Davutoğlu’nu İtham Etmeye Kalkan Fuat Uğur’un Düştüğü Komik Durum!
Fuat Uğur, Türkiye gazetesinde bugün yayımlanan yazısında Ahmet Davutoğlu’nun “karanlık” bağlantılarını sıralamaya kalkmış ama bunu yaparken çok kötü karıştırmış!
Haksöz Haber
Rıza Sarraf davası “Reis’in fedaisi” rolünü üstün bir performansla oynamaya kalkanlar için yeni bir vesile oldu. Önlerine gelene çamur atıp, herkesi sadakat testinden geçirmeye kalkıyor ve bu davayla birlikte ortaya çıkan manzarayı bağlılıklarını gösterme fırsatı olarak değerlendiriyorlar.
Fuat Uğur da bugün Türkiye gazetesinde kaleme aldığı “Sessizliği bozan bir demeç deyip geçelim mi?” başlıklı yazısında aynen bunu yapmış. Ahmet Davutoğlu’na bindirmiş. Neden, çünkü Davutoğlu yolsuzlukların hesabı sorulmalı diyerek Erdoğan’a karşı kurulan ABD-FETÖ kumpasına hizmet ediyormuş! Zaten geçmiş icraatıyla da bu yönde çok şaibeli bir tutum içindeymiş!
Fuat Uğur yazısında Halkbank genel müdürünün bağlantılarından yola çıkarak bir dizi isim sıralıyor ve dağları tepeleri dolaşarak Davutoğlu ile Fethullahçı bazı isimlerin yollarını kesiştirmeye kalkıyor. Ama hızını alamamış olacak ki, en küçük bir araştırma zahmetine bile katlanmadığını gösterecek şekilde Reddül Muhtar’ı tercüme eden Ahmet Davutoğlu Hoca ile Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu birbirine karıştırıyor:
“…Mehmet Hakan Atilla gidip Türkiye’ye dönerken tutuklandıktan sonra onu oraya gönderen Halkbank Genel Müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu görevden alındı.
Ali Fuat Taşkesenlioğlu Halkbank’a Bankasya’dan gelen 7 yöneticiden biri. Gelir gelmez yönetim kurulu üyesi yapıldı. Aynı gün de Genel Müdür oldu. Kendisiyle iş mülakatını yapan Ali Babacan’dı. Tarihler Şubat 2014’ü gösteriyordu.
Ali Fuat Taşkesenlioğlu Erzurumlu bir ailenin ferdi. Babası Mazhar Taşkesenlioğlu kendisine kitap yazması teklif edilince 1990’lı yılların başlarında İstanbul’a giden bir ilahiyatçı. Hem Marmara İlahiyat’ta ders verdi hem de İbni Abidin ve Muhammed Emin tarafından yazılan Reddül Muhtar (Reddül-Muhtâr Aled-Dürrül-Muhtâr Şerhi Tenvîrül-Ebsâr) adlı eseri çevirip yazdı. Tam 18 ciltlik bu eserler bütününün iki çevirmeni daha vardı: Ahmet Davutoğlu ve Mehmet Savaş.
Ahmet Davutoğlu Mazhar Bey’in sohbetlerine iştirak ediyordu. Oğlu Ali Fuat Taşkesenlioğlu ve daha sonra milletvekili yapılan Zehra Taşkesenlioğlu ile bu süreç içinde tanışmış olmalıydılar. Zaten Zehra Hanım’ın daha milletvekili olmadan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Bilim ve Sanat Vakfı’nda altı sene ders aldığını da öğreniyoruz…”
Kimbilir Fuat Uğur belki bunu basit bir hata olarak yorumlayacak, iddialarının özünü değiştirmediğini ileri sürecektir. Oysa onca abartılı sözünün, iddiasının tutarlılığını test etmek için burada düştüğü duruma bakmak yeter de artar bile!
Durumun vahametini ortaya koymak için bir başka örnek verelim. Fuat Uğur, Ahmet Davutoğlu’nu Sarraf’ın ABD’ye gitmeye mecbur bıraktığı yönünde son günlerde malum çevrelerde dillendirilen bir ithamı dillendiriyor. Şunu söylüyor:
“…Reza Zarrab’ın kendisine ‘Amerikalılar tarafından tehdit ediliyorum, korunmaya ihtiyacım var. Yoksa beni Amerika’ya götürecekler’ deyip yardım isteyip istemediğine, kendisinin bu konuyu başından savdığına dair haberlere bir açıklama getirmesinde de fayda var. Çünkü sonuçta Başbakan olduğu sırada Reza Zarrab göz göre göre Amerika’ya gitti ve anında gözaltına alındı. Şimdi anlaşılıyor ki bu anlaşmalı bir gidişti.
Sadece o değil ondan sonra giden Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da aynı akıbete uğradı…”
Peki diyelim ki, Sarraf ABD’ye gittiğinde Başbakan Ahmet Davutoğlu idi, peki aynı dönemde Cumhurbaşkanı kimdi, Dışişleri Bakanı, Adalet Bakanı vs. kimdi? Ve bir soru daha Zarrab’ın gidişini engellemediği için Davutoğlu sorumluysa, ondan tam bir yıl sonra, üstelik de Sarraf meselesi ortaya çıkmışken, Mehmet Hakan Atilla’nın gidişinden kimler sorumlu olmalı?
Yazısının sonunda Fuat Uğur, “…Davutoğlu’nun bir demecinden yola çıkıp yazarken nerelere geldik. Bu yüzden kısa kesip bitirelim.” demiş. Haklı! Kısa kesse gerçekten de çok iyi olur!
HABERE YORUM KAT