Değer'li Olan Kazandı..
Yazıya oturmadan bir arkadaşım aradı. Ona “Hayal kursam ancak bu kadarını tasarlayabilirdim.” dedim. Bizler ölüme, ölümden sonrasına ve ilahi adalete inanan insanlarız. O yüzden edepsizlik etmeden, değerlerimizden taviz vermeden mücadele ettik. Milletimiz teveccüh etti. Allah onlardan razı olsun; bütün operasyonları bir hamleyle bitirip, taşları yerine oturttular. Güzel ülkemizin, çilekeş ülkemizin, vefakâr insanlarımızın önünü açtılar.
Seçim sonuçları için çokça şey yazabilirim. Ama ben daha temel bir noktaya değinmek istiyorum.
Değerler...
Bu değerlerin mücadelesiydi. İyi olan kazandı. Bu benim için çok daha temel bir mutluluk vesilesi. Çünkü aslında dünyadaki tüm mücadeleler, değişik tezahürleri ile de olsa, temelde bir değerler karşılaşmasıdır.
Bizler mükemmel değiliz, ama değerlerimiz mükemmel olmalıdır. Daha doğrusu mükemmel değerleri seçip kılavuz edinmeliyiz.
Allah evreni yarattıktan sonra aileyi yarattı.
Allah Âdem'in yalnızlığının iyi bir şey olmadığını gördü. Havva anamızı ona eş olarak verdi ve onları çocuklarla bereketledi. Böylelikle en temel değer olarak aileyi gördüğünü gösterdi.
Bu manada, benim için lider demek, aynı zamanda, değerlerimizi kendi hayatında temsil eden örnek kişiler demektir. Sayın Erdoğan ve Sayın Emine Hanım, Sayın Davutoğlu ve Sayın Sare Hanım, bu manada da bizlere iyi bir ailenin, iyi bir anne ve babanın nasıl olması gerektiğini gösterdiler. Aile kavramının yıkıma uğradığı Batı ülkelerinde, toplumun nasıl içten içe çürüdüğünü de gördük.
Bunun sonuçları uygarlığın karakterine de yansır. Eğer Türkiye 2 milyon 300 bin Suriyeli bahtsıza sığınak olduysa, ama Avrupa bunun yirmide birine bile tahammül edemediyse, değerlerin aşınması nedeniyledir. Türkiye, her türlü bedeli göze alarak Mısır'daki darbeye darbe, Gazze'deki katliama katliam diyebildiyse, güzel ailelerde, güzel değerlerle yetişen insanlar sayesinde yapılabildi bu. Ve evet, bu seçimlerde, halkımız bu değerlere sahip olduğunu, bu değerleri tercih ettiğini gösterdi; gurur duyuyoruz.
Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu, sadece birer siyasi aktör değiller bizim için. Yoksa AK Parti'de siyaset yapmakla CHP'de, HDP'de, AK Parti'ye oy vermekle, diğerlerine oy vermenin ne farkı olurdu ki?
Onlar, bu dünyanın savaş açtığı, yok etmek istediği, küçümsediği değerlere ne pahasına olursa olsun sahip çıkarak bir seçim başarısından çok daha fazlasına vesile oldular. Çünkü insanlık vicdanını, pusulasını, izzetini kaybetme tehlikesiyle yüz yüze. Ve eğer tuz tadını yitirmişse, onu ne ile tuzlayacaksınız?
Hz. Ali'nin dediği gibi, “Bir kişi zalim önünde eğildiğinde hakkını, doğrulduğunda ise şerefini yitirir.”.
Modernite ve kapitalist sistem, insanın izzetini elinden aldı. Onu toplumdan kopardı ve kendi içine hapsederek atomize etti. Aile, kutsal ve tabu kavramları yerle bir edildi. Böylelikle sözde aklın Allah'ı yok edeceğine, bu tarihi “yanılsama”yı bitireceklerine inandılar. Bu ise soykırımlar çağını açtı, insanı tüketen bir makine olarak dönüştürdü.
Nietzsche bu tehlikeyi görmüştü, ama hatasını kabul edecek tevazuya sahip olmadığı için, akıl merkezli modern projenin aslen doğru, yöntemlerin yanlış olduğunu söylemeye varabildi ancak. Değerlerin yeniden değerlenmesi gibi bir şey üretti. Sonra da aklını devreden çıkararak kendisini oyun dışı bıraktı. Birçoğu ise intihar ediyordu.
Türkiye de de, 13 yıldır, ama özellikle son üç senedir kavga eden, aslında değerlerdir. Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu, ortaya sadece politik bir tavır, strateji ve taktik koymamış, bunları değerlerinden üretmişler veya onlarla çelişkili olmasına (o an için kazançlı görülse dahi) müsaade etmemişlerdir. Sonuçlarından bağımsız olarak hareketimizin benimsediği değerlere uygun davranmışlar ve bu halkımızdan büyük teveccüh almıştır. Esasen siyaset de böyle yapılmalıdır.
Ben burada liderlerimizin aile fertlerine de teşekkür ediyorum. Eşlerinin, babalarının ardında bir kaya gibi durdular. Onları zor durumda bırakmak bir yana, yükünü paylaştılar. Zorluklara, tehlikelere, hakaretlere imanla tahammül ettiler.
Muhalefet bloku ise bu konuda tam bir çürümüşlük içindeydi. Ama bizlere bir tercih oluşturarak tarihsel bir rol üstlendiler. İyinin, güzelin ortaya çıkmasına (diyalektik) vesile oldular. Onlar çürüdükçe, insanlar iyinin doğrunun değerini daha iyi anladı.
Özellikle Demirtaş ve Yüksekdağ'ın savrulduğu kötücüllük, evet ülkeye çok zarar verdi ama, bizlere de ibret oldu. Bu evrende herkesin bir rolü var ve onu biz seçiyoruz. Kimsenin şikâyet etmeye hakkı yok.
Biraz farklı bir seçim analizi oldu farkındayım. Ama temel meselenin bu olduğuna inanıyorum. Şimdi önümüzdeki hedef, bizlerin de pirüpak olmadığını, değerlerimize daha da sağlam bir şekilde bağlanmamız gerektiğini, kibir ve şımarıklık tuzaklarına karşı hep dikkatli olmamızın şart olduğunu akıldan çıkarmamaktır.
Unutmayalım ki modernite de çok iddialı, kendince ahlaki bir noktadan yola çıkmış ve canavarlaştığını fark edememiştir.
Başarı değerlerimizi bizden alacak, refah izzetimizi solduracaksa, eksik olsun. Türkiye tüm mazlumların yükünü sırtında taşıyor. Bu tarihi misyonda gevşemeye, tembelliğe, hele hele konformizme, sen ben kavgasına yer yoktur.
Günümüz kutlu olsun.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT