Darbeyi kim soruşturacak?
'Darbe günlükleri'nde sözü edilen hazırlıkların soruşturulması kaçınılmaz, eğer demokratik sistem üzerindeki 'askeri vesayet' rejimine son vermek niyetindeysek. Bunu ya askeri savcılık ya cumhuriyet savcılığı veya Meclis yapacak.
Genelkurmay eski başkanı Hilmi Özkök darbe hazırlıklarını 'ne teyit ederim, ne tekzip ederim' derken, ortada, en azından soruşturulması gereken bir 'durum' olduğunu anlatıyor. Ayrıca, gerekirse bu konuda mahkemede tanıklık yapabileceğini ifade etmesiyle de darbe iddiaları hakkında savcıları harekete geçmeye çağırıyor. Özkök, eski kuvvet komutanları hakkında, 'ceza da varsa, cezayı çekmek insanı rahatlatır' diyerek bir mesaj veriyor. Kısaca, son günlerde yaptığı açıklamalarla Özkök, 2003-2004 yıllarında darbe hazırlıklarının var olduğunu ihsas etmiştir. Artık bunu soruşturmak yargının sorumluluğundadır. Özkök'ün beyanları Ayışığı ve Sarıkız darbe girişimlerini soruşturmaya yeter.
Bilmeyen yoktur herhalde; 'anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak' suçtur. Darbeler anayasal düzeni zorla değiştirme girişimleridir ve dolayısıyla suçtur. Peki, darbeciler tanımlanan bu suç çerçevesinde nasıl yargılanırlar?
Birileri 'başarılı darbeler yargılanamazlar, çünkü kendi hukuklarını ve meşruiyetlerini kendileri kurar' diyor. O zaman 'başarılı' darbecileri sadece kutlamak kalıyor geriye! Madem öyle, en azından başarısızları yargılayalım! Ama kim yargılayacak? Muvazzaf subayların görev halinde yaptıkları, askerî mahkemelerce yargılanabilirmiş sadece. Dolayısıyla darbe girişiminde bulunan bir muvazzaf subayın yargılanması için askerî yargıyı beklemek gerekirmiş.
27 Mayıs cuntasını ihbar eden Samet Kuşçu'yu ordudan atıp gerçek cuntacıları serbest bırakan ve böylece 27 Mayıs'ın yolunu açan mahkeme de bir askerî mahkemeydi ve yargıç, cuntanın bir başka elemanı Cemal Tural'dı. Ciğeri kediye emanet etmek ...
Darbe yapmak askerin 'görevi' mi ki darbe hazırlığı 'göreve ilişkin' sayılsın? Kim demiş, nerede yazılmış darbeciliğin 'askeri vazife' olduğu? Sorun da zaten bu: birileri 'durumdan vazife çıkarıyor', sonra da buna kılıf uyduruyor. Elde TSK İç Hizmet Yasası'nın 35. maddesi varken kılıf bitmez. Bu nedenle 35. maddenin değiştirilmesi gerek.
Askerî veya sivil adli makamların 'darbe günlükleri'ni soruşturmaya başlaması Meclis'in konuyu araştırmamasını engellemez.
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras'ın hazırladığı 'meclis araştırma komisyonu' kurulması önergesinin gereği yapılmalıdır. Her durumda darbe iddialarına el koyması gereken kurum meclistir ve siyasi partilerdir. Siyaseti yok etmeye kalkışan bir girişime karşı 'siyaset kurumunun ve aktörleri'nin sessiz kalması düşünülemez. Tüm siyasi partiler konunun incelenmesinde mutabık olabilseler, işte bu, Türkiye'nin vesayet demokrasisinden çıkışının miladı olabilir.
CHP böyle bir araştırma komisyonunun kurulmasına neden karşı çıksın ki? Demokrasi ve hukuk dışında bir siyasi partinin nefes alabileceği alan var mı? Üstelik araştırma önergesi 'darbe kışkırtıcılığı' suçlamasından kurtulmak için CHP'ye altın bir fırsat da sunuyor. Böylece CHP militarizmle arasına mesafe koyarak sivil siyaset çerçevesinde iktidar alternatifi olduğu iddiasını geliştirebilir.
Peki, MHP neden destek vermesin darbeleri araştıracak bir meclis komisyonuna? Darbecilerin MHP'ye sızma çabalarına aralıksız devam ettiğini bilmeyen yok. 12 Eylül öncesinde olduğu gibi Türkiye'yi istikrarsızlaştırıp darbenin sosyal zeminini hazırlamak için MHP'yi kullanmaya çalışanlar olduğunu bilmiyor mu MHP yöneticileri? Darbecilerin etkisizleştirilmesi ve ordudan temizlenmesi MHP'nin de durulanması anlamına gelir.
Ya AK Parti? Meclis çoğunluğuyla ve iktidar gücüyle darbecilerin boy hedefi. "Kıbrıs'ı satan, ülkeyi AB'ye, ABD'ye ve yabancı sermayeye peşkeş çeken, rejimi tehdit eden, bürokrasiyi teslim alan, velhasıl Türkiye'yi uçurumun kenarına getiren" bilcümle kötülüklerin anası!.. Demokrasiyi ve hukuku değilse bile kendini savunmak için darbelere dur demesi gerekmez mi AK Parti'nin, Ufuk Uras'ın önergesini destekleyerek?
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT