Davutoğlu: Bahçeli ve Perinçek, AK Parti ve Erdoğan’ı 'suç ortaklığına' davet etmekte
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Bahçeli ve Perinçek AK Parti ve Erdoğan’ı 'suç ortaklığına' davet etmektedir...bu eski Türkiye artıkları ilk fırsatını buldukları anda en büyük darbeyi Erdoğan’a vuracaklarından emin olabilirsiniz." dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Bahçeli ve Perinçek AK Parti ve Erdoğan’ı 'suç ortaklığına' davet etmektedir. Erdoğan ve AK Parti bir yol ayrımındadır. Eğer bu suç ortaklığını kabul ederlerse bu eski Türkiye artıkları ilk fırsatını buldukları anda en büyük darbeyi Erdoğan’a vuracaklarından emin olabilirsiniz. AK Parti bir an önce bu tehdit diliyle, bu mafya tarzıyla, bu düşman kafasıyla hareket edenlerle ne yapacağına karar vermelidir" açıklamasını yaptı.
Davutoğlu haftalık basın toplantısında, "Geçtiğimiz hafta güvenlik, kamu düzeni, adalet, ekonomi ve sağlık alanında yaşadıklarımız ülkemizin bu iktidar elinde yaşamakta olduğu derin yönetim krizini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Güvenlik alanında, Genel başkan Yardımcımız sayın Selçuk Özdağ ve gazeteciler Sayın Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu’na başkentin göbeğinde organize ve senkronize gerçekleştirilen saldırıların failleri ve azmettiricileri tam olarak ortaya çıkarılamadığı gibi başta Cumhurbaşkanı ve Bahçeli olmak üzere iktidar ve koalisyon ortakları bu siyasi terör saldırılarını açık bir şekilde kınamaktan dahi imtina etmişlerdir." dedi.
Davutoğlu'nun açıklamalarından başlıklar şöyle:
"Dünyanın her yerinde iktidarlar huzurla ayakta kalırlar; bu koalisyon iktidarı ise hır-gürle ayakta kalmaya çalışıyor, dünyanın her yerinde iktidarlar terör kelimesini bile telaffuzdan kaçındıkları oranda milletten destek alacağına inanır, bu iktidar terör demeden cümle kuramaz hale gelmiştir, dünyanın her yerinde iktidarlar için darbe kelimesi yasaklı kelimedir; bu iktidar gün geçmiyor ki kendisine karşı darbe yapıldığını veya hazırlandığını iddia etmesin.
Emin olun dışarıdan birisi baksa, bu kadar darbe tehdidine rağmen bu iktidarın tesadüfen iktidarda kaldığını düşünebilir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiğimizden beri siyasetin alanı daralmakta, ekonomimiz küçülmekte, demokrasimiz irtifa kaybetmekte ve hukuk devleti işlevsizleşmektedir.
Bu krizden tek çıkış yolu daha fazla demokrasi iken koalisyon iktidarı açık bir şekilde ülkemizin her geçen gün demokrasiden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. İktidar koalisyonunun küçük ortağı ise açık bir şekilde siyaseti sokağa indirmekte ve siyasal sabotajlardan medet ummaktadır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son zamanlarda sıklıkla asgari nezaket ve sorumluluk anlayışından uzak bir tutum içerisinde siyasi ve toplumsal barışı tehdit etmektedir. Bu gücünü açık bir şekilde, milletin vermediği bir iradeyi AK Parti’den almış olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu krizden tek çıkış yolu daha fazla demokrasi iken koalisyon iktidarı açık bir şekilde ülkemizin her geçen gün demokrasiden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. İktidar koalisyonunun küçük ortağı ise açık bir şekilde siyaseti sokağa indirmekte ve siyasal sabotajlardan medet ummaktadır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son zamanlarda sıklıkla asgari nezaket ve sorumluluk anlayışından uzak bir tutum içerisinde siyasi ve toplumsal barışı tehdit etmektedir. Bu gücünü açık bir şekilde, milletin vermediği bir iradeyi AK Parti’den almış olmasından kaynaklanmaktadır.
Hiç laf kalabalığına gerek yok. 1980 öncesi sokak şiddetinden nasıl bir Türkiye çıktığını ve neleri kaybettiğimizi çok iyi biliyoruz. 28 Şubat’ta irtica ile mücadele ediyoruz kılıfı altında Bahçeli’ye de ömründe ilk iktidar ortaklığını veren nasıl bir vesayet rejimi oluşturulduğunu hepimiz gördük.
Terörle mücadele ediyoruz diye yola çıkıp bütün ülkeyi faili meçhuller ve ağır insan hakları ihlalleri mezarlığına çevirenleri hepimiz gördük. Terörü bitireceğiz diyerek yola çıkanların terörle mücadeleyi otoriter bir düzene dönüştürdüklerini hepimiz gördük. Bugün aynı cürümlerin işlenmesine asla müsaade edemeyiz. Bütün bu cürümler 1970’lerde de, 1980’lerde de, 1990’larda da sokakta başladı. Siyasilere, gazetecilere, entelektüellere, akademisyenlere sokak saldırılarıyla, suikastlarla başladı.
Sn. Bahçeli açıkça hedef göstermeyi, şiddete teşvik etmeyi bilinçsizce yapıyor olamaz.
Buradan yetmişli, seksenli ve doksanlı yıllarda olduğu gibi ülkemizde önce kaos sonra da kalıcı bir otoriter rejim kurma heveslisi herkese ve onlara destek veren arkasındaki güçlere de sesleniyoruz, Geçmişte olduğu gibi Gladyo oyuncağı olacak gençler yok artık, Bu ülke sizin başka başkentler adına nöbet tutacağınız bir ülke değil,Kirli tezgahlarınızın tamamını bu millet bozacak, Çünkü bu vatanın ev sahibi bu aziz millettir; siz değilsiniz, Bu ülkenin tapusu bu millete ve onların atalarına aittir, Bu ülkede hiçbir dar grubun, mafyatik siyasetin, çete aklının ve vesayet heveslilerinin millete ev sahipliği taslamalarına müsaade etmeyeceğiz.
Haddinizi bileceksiniz, Bu durumdan en fazla, 1970’leri, 80’leri ve 90’ları çok iyi hatırlayan MHP’li kardeşlerimizin olduğunu biliyoruz. Önce onlar çocuklarının tekrar bu Gladyo taşeronlarının elinde harcanmasına asla müsaade etmeyeceklerdir.
Bahçeli ve Perinçek AK Parti ve Erdoğan’ı 'suç ortaklığına' davet etmektedir. Erdoğan ve AK Parti bir yol ayrımındadır. Eğer bu suç ortaklığını kabul ederlerse bu eski Türkiye artıkları ilk fırsatını buldukları anda en büyük darbeyi Erdoğan’a vuracaklarından emin olabilirsiniz. AK Parti bir an önce bu tehdit diliyle, bu mafya tarzıyla, bu düşman kafasıyla hareket edenlerle ne yapacağına karar vermelidir.Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkenin yüzde 90’ınından fazlasının hayır dediği bu köhne zihniyetle ne yapacağına karar vermelidir. Cumhurbaşkanı ve AK Parti acilen nasıl bir Türkiye görmek istediğine karar vermelidir.
Tehditlerin, kaosun ve şiddetin kol gezdiği bir Türkiye mi, milletin arzuladığı huzurlu bir Türkiye mi? AK Parti; siyasi partilerin kapatılmayla, parti liderlerinin ölümle, siyasetçilerin ve gazetecilerin şiddetle tehdit edildiği bir Türkiye mi görmek istemektedir? AK Parti meşru siyasetin, gazetecilerin ve yazarların mafyatik bir dille tehdit edildiği bir Türkiye mi arzulamaktadır? AK Parti binlerce insanımızın faili meçhullere kurban gittiği 1990’lara dönen bir Türkiye mi görmek istemektedir? AK Parti sağı solu sorumsuzca tehdit eden cüretkâr bir kayyım tarafından maceraya sürüklenmekten razı mıdır?
Türkiye geçmişte bu türden şiddet tahriklerinin ve eylemlerinin ülkemizi nerelere götürdüğünü acı bir şekilde tecrübe etmiştir. Açık bir şekilde şiddete davet edenler, siyasi partileri ve gazetecileri tehdit edenler, sivil siyaseti açık bir şekilde terörize etmek üzere çağrılar yapanlar bu ülkenin barışının ve huzurunun düşmanıdır.
Yaşanmakta olan bu süreçten 1980’ler ve öncesinde mağduriyetler yaşayan MHP’ye gönül veren kardeşlerimizin de ciddi şekilde rahatsız olduklarına kuşkumuz yoktur. Türkiye’nin geçen yüzyıldaki tabularından, çatışmalarından ve çekişmelerinden tekrar beslenmek isteyenlerin ülkemizin bugününe de yarınlarına da söyleyecek hiçbir sözleri bulunmamaktadır.
Siyasetin demokratik diline karşı mafyanın tehdit dilini, vatandaşlarımızın huzur arzusuna karşı şiddeti yüceltenlere milletimiz hak ettiği cevabı verecektir. Türkiye yıllardır kendisini ev sahibi milleti de kiracı zanneden güruhun kuru gürültüsünden çok geçti. Bu ülkede milletten başka ev sahibi yoktur. Kendisini ev sahibi zannedenlerin, devletin sahibi zannedenlerin hatta milletin sahibi zannedenlerin kuru gürültüsü kimseyi korkutmasın. Tekrar ediyoruz: Bu ülkede hiç kimse ev sahibi pozlarıyla siyasete ve millete ayar vermeye kalkmasın. Bu ülke de bu vatan da bizim. Millete kiracı muamelesi yapmaya kalkan akıl Türkiye düşmanıdır.
Bu ülkenin sahibi millettir, milletin her bir ferdidir.Kürtlere ve Kürtçeye sabah akşam hakaret edenler, "Serok Ahmet” diyerek milyonlarca Kürdün diliyle hakaret ettiğini zannedenler millete küfretmektedirler.
Sivas’tan öteye gitmeye ne cesareti ne aklı ne de ahlakı olanların tek bir projesi vardır: Türkiye’yi küçültmek.Bunlar Kürtçe'ye hakaret ederler çünkü vatansever değillerdir. Bunlar sokakta terör estirir çünkü vatansever değillerdir. Bunlar tehdit dilinden başka dil kullanamaz çünkü vatansever değillerdir. Bunlar ne zaman iktidarın ve devletin biraz yakınına gelirlerse ekonomimiz batar, ekmeğimiz küçülür, huzurumuz bozulur.
Geçen hafta şöyle seslenmiştim: Açıkça savcıların tehdit edildiği bir ülkede siz Adalet Bakanı olmaktan hicap etmiyor musunuz? Açıkça sokaklarda terör estirilen bir ülkede siz iç İşleri Bakanı olmaktan hicap etmiyor musunuz? Siz bakanlık yapmak yerine twitter’dan birbirinize laf sokasınız diye mi atandınız o makamlara!
Bir İçişleri bir gün tweet atar açıkça kendisine imtiyaz ister, diğer gün başka bir tweet atar kendisini polis, savcı ve yetmez hakim yerine koyup ahkam keser. Beyler, kendinize gelin kendinize. Tamam anladık ağır bir cehalet ve ciddiyetsizlik içerisindesiniz. Ne çapınız ne ahlakınız ne de liyakatiniz o makamları taşımıyor. Ama bu ülkeyi ateş yerine çevirmenize müsaade edilemez, etmeyeceğiz.
Bir ülkenin iç işleri ve adalet bakanı twitterdan atışmaya başlamışsa o ülkede adalete ve kamu düzenine dair söylenecek söz kalmamış demektir.
Siz twitterda trollük yapmaya başlarsanız, ülkede adaleti sokak çeteleri ve mafya sağlamaya, kamu düzenini kendisini devletin sahibi zanneden bir siyasi parti lideri sağlamaya kalkar.
AK Parti bir an önce bu tehdit diliyle, bu mafya tarzıyla, bu düşman kafasıyla hareket edenlerle ne yapacağına karar vermelidir.
Sn. Erdoğan bir yol ayrımındadır. Ya kendisini ülkenin, devletin ve AK Parti’nin ev sahibi ve efendisi gören bu bölücü ve kindar akla iktidarın anahtarını teslim edecektir ya da Türkiye’nin tekrar bir hukuk devleti ve demokrasi olması için adım atacaktır. Bir gün reform çağrısı yapıp ertesi gün gazetecilere ve siyasilere yapılan silahlı saldırılara sessiz kalarak bu iş yürümez. Bugün itibariyle başka bir tercih imkanı kalmamıştır.
Evet, milyonlarca Kürt vatandaşımıza kayyım atamışlardır, siz kendinizi yönetemezsiniz demişlerdir, Ama aynı AK Parti kendi kendisine de kayyım atamıştır, Bugün koalisyon iktidarının vasisi 17/25 FETÖ saatinin önünde poz veren kişidir, bu iktidarın sözcülüğü ise Sayın Erdoğan’a kalmıştır. AK Parti programı, ilkeleri, değerleri ve siyaseti atanan kayyımla fiilen yok edilmiştir, artık AK Partili kardeşlerim MHP’li taklidi yapabildikleri oranda kendilerine AK Parti’de yer bulabilir hale gelmiştir, AK Parti, Sivas’tan ötesini ise kendisine yasaklı bölge ilan eden küçük, dar, marjinal ve radikal iki küçük partinin vesayeti altına girmiştir, ben AK Partili kardeşlerimin tıpkı oyları yok sayılan milyonlarca Kürt kardeşimiz gibi kayyıma hayır dediklerini biliyorum.
Çünkü bu kayyım iktidarının Türkiye’ye, milletimize ve yarınlarımıza sunabileceği hiçbir şey bulunmamaktadır, milletimizin derdi ekmektir, bu koalisyon iktidarının derdi milletin içerisinde fitne ve korku tohumları ekmek, milletimizin derdi hak ve özgürlüklerdir, bu koalisyon iktidarının derdi bir gün daha fazla imtiyazlı iktidarlarını devam ettirmek, milletimizin derdi huzur ve emektir, bu koalisyon iktidarının derdi kamu malına biraz daha çökmek, Gelecek Partisi’nin derdi Türkiye’dir, bu koalisyon iktidarının derdi Türkiye’yi küçültmek!
Ekonomimiz küçülüyor, iş imkanları küçülüyor, ekmeğimiz küçülüyor. Ne zaman hamaset yükselirse, milli ve dini duyguları istismar artarsa, demokrasi ve hukuk devletinden uzaklaşılırsa ekmek de küçülür ekmek de! Ondan sonra çıkar bu iktidar askıda ekmek kampanyası başlatır. Bu koalisyon iktidarı yönünü tamamen kaybetmiştir, hiçbir başlıkta zerre tutarlılık sergileyememektedir.
Bütün ülke, kronik hastalıkları olanlar, yaşlılar, her ay 5-6 bin yakını koronadan kaybedenler aşı vurulmayı beklerken büyük bir arsızlıkla AK Parti MKYK’sı herkesten önce aşı vurulmuştur.Bu iktidar Korona fırsatçılığını, salgın vurgunculuğunu kendisine yakışır bir şekilde kimseye bırakmamıştır.
Bütün AK Parti MKYK’sını aşılandıkları için tebrik ediyorum.
80 milyon aşı beklerken öncelikli olarak aşılanmaları kendilerine çok yakışan bir uygulama olmuş. Eminim ki akraba ve yakınlarını, yandaşlarını, şoförden genel müdüre, yandaş müteahhitten eski belediye başkanlarına, magazine yıldızlarından liyakat sahibi rektörlere, milletimizin adım atmadan önce muhakkak örnek almak istediği bütün mühim adamlarınıza kadar hepsini aşılamışsınızdır, aferin size, Ahlak da vicdan da hukuk da böylesi bir tavrı gerektirirdi zaten!
Hatta size önerim; Cumhur İttifakı’ndaki bütün MKYK üyelerinin de en kısa zamanda aşılanması yerinde olur. Bir tek ortağınız Perinçek’e gerek yoktu. Zira onun Çin aşısına ihtiyacı yok! Oysa işsizlik bu kadar artmışken, gelir dağılımı bu kadar bozulmuşken ve yoksulluk tavan yapmışken “itibar açığı”’nı azaltmanın başka yolları da vardı ama yapamadılar.
"Bugün AK Parti tabelası yazan partinin 2002’deki AK Parti ile zerre alakası yok"
Zaten AK Parti’ye bakan ve kendisini kandırmak istemeyen hiç kimse AK Parti’yi görmemektedir. Maalesef AK Parti’nin üzerindeki Bahçeli vesayetini, Bahçeli mührünü ve Perinçek gölgesini görmektedir. Bugün AK Parti geçmişini inkar ettiği ve geleceğini yok edebildiği ölçüde var olabilen bir yapıya dönüşmüştür. Milletin asırlık birikimi kişisel hırs ve bütün değerlerinden istifa etmiş bir şekilde biraz daha iktidarda kalmak için milletin yüzde 90’ından fazlasından yüz bulamayan marjinal, hiçbir Türkiye vizyonu ve millet derdi olmayan partilere ipotek edilmiştir.
"Bahçeli’nin ve diğer eski Türkiye artıklarının kuracakları ilk tuzakla da AK Parti’den geriye kalan ne varsa yok edilecek"
Yüzde 50 ile teslim ettiğimiz AK Parti önce MHP’ye ipotek edildi ardından da Bahçeli vesayeti altına sokuldu.
Bu vesayet rejiminin devam ettiği her gün ülkemiz kaybetmekte, AK Parti ise tükenmektedir.
Bahçeli’nin ve diğer eski Türkiye artıklarının kuracakları ilk tuzakla da AK Parti’den geriye kalan ne varsa yok edilecektir.
Bütün bu vahim tablo karşısında dahi ümitlerinizi asla kaybetmeyiniz. Kamu düzeninin, adaletin, güvenliğin, özgürlüğün ve insan onuruna yakışır bir ekonomik ve siyasal düzenin sözcüsü ve habercisi Gelecek Partisidir. Bugün bu odakların partimize böylesine insafsızca saldırmalarının ana sebebi de budur.
Çünkü onlar biliyorlar ki; biz gördüğümüz yanlışlıklar karşısında dilsiz şeytan gibi susanlardan olmayız. Biz terörist başının resimlerinin siyasi parti duvarlarına asılmasına da, bir seçim kazanma uğruna ondan mektup postacılığı yapma ikiyüzlülüğüne de asla prim vermeyiz. Biz manevi değerlerin istismarının yapılmasına da, ülkenin bir yolsuzluklar diyarı kılınmasına da izin vermeyiz. Biz ne korkarız ne korkuturuz, biz ne susarız ne sustururuz. Biz ne aldanırız ne aldatırız.
HABERE YORUM KAT