılışı ardından, küresel batı güçleri İslam dünyasını ve İslamcı hareketleri düşman ilan edip hedef tahtasına koydular.
-92’lerdeki Bosna Savaşında, tıpkı bugün Suriye’de Esed çetesinin yaptığı gibi, Sırpların Boşnak Müslümanlarına yaptığı tecavüz, işkence ve katliamları batı sadece izlemekle kalmadı, perde ardından destek bile verdi. Ardından Irak’ın işgali ve yapılan katliamlar söz konusu oldu. 92’den bu yana yaklaşık 20 yıldır tüm İslam dünyası tecavüz, katliam ve darbelere maruz kaldı. Aynı dönem Türkiye’ye 28 Şubat Süreci olarak yansıdı.
-Aralık 2011’de Tunus’ta başlayan özgürlük intifadası, Mısır Tunus’un yanı sıra Mısır ve Libya’da başarıya erişirken, Suriye’de mücadele devam etti. Lakin küresel güçlerin yerli taşeronları Mısır’da Mursi’ye yaptıkları darbe ile süreci sıkıntıya soktukları gibi, Suriye, Tunus ve Libya’da da intifada sürecini geri döndürmeye uğraşıyorlar.
-Çünkü bu intifada süreci hem küresel batı güçlerini, hem de onların yerli işbirlikçi rejimleri ve krallıkları telaşlandırdı. Mısır’ın ardından Suriye’de de intifada başarılı olursa Ortadoğu da batının çıkarlarının ve İsrail’in sonunun geleceği korkusuyla, Suriye’de Esed’e desteğin yanı sıra, Mısır’da askeri darbe yaptırıldı. Lakin hem Suriye’de hemde Mısır’da direniş devam ediyor.
-Ortadoğu intifadası gerek Türkiye ve dünyada bazı çevrelerce batı kaynaklı bir komplo olarak görüldü. Lakin yaşanan süreç bu iddiaların asılsızlığını, sürecin Müslüman halkların özgür iradeleriyle gerçekleştiğini ortaya koydu.
Türkiye’de Yaşanmakta Olan Değişim Süreci
-Türkiye’de 40 yıldır yoğunluk kazanan İslami çabalar, özellikle son 11 yıldır ciddi kazanımlara vesile oldu. Son yıllarda mevcut iktidarın Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika açılımları ile, İslam dünyası ile Kemalist rejim tarafından kasıtlı olarak kopartılmış bağları yeniden tesis etmeye yönelik ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel ilişki çabaları ciddi neticelere ve kazanımlara vesile oldu.
-Tüm bu çabalara küresel batı güçleri ile onların İslam dünyası ve Türkiye içindeki yerli işbirlikçileri tepki göstermekte ve engellemek için ciddi çabalar sarf etmektedirler. Bu kesimler değişimi Yeni Osmanlıcılık, Ümmetçilik olarak yaftalarken, son zamanlarda İhvancılıkla yaftalayıp engellemeye çalışmaktadırlar.
Değişen Türkiye’de Taleplerimiz Neler Olmalı?
- Son yıllardaki kazanımlarımızın kıymetini bilmeli, bunları nasıl kazandığımızın muhasebesini yapmalıyız. Bu kazanımlarımızın yaratılış gayemiz olan kulluk imtihanıyla ilişkisini doğru kurabilmeli, asıl olanın siyasi kazanımlar değil, uhrevi kazanımlar olduğunu asla unutmamalıyız.
-Küresel güçlerin tüm İslam dünyası ve Türkiye’ye kendi hegemonyası altında bir nizam dayatıyor. Türkiye’yi aşıp tüm İslam dünyasını hedef alan, bu hesap ve dayatmaları iyi anlamalı, bunlara karşı neler yapmamız gerektiğini tesbit ederek gerekenleri yapmalıyız.
-Nitekim bu hesap ve dayatmalar Suriye ve Mısır’da intifada sürecini tıkadığı gibi, Libya ve Tunus’ta tıkamaya çalışıyor. Türkiye de ise Gezi olayları ve halen devam etmekte olan Cemaat AKP çatışması bu dayatmaların birer aracıdır. Maalesef küresel güçler sadece gezici taifesi gibi yerli işbirlikçileri değil, cemaat gibi bizlerden birilerini de taşeron olarak bize karşı kullanıyorlar.
Kaya’nın Konuşmasından Satır Başları:
-Türkiye son 100 yıldır ciddi bir beyin ameliyatına maruz bırakıldı. Kemalist rejimin operasyonları ile tam bir kimlik değişimine uğratılıp, İslam Ümmetinden laik Türk Ulusuna dönüştürüldük. Bu operasyon tek parti döneminde idamlar, işkence ve sürgünlerle, çok parti döneminde ise eğitim ve medya aracılığıyla gerçekleştirildi. Bunlar yetersiz kalıp halk İslami kimliğine geri yöneldiğinde darbelerle bu engellenmeye çalışıldı. Fakat her darbe süreci ters tepti. Müslüman halk Kemalist vesayete karşı 28 Şubatta bir kez daha hizaya çekilmek istendi. Başörtüsü yasağı, katsayı adaletsizliği, asker ve yargının kanuni sınırlarını alenen çiğneyen tavırları, açıkça İslam’a saldırıları, İsrail’le işbirliği gibi ihanetleri geri tepmek bir yana, adeta darmadağın olmalarına yol açtı.
-Sadece son 20 yıldır nereden nereye geldiğimizin muhasebesini iyi yapmalıyız. Düne kadar İHL ve başörtüsü düşmanlığı yapan CHP bile, samimi olmamakla beraber, halkın tepkisinden çekindiğinden bu gün İHL ile ve başörtüsü ile sorunu olmadığını söyler hale geldi.
Türkiyedeki Mevcut Durumu Doğru Tesbit Etmeliyiz
-Halkımızın İslami duyarlılığının iktidarda karşılık bulması neticesi, İsrail’le ortaklıktan, ilişkilerin kesilmesine, Filistin, Mısır, Suriye’de Müslüman halkların iradesinin desteklenmesine yönelik bir dış politikaya geçilmiş olup, tüm bunlar olumlu gelişmelerdir.
Lakin Türkiye’de hala cahiliyenin ve ifsadın hakim olduğunu, başta cinsel ve ekonomik yozlaşma olmak üzere her türlü alanda yozlaşma sürecinin devam etmekte olduğunu, okullarda hala gerçek İslam’ın öğretilmediğini de görmek durumundayız.
-Bizler AK Partili değiliz ama, bu partinin yaptığı İslam’a uygun tüm doğru çabaları takdir ederken, uygun olmayan ve her türlü yanlış çabasını da eleştiririz. Çünkü bizler doğruyu tavsiye, yanlıştan vazgeçmeye çağırmakla sorumluyuz.
İslami Mücadele Alanlarında Genişleme, Mücadele De İse Daralma Var
-Düne kadar zor şartlarda sürdürdüğümüz İslami mücadelemizi, bu günün olumlu şartlarında daha da genişleterek ve arttırarak sürdürmek zorundayız. Nimetin şükrü, nimeti Allah yolunda kullanmakla mümkün olur ancak. Lakin imkânlarımızdaki olumlu değişim, mücadelemize pek yansımıyor.
-Mesela, tebliğ ve diğer mücadele alanlarında genişleyen imkânlarımız çerçevesinde genişleme ve artış olması gerekirken, maalesef daralma ve azalış söz konusu.
-Yine genişleyen imkânlarımız İslami kimliğimizi daha netleştirme, ifade etme ve hayatımızda şahitlik etmeyi gerektirirken, tam aksine kimliğimizde bulanma ve kimliğimizi ön plana çıkarmama yönünde bir değişim söz konusu oluyor.
-Başka bir mesele olarak, genişleyen imkânlarımız birlikte hareket ve mücadele etme çabalarımızı arttırmalı iken, bireyselliğe ve bireyciliğe doğru bir yöneliş söz konusu. Öyle ki, haram helali, sınırları olmayan, kişilere göre değişen İslam anlayışları revaç buluyor.
-Bir diğer mesele de, genişleyen imkânlarımızın tüm İslam ümmetinin dertleriyle dertlenmemiz ve yardım etmemize dair çabalarımızı arttırmamızı gerektirirken, bu gün içimizden birileri bunun Türkiye’nin çıkarlarına aykırı olduğunu söyleyebiliyor.
İslami Mücadele Alanında Genişleyen İmkânlarımız Çerçevesinde Ne Yapmalıyız
1- En etkili araçlarla, sistemli, kurumsal, hikmetli, düzenli olarak gerçek İslami tebliğ, doğruyu tavsiye ve yanlıştan vazgeçmeye çağırma faaliyetlerimizi arttırarak devam etmeliyiz.
2- Tek davamız İslam ve Ümmet olmalı, bu dava kulluk imtihanımıza anlam ve dinamik kazandırmalı.
3- Cemaat olma ve İslam ümmetinin parçası olma bilincimizi geliştirmeliyiz. Müslümanın Müslümandan başka dostu ve yardımcısı olmadığı idrak etmeli, tüm Müslümanların acılarını paylaşıp elimizden geldiğince dindirmeye çalışmalı, daima dua etmeliyiz.
Cemaat – Ak Parti Çatışmasını Nasıl Okumalıyız?
-Son yıllarda Türkiye’deki İslam ve Müslümanlar lehine olan süreçte çıkan bu çatışma bizleri çok üzüyor, içimizi kanatıyor. Yine de ümitvar olmalı, daha önce yaşadığımız sıkıntılı süreçleri de hatırlayarak, bu günlerinde bir gün geçeceğini unutmamalıyız.
-Bu çatışmanın dershanelerin kapatılmak istenmesinden mi, cemaatin iktidar hırsından mı, yoksa batının yönlendirme ve desteğiyle mi olduğu tartışılabilir bir konudur. Lakin Türkiye ve tüm dünyadaki İslami duyarlılık ve endişe sahibi hemen her kişi ve kesimin bu süreçten rahatsız olduğu açık bir vakıadır. Cemaatin bu politikaları tüm Ümmeti rahatsız edip endişelendiriyorsa, bu politikaların yerli ve İslami olması asla söz konusu olamaz.
-Elbette AK Parti ve Erdoğan’ın yanlışları vardır ve eleştirilmelidir. Lakin batı ve yerli uşaklarının, Sisi ve Esed’lerin memnun olduğu politikalar, Müslümanlar açısından asla kabul edilemez.
-Elbette AK Parti ve hükümette yolsuzluklar vardır ve mutlaka en sert şekilde üzerine gidilmelidir. Lakin bu yolsuzluk dosyalarını 10 – 15 ay bekletip, alakasız bir şekilde birleştirip, en kritik zamanlamayla iktidarı devirme operasyonuna araç olarak kullanılması asla kabullenilemez.
-Bizler grup ve camialarımızın maslahatlarını değil, tüm ümmetin maslahatlarını öncelemek zorundayız. Aksine politika ve davranışlar asla İslami olamaz. Bizler İslam’ın ve Ümmetin maslahatlarını önceleyenlere taraf, aksi davrananlara hasım oluruz.
-İktidar isteyen, bunu halktan talep eder ve yetki alırsa kullanır. Yargı ve emniyet gibi bürokraside kadrolaşarak, düne kadar Kemalistlerin oluşturduğu halka rağmen yürüyen bürokratik vesayetin cemaat vesayetine dönüştürmek asla kabul edilemez.
HAKSÖZ-HABER
HABERE YORUM KAT