1. YAZARLAR

  2. MUHLİS KILIÇ

  3. Davette Muhatap Seçimi
MUHLİS KILIÇ

MUHLİS KILIÇ

Yazarın Tüm Yazıları >

Davette Muhatap Seçimi

23 Nisan 2019 Salı 13:00A+A-

Müslümanlar olarak hepimiz, insanları Allah’ın dinine davet etmekle yükümlüyüz. Şurası muhakkak ki; İslami davet, bir bütün olarak insanların tamamına yapılmalıdır ancak insanları İslama davet ederken bir yerden başlamak gerekir. ‘’Davete Nereden Başlamalıyız?’’ adlı yazımızda bu konuya kısmen değinmiştik. Bu yazımızda daha çok, davete, öncelikli olarak muhatap kılınacak kişilerin kimler olması gerektiği üzerinde durmaya çalışacağız.

İslami davet, hayatın her alanında olması gereken bir ibadettir. Bizler işyerlerimizde, sınıfımızda veya çarşı pazarda, kendilerine İslamı anlatacak kişiler bulmanın çabası içerisinde olmalıyız. Bu anlamda kendilerine ilk gidebileceğimiz kişileri seçerken diğer insanlardan farklı olarak fıtratı bozulmamış, davetimizi daha rahat bir şekilde götürebileceğimize inandığımız kişileri seçmeliyiz. Allah kendisinden razı olsun, bir ağabeyimiz bu konuyla ilgili şöyle söyler: ‘’Temizi korumak, kirlenmiş olanı temizlemekten daha öncelikli ve daha kolaydır.’’

Kendini, İslama düşmanlık edecek şekilde konumlandırmış kişilerden başlayarak enerjimizi tüketmemeli, moral ve motivasyonumuzu bozmamalıyız. Bu şekilde davranan insanlara da elbetteki fırsatını buldukça İslamı anlatmalı, hidayetin Allah tarafından verildiğini de unutmamalıyız.

Davetimize ilk sırada, fıtratı bozulmamış olmakla beraber, İslamın hakikatlerini unutmuş kişilerden başlamamız gerektiğini söyledik. Bu insanların, kendilerine öğüt verildiğinde öğüdün kendilerine fayda vereceği kimseler olmaları, davete ilk sırada muhatap kılınmalarının sebebidir. Kendilerine öğüt verildiğinde bu öğüde kulak tıkamayacak olanlar, yani öğüt alacak kimseler; Allah’ın tehdidinden korkan (50/45) insanlardır. Onlar, Rablerinden için için korkarlar. (35/18) Bu anlamda bu insanların, ‘’arınmayı istemek’’  gibi bir özelliğe sahip olmaları gerektiğini söyleyebiliriz. Rabbimiz, bu gerçeğe ‘’Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysaki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak ve (Allah'tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.’’(80/59) ayetiyle dikkatlerimizi çekmiştir.

Bizler, sosyal statüsü ne olursa olsun, davetimizi ancak arınmayı isteyenlere götürebiliriz. Yukarıda alıntıladığımız ayetlerin, peygamber efendimiz (sav)’in, Mekke’nin önde gelen kimselerine İslamı anlatırken, kendisine gelen bir âmânın zamansız sorularından rahatsız olmasıyla beraber yüzünü ekşitmesi üzerine indiğini biliyoruz. Kendilerine İslamı anlattığı kimseler, kendilerini ona muhtaç görmeyen kimselerdi. Oysa gelen âmâ, arınmak isteyen ve bu anlamda Allah’tan korkan bir kimseydi. Ki nitekim sonraki zamanlarda bu âmâ kimse iman edecek ve peygamber (a.s) onu kendi yerine tam on üç sefer vekil olarak bırakacaktı.

Bir davetçi, iman ettiklerinde müslümanların güçleneceği, İslama davet çalışmalarının daha iyi bir seviyeye geleceği insanların, İslama girmelerini isteyebilir ve bunun için dua edebilir. Bu anlamda Peygamber (a.s)’ın, "Allah'ım, iki Ömer’den biriyle bu dini kuvvetlendir." diye dua ettiği belirtilir. Bu durum, kesinlikle arınmak isteyen kimselerin olduğu bir yerde, onları bırakıp arınmak istemeyenlerle uğraşmayı gerektirmez.

Bugünün İslam davetçileri, bu konu hakkında gerçekten oturup bir kez daha düşünmelidir. Muhatap seçerken kişilerin hangi özelliklerini öncelediğine dikkat etmelidir.

Muhatap seçiminde dikkat edilmesi gereken bir diğer özelliğin de muhatap kılınacak kimselerin yaşları olduğunu söyleyebiliriz. İnsanların çoğu, kendilerinden yaşça küçük olan kimselerin, kendilerine nasihat vermelerini, onlara bazı gerçekleri hatırlatlatmalarını istemezler. Hal böyle olunca, İslam davetçisinin muhatap olarak kendi yaşıtlarını veya kendinden yaşça küçük olan kimseleri seçmesinin daha doğru olacağını söyleyebiliriz. Tabi bu değişmez ve mutlaka uygulanması gereken bir kural değildir. Yani bir davetçi, kendinden yaşça büyük bir insana da pekâlâ İslamı tebliğ edebilmelidir. Bunu yaparken farklı teknikler geliştirmeli ve karşısındakine nasihat ediyormuş gibi bir havaya bürünmemelidir.

Muhatap seçiminde dikkat etmemiz gereken bir diğer konunun ‘’Erkeklerin kadınlara veya kadınların erkeklere daveti’’ olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum bütün davetçiler için önemli olsa da, daha çok genç davetçilerin üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Özellikle üniversite yıllarında bulunan genç davetçiler, bu konuya daha fazla dikkat etmelidirler. Erkeklerin kadınlara veya kadınların erkeklere tebliğ etmesi, ‘kaş yaparken göz çıkarma’ durumuna güzel bir örnektir. Genç davetçilerin bu konuda şeytanın vesveselerine karşı uyanık olmaları gerekir. Ne yazık ki, kendilerine İslamı davet edelim derken birçok davetçinin bu konuyla ilgili ayağının kaydığını görebiliyoruz. Burada yapılması gereken şeyin, erkeklerin kendi aralarında, kadınların da kendi aralarında çalışmalar yaparak davet faaliyetlerine devam etmeleri olduğunu söyleyebiliriz.

Bununla beraber İslam alimleri, peygamber efendimizin şu örnekliğini göz önünde bulundurarak erkeğin, kadınlara toplu olarak nasihat verip ders yapabileceğini söylemişlerdir.

Ebû Said el-Hudrî rivayet ediyor:

Bir kadın Resulullaha (a.s.m.) gelerek şöyle dedi:

“Ya Resulallah! Sohbetinizi dinlemek için erkeklerden bize fırsat kalmıyor. Her zaman huzurunuzda onlar bulunuyor, öğreniyorlar. Müsait zamanınızdan bize de bir gün ayırın, o gün gelelim, Allah’ın size bildirdiğinden bize öğretin.”

Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) “Falan günde, falan yerde toplanın.” buyurarak sohbet için belli bir gün ayırdı.

Resulullah (a.s.m.) belirlenen günde hanımların bulunduğu yere geldi ve Allah’ın kendisine öğrettiğinden kadınlara anlattı ve şöyle buyurdu:

“İçinizden hiçbir kadın yoktur ki, çocuklarından üç tanesini kendinden önce âhirete göndersin de, onlar kendisi ile cehennem arasında bir engel olmasın.”

Onlardan bir kadın, “İki çocuk da öyle değil mi?” diye sordu.

Resulullah (a.s.m.) iki defa tekrarlayarak “İkisi için de öyledir.”

YAZIYA YORUM KAT