
Dava Siyasete Değil, Gündelik Siyaset Davaya Tabi Olmalıdır!
Geçen dönem AK Parti milletvekili olan Aydın Ünal, Yeni Şafak’taki yazısında dava ve siyaset ilişkisini değerlendirmiş.
Aydın Ünal’ın davanın siyasetin üstünde olduğuyla ilgili vurguları ideal düzlemde kulağa hoş gelmekle birlikte vakıada karşılığının olup olmadığı kimin nereden baktığına göre tartışmalı hususlar. Her halükarda aktif siyasetin içinde olan, bir önceki parlamentoda milletvekili sıfatı taşıyan bir insandan dava-siyaset ilişkisine dair bu tür vurguları okumanın da sonuç olarak insanın yüzünde bir tebessüme vesile olduğunu belirtiyor, Aydın Ünal’ın bahse konu yazısını Yeni Şafak’taki köşesinden iktibasla ilginize sunuyoruz:
Davamız ve Siyaset
Nedir bizim davamız?
Bizim davamız insanlık davasıdır. Bizim davamız insanca yaşama davasıdır. Davamız adalet davasıdır. Davamız, yoksulla paylaşma, mazlumun elinden tutma, zulme başkaldırma davasıdır. Davamız haram olanla mücadele davasıdır.
Davamız tevhid davasıdır.
Davamız, kimin ne yaptığına bakmadan, ganimete, yağmaya, ihaleye, makama, mevkie, rütbeye gözü kaymadan Okçular Tepesi’ni kanıyla, canıyla muhafaza davasıdır. Davamız, menzile ulaşma değil, yol yürüme davasıdır. Davamız, her türlü gayreti, cehdi, cidali verip, zaferin takdirini Yaradan’a havale davası, “yenilgi yenilgi büyüme” davasıdır. Davamız iyi, ahlaklı nesiller yetiştirme davasıdır. Davamız Kudüs’ün şahs-ı manevisinde istiklal davasıdır. Davamız yeniden diriliş, uyanış, şahlanış davasıdır…
Siyaset, davanın, olsa olsa hizmetkârlarından bir hizmetkârı olur. Zira dava siyasetten de büyüktür. Dava, ne “Kızıl Elma” parantezine alınabilir; ne de Türklük, Kürtlük, Araplık, Acemlik kavgasına mağlup gelir.
Allah, Necmettin Erbakan Hocamızdan razı olsun, mekânını Cennet kılsın… Siyaseti, büyük davamızın hizmetkârı ve imkânı olarak ısrarla savunan O’ydu. Bizim neslin, tuzaklara düşüp dağlara çıkmasını, yeraltına inmesini, marjinalleşmesini, şiddete bulaşmasını önleyen O’ydu. Her türlü “dava siyasetle mümkün mü” tartışmasında ısrarla siyasete vurgu yapıp Fetullahların, Adnanların, Kalkancıların ve dahi bilumum sapıkların peşinde heba olmamızın önüne geçen, hareketimizin kimi ülkelerde olduğu gibi boğulmasını engelleyen, bir ömür boyunca baba şefkatiyle bu ülkenin çocuklarının üzerine titreyen O’ydu…
Allah, Recep Tayyip Erdoğan’dan razı olsun… Davanın yükünü siyasetle omuzlayıp, kararlılıkla iktidara taşıyıp, cesaretle koruyan da Erdoğan oldu. Siyaseti davanın hizmetine sundu, yeni imkânlar açtı. Kudüs’ün sesi oldu. Yeniden dirilişin bayraktarı, mazlumlara ümit, zalimlere korku oldu. Kimsenin diyemediğini cesaretle dedi. Kimselerin yapamadığını kararlılıkla yaptı. Büyük Türkiye mücadelesini kendi milletiyle birlikte ümmet için, yani dava için verdi. FETÖ ile, PKK ile, küresel zulüm sistemi ile mücadele ederken kendisi için değil, davası için mücadele etti. Aşkı da, sevdası da, kavgası da hep dava için oldu…
Evet… Dava siyasetten büyük, çok büyüktür… Temiz siyaset davaya güç katar, imkân sağlar; siyasetin kirli sureti ise davaya halel getirmese de dava adamını örseler, harcar, heba eder. Kendisine yeni hedefler, yeni ufuklar çizen bir siyaset dava adamını gayrete getirir; hüsrana doğru giden siyaset ise dava adamının boynunu büker, başını yere eğdirir.
Onun içindir ki, siyasetin mesuliyeti, davanın geçmişi hürmetine ve geleceği adına, Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle, “binbir başlı kartalı taşıyan kanarya” misali dirençli, dirayetli, sabırlı, hikmetli, ferasetli, basiretli ve kuvvetli olmayı gerektirir.
Bilmem hatırlatmaya lüzum var mı? Zaferle değil, seferle mükellefiz. Davanın hizmetkârı olan siyaseti zirvede tutmakla değil, davanın izzet ve şerefini savunmakla mükellefiz. Zafer sarhoşluğuyla yağma olmaz bizim işimiz. Dünyada, dünyalıkta hırsımız olmaz bizim. İhaleciler, imarcılar, rantçılar, rüşvetçiler, yanaşmalar, dağdan gelenler, ehliyetsizler, kifayetsizler, muhterisler, benciller, haramı helal diye satanlar, FETÖ’cü olmasa da Fetullahçı zihniyetle her yolu mübah, meşru görenler, dalkavuklar, ikiyüzlüler kenara çekiliverir; dün biz vardık davanın neferleri olarak, yarın yine biz, biz bize kalıveririz. Birbirimizin yüzüne bakmakta zorlanıveririz.
Bıktınız değil mi şu dava edebiyatından? Sıkıldınız değil mi şu “Okçular Tepesi” muhabbetinden? Yanınızdaki Karun olurken size hep davanın yükü kalıyor; yörenizdeki roket hızıyla yükselirken size hep Okçular Tepesi’nde mıh gibi çakılmak düşüyor değil mi? Bıkmak, usanmak, sıkılmak yok! “Ağır imtihanda” gevşemek yok… Milletin, ümmetin ve mazlumun umudunu çarçur ettirmeyecek, heba ettirmeyecek olan dün sizdiniz, bugün de sizsiniz. Çünkü davanın, her türlü çerçevenin ötesinde bir çerçeve olduğunu bilen, hesap gününe inanan da sizsiniz. Siyasetin kirli suretinin tertemiz davayı horlamasını önleyecek; temiz siyasetin istikametinin şaşmasının, sapmasının önüne geçecek, gerektiğinde, kılıcını kınından çıkartıp, “seni kılıcımızla düzeltiriz ey Ömer!” diyebilecek de sadece sizsiniz.
Siyaset ile sancağı zirveye taşımak kadar, onu burçta tertemiz muhafaza etmektir mesele. O sancağı tertemiz tutarsak ne mutlu bize; kirletirsek, o sancağı oraya nasıl diktiğimizi unutursak, sancağı yere düşürürsek, umudu heba edersek, yazıklar olsun bize…
Sancak kirlenirse dava kirlenmez. Sancak düşerse dava düşmez. Lakin, uzun, upuzun bir süre bakamayız milletin yüzüne, ümmetin yüzüne, birbirimizin yüzüne…
HABERE YORUM KAT
Kalemizde saglik.sancagimiz kirlenmesin.
Yanıtla (0) (0)Hangi dava? Dava kelimesini de ayağa düşürdüler. Bir de AKP'nin davasından bahsederken bunun tevhid davası olduğunu söylemek ancak tevhid konusunda zır cahil olmakla mümkündür. AKP'nin en başından beri davası aynıdır ve bu dava Islam dışı hak-batıl karışımı bir kültürü ihya etmektir.
Yanıtla (0) (0)- geleneksel cahiliye olan hurafeci, türbeci tasavvuf kültürünü sürdürme
- osmanlıcılık adı altında saltanat kültürünü ihya
- Türkiye ulusalcılığı, devletçilik yapma,
- Allah'ın hükmü yerine hevaya göre hükmetmeyi içselleştiren bir sapma sonucu demokrasiyi ve laikliği savunup İslamı bu batıl modellerle uzlaştırıp tahrif etme
- ekonominin ilâhının piyasa olduğunu iddia eden kapitalist anlayışı içselleştiren ve paranın dini imanı olmayacağını iddia eden sapkın anlayışı benimseyip üstelik bunun İslami de olduğunu söyleyerek İslama yönelik bir tahrifat daha yapma,
- dinin bireysel olduğunu iftira edip toplumsal ve kamusal boyutunu inkâr etme,
- dindar nesil yetiştireceğim deyip Dünyevileşmiş, sekülerleşmiş bir nesil yetiştirmek,
- iktidar imkanlarıyla şımarıp her türlü yolsuzluğu, adaletsizliği kolayca yapan bir anlayıştan ve pratik ortaya koyma,
- özellikle 15 Temmuz sonrası daha fazla olmak uzere Kemalizmi sahiplenme, neo-kemalist denecek bir dönemi başlatma,
- bozkurt işaretleri, Türkeş yakınlaşmaları, kızılelma vurguları, "yerli-milli" dayatmaları ve "Rabia"yı "milli"leştirerek "Yen Türkiye"nin statüko dininin amentüsü halinde "tek devlet, tek bayrak, tek vatan ..." seküler kutsallarını kitlelere tekrarlatıp beyin yıkayarak MHP'nin tükenmiş olan "milliyetçi" ideolojisini yeniden diriltip toplumsallaştıran söylem ve çabalar.
Işte AKP nin davası hep bu karışımdan oluştu
Bu şahıs kendisi de milletvekili olup hevaya göre hükmeden birisi olarak bugüne kadar bu gidişe karşı ciddi bir tavır koymuş değildir. Özellikle de bütün bu söylem ve pratik Erdoğana ait olduğu halde onu asla eleştirmemekte ve peşinden ayrılmayarak bütün bunların da altına imza atmış bulunmaktadır.
Önceden iyi idi şimdi daha kötü Yanlış. Akp 15 temmuzdan önce daha mı iyiydi. Eleştirelim doğru. Ancak genellemeden tek tek hatalarını daha doğru. Birde en büyük hatamız, akp yi dünyacılara terk etmek destek ve katılımdan uzak durmak. Dışardan eleştirmek kolay. İşin içine gir doğrusunu yap görelim. Toptan kötülemek çok kolay. Bugün görüyorum ki,Toptan siyasetin içinde olmalıymışız. tıpkı selamet partisi,ihvan gibi.marjinallikle halka ve sorularını uzak durarak değil. Lütfen yazın değerlendirelim. Selametle
Yanıtla (0) (1)Desteklediğimiz Parti'den korkar olduk. Ak Parti önceleri milletin partisiydi. İlkeler vardı. Sonraları ilkeler gitti. Yerine ne geldi? Biliyorsunuz. Ben korkudan yazamıyorum. Yine önceleri davası vardı. Şimdi dava diye bir şey kalmadı. Ayrıca televizyonlar ve gazeteler tek taraflı yayın yapıyor. Halkın duyguları ve düşünceleri ile hiç alakası yok, hatta taban tabana zıt. Halbuki Ak Parti medyaya rağmen iktidar olmuştu. Medyaya rağmen 1 kasımda %49.5 oy almıştı. Şimdi tam tersi. Ben Ak Parti'den soğumaya başladım. Davutoğlu'nun azledilmesi Ak Parti'nin en büyük hatasıydı. Şimdi İslamcılar bile Ak Parti'den soğudu.
Yanıtla (3) (0)